...
Başlık :          YEDİNCİ BAYRAK      
Yazar : Ü.Gülsüm Bülbül

   Urumeli’den İzmir’e    

                                                                                               10 Ocak 2023

      

    Osmanlı’nın kuruluşundan beş yüz yıl sonra koskoca imparatorluğun çöküşü, Balkanlarda küçülmeye başlaması, topraklarını yitirmesi, orada bulunan farklı din, dil ve ırktan halkların bağımsızlıklarını kazanıp kendi devletlerini kurmak için Müslüman Osmanlı halkına yaptığı zulüm, yerinden yurdundan edilen insanlar, göç, yoksulluk, açlık yedi göbek, yedi bayraktır anlatılan bu romanda.

Yazar Ayla Kutlu’nun bu romanı ince ince örülmüş bir oya gibidir. Tarih, coğrafya, sosyoloji ve psikoloji romanın geçtiği dönem araştırılıp incelenerek gerçeklerin ışığında edebiyat dünyasında özel bir yer alır.

     Roman kahramanları; Hasret- Ali Sabir, Asiye- Eymir Ağa, Sacide, Alemdar- Arife, Arif, Namık, Mithat- Güldeste, Mesut Çavuş-Feridun Bey, Kadriya Hanimu, Süleyman Ağa, Arnavut Kazım. Roman kahramanlarının isimleri özenle seçilerek romana ayrı bir anlam katar.

     Hasret, romanın baş kahramanıdır. Saraybosna, Üsküp, Edirne, İstanbul, Salihli ve en son İzmir’e gelir.  İzmir’de yedinci şehirde yedinci bayrak altında sonlanır roman.   

      Hasret; Vidin’den kaçan Eymir Ağa’nın Asiye’ye âşık olup ailesi ve Asiye istemeyince, evini basıp yankıp, saçından sürükleyerek kaçırdığı, evine kadın yaptığı aile olamadıkları ama Asiye’nin Hasret adını verdiği kızlarıdır. Güzel demek az gelir, ay parçasıdır. Hasret- Ali Sabir birbirlerini severler, onlarınki bir ömür, üç nesil göç hikayesidir.

Eymir Ağa; Asiye’nin kocası, Bosna çevresinde bulunan köylerden birinin dışında çay kenarında değirmen işleten çalışkan bir erkek. Asiye’den büyük, ona aşık dış dünya ile çok az ilişkisi olan ve Hasreti çok seven bir baba.

Asiye; Sevmediği bir adamla dünyadan uzak, sürekli hasta, kızına bile bakamayan, ruhu donmuş, genç yaşta vefat eden bir kadın. (‘Kızıl saçlı Pomak kırması. ’Ninenin deyimiyle.)

Ali Sabir; Eymir Ağanın yaşlılık günlerinde değirmene gelip çalışmaya başlayan, genç, güçlü, yakışıklı, elinden çok iş gelen bir erkektir. Hasret’i görür, sever. Hasret de onu sevince evlenirler. İki çocukları olur. Sacide ve Alemdar.

Roman kahramanlarının isimlerini de çok düşünerek ve seçerek koymuştur yazar Ayla Kutlu.

Hasret, Alemdar, (Bayrak, Sancak taşıyan kişi) Asiye (İsyan eden) Arif, Arife, Mithat, Namık, (Mithat Paşa, Namık Kemal) Askeri Doktor Feridun. (eşi olmayan tek)

Vidin’de ne oldu da Ali Sabir Saraybosna’ya geldi? Eymir Ağa neden değirmenci oldu?  Hasret, çocukları, torunları ve bunların yanı sıra Balkan coğrafyasındaki Müslüman Türkler neler yaşadı? Yazar Ayla Kutlu ‘Yedinci Bayrak’ romanının kurgusunu çok iyi bildiği tarih, coğrafya, dil bilgisi ve uzun süren araştırma ve incelemeleri ile dört yüz elli sekiz sayfa-- on bölümde, okurun merak öğesini diri tutarak hüzünlü okuma yolculuğuna çıkarır.

     Çok katmanlı bir romandır ‘Yedinci Bayrak’.  Osmanlının zayıflaması, Balkanların elden çıkması, Müslüman halkın göç yollarına düşmesi, Hasret’in kişiliğinde kadının toplumdaki yeri, erkek egemen aile yapısında kadının işlevsizliği, toplumsal cinsiyet rolünün dayatılması. Bütün bunların yanında göç, sığınmacılık, dışlanma, açlık, hastalık, (verem, tifo, kolera) çaresizlik ama umut anavatana kavuşmak, kendi bayrağı altında yaşamak ve ölmek isteği, umudu. Bu arzu onları yaşama bağlar. Vatan tanımı; “İşte bu…Vatan, farkında olduğumuz şeylerin toplamı. Bir toprak parçası değil yalnızca. Sahiplendiğimiz, üstündeki canlı cansız her şeyle, karnında sakladıklarıyla bizi var eden cennet.” (Sayfa 11) Vatan, dayanma gücüdür. Yazar bu romanda; dünya siyasetini, büyük devletlerin amaçlarını, bu amaca ulaşmak için  renk, dil, din faktöründen faydalanarak düşmanlık yaratmaları ve çıkan savaşlar sonucunda insanlığın utanacağı hallerini yazar.

     Balkanlardaki Müslümanlar Osmanlı devleti zayıfladıkça ihmal edilmiş, halkın eğitimine önem verilmemiş, geri kalan halk hor görülmüş, yerinden yurdundan edilerek çok acı çekmiştir.

‘Göçmen olmak, yaşadığın yerden kopamamakla, yaşayacağın yeri tanıyamamaktan oluşan zihin bulanıklığıydı.’ Diye tanımlar yazar Kutlu göçmenliği. (sayfa 80) Ancak çok kısa aralıklarla bulunduğu yeri terk etmek zorunda kalan insanlarda artık mekanların karışıp tekleşmesi ve birbirinden ayrılamaz hale gelmesi durumu yaşanıyordu .Devletin toprağı vatan bilmiş herkesi koruması gerekirdi. Ancak tebaa, gayrı müslim, Sırp, Arnavut, Boşnak, Nemçe’li Teselya’lı, yörük, Türkmen, din, dil, ırk ayrımı düşmanlığı derinleştiriyordu. Örneğin, ‘Kopasıca kafasını bir kez örtülü görmemişti bunca yılda. Müslüman kadını olmayı kabullenmiş birisi soyunda sopunda bir bozukluk yoksa baş mı açardı? Külahına anlatsın. Gizli din taşırdı bunlar. İnsanın soyunu bozarlardı.’ (Sayfa 22) Bu cümleler durumun vahametini anlatır

Zaman yok, dünya yok, sevgi yok. En önemlisi bağışlama yok. Var olanlar; Hastalık, ölüm, ayrılık, özlem, zulüm, düşmanlık, suçlama, açlık, korku, kin, nefret, talan, işkence, eşkıyalık, cinayet, tecavüz…

     Yazar Ayla Kutlu bu romanda aşkı, sevdayı da ipekle oyalar gibi işler. Senden gözümü alamıyorum diye kızma. Seni içimde biriktirmeye uğraşırım.’ (Sayfa 23) ‘İçinden yükselen şefkatti, arzu değil. Onun bedeninin saldığı gücü avucunun içinde toplar gibi okşayabilmeyi isterdi. Dalgalı gür saçlarının örgüleri içine huzur salıyor. Bu gücün kaynağı Hasret’in saçlarıydı. Kadınlar… Kendi karısı. Evlerin gerçek kahramanı değil miydi onlar? (Sayfa 183)

Kutlunun cinsellikle ilgili sözcükleri de özenle seçilmiş, zarafet taşır.

     Yazar Ayla Kutlu’nun dili sadedir. Betimlemeleri bu romanda coğrafyayı ve tarihi okura hissettirir. Renkler, sesler, kokular, bölüm başlarındaki türküler, şiirler, okuru alır Balkanlara götürür. Romanda çok fazla bilinmeyen sözcük vardır bunları bir kaç başlık altında toplayabiliriz. Birincisi; Bir tarihi dönemi anlatan romanda dönemin ruhunu yansıtmak için kullanılan sözcükler. Örneğin; Mubassır, Müemmen, Mütegallibe, Lubya, Taraba, Ulahlar gibi. İkincisi; Yazarın günlük yaşamda az kullanılan, unutulan sözcükleri güz yüzüne çıkarma ve Türkçeyi zenginleştirme sorumluluğuyla metinlerde kullanması. Örneğim; Domurlanmak, Sası, Peşkir, Terek, Bizar, Çıplanmak, Göze, Neşve, Niza, Torak. Üçüncü olarak da yazarın örf, adet ve gelenekleri çok iyi bilmesi, özellikle kadın dünyasında daha çok geçen süsler, oyalar, giysilerle ilgili olan sözcüklerdir. Örneğin; Rişliyö işi, Sıçandişi düğüm, Gelinlik fermenesi, Kutnu kumaş, Kemha kumaş, Keçik yapılan yazma, Sahtiyan yumuşağı

     Roman, dört yüz elli dokuz sayfa olup ‘Sözlükçe ’de seksen dört sözcük ve ‘Kaynakça ’da yüz dört kaynak bulunmaktadır. Bu da bize yazarın ne kadar özenli ve uzun süren bir araştırma, inceleme çalışma yaptığını göstermektedir.

     Bu kitabı, Hasret kadının çok büyük güçlüklerle bıçak sırtında geçen yıllarının “Vatan- Bayrak” hasretinin ömrünün sonuna kadar.

KAYNAK

*Yedinci Bayrak", (Urumeli’den İzmir’e) Ayla Kutlu, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2016

 

 

                                                                                                            

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayfa : 8