...
Başlık : ELMAS
Yazar : AYFER ÖRS

                                                                                                    30/01/2023

Pencere önünde oturup elimde bulunan kutunun kapağını yavaşça açıyorum. Artık masal olmuş aile fotoğraflarını karıştırıyorum. Yıllar öncesinde yaşanmış bir fotoğraftan gözümü alamıyorum. Orta boylu, başında bulunan yazması geriye kaymış, saçlarının sarı, teninin ak pak, parlayan ela gözlerine takılıyorum. Kararlı bakışı ile hayata isyan bayrağı çekercesine duruşunu inceliyorum. Arkasını çevirdiğimde: ‘’İki oğlu üç kızı olan anne çocuklarını beslemek için dilencilik yapıyordu. Kendince maniler koşan köyün bilgesini unutmayacağız.’’ Asuman. Satırları beni çok etkiledi. Üzerinde bulunan elbisede yama yapacak yerin kalmamış olduğunu görüyorum. Ayağında ki paralanmış çarığın dikiş atılacak yanı kalmamış diye düşünüyorum. Yoksulluğun derin olduğu bu köyde yaşayan kişileri fotoğrafta görüyorum. Bizlerin sizlerin bilmediği bir dünya! Koca Hurşit gündelik işlere giderdi. Yakınlarda bulunan köyün ağasına, hizmet etsin, çobanlığı öğrensin kendini kurtarsın ve evden de bir boğaz eksilsin diye altı yaşında olan oğullarını maraba olarak vermişlerdir. Ana oğul ağlaşır ama sonuç değişmez…

Bu yörelerde yaşayan insanların en büyük eğlencesi arada sırada köye gelen ozanların sazlı sözlü atışmalarını dinleyip onları seyretmektir. Köyünden hiç çıkmamış olan kadın çocukları, gençleri toplayarak yaşanmışlıklarına sitem edercesine, koşmalar dizer avare avare gezerdi. Zemheri ayı gelmiştir. Önünden geçtiği köy kahvesine, ısınmak için aniden girer. Kapıya yakın yere yığılır. Ters bakışlar, anlamsız gülüşleri fak eder. Başını kaldırarak o güzel gözlerini üzerlerinde gezdirir. ‘’ Komşular dertli söyle gen olur.’’ Diye dillendirir.

’Dinleyin ağalar tarif eyleyem
Çok dövüştüm yendi beni züğürtlük.
Dinceldim tekrardan savaş eyledim
Kaldırdı da yere vurdu züğürtlük.
Yere vurdiginan kırdı belimi
Kardan saltanattan çektim elimi.
Hep tüketti heç koymadı malımı
Durdu sordu bişen var mı Züğürtlük.
Sordu dedim belki insafa geldi,
Dedim ki bir tavukla horozum kaldı.
Eline *yağşı bir kırılmaz aldı.
Vurdu onları da kırdı züğürtlük
Kırdı malımızı çok etti viran.
Ambarıma bakınca var idi yüz sahan
Elinde kala kaldı bir *kudus tava.
Dedim ki elimden alma tavayı
Hışıma geldi bir böğürdü züğürtlük…’’

Kahvede bir homurdanma ayağı kalkan köyün bilgesi; ‘’ Ya sen halk aşığısın Elmas.’’ der peşi sıra sesler yükselir. O gün en büyük bahşişi almıştı. Köy köy gitti anlattı derdini. Geçimini bahşişlerle sağlamaya başladı. Hurşit’e yol verdi. Kaç evlilik yaptı bilinmez. Analık görevini ise hiç aksatmadı. Anaç bir tavuk gibi kanatlarının altında taşıdı. Yaşadıkları onu söz söyleme ustası yapmıştı. Kulaktan kulağa söyledikleri bilinir, duyulur olmuştu. ‘’Sen gerçekten bir elmas sın.’’ Diye dillendirdim. İyi ki torun Asuman bu satırları yazmış. Dikkatimi çekmeseydi okuyup fotoğrafı incelemeseydim, Elmasın ışıltısını görmeyecektim.

Yağşı-güzel çubuk.
Kudus- sapı kırılmış tava.

 

 

Sayfa : 15