...
Başlık : SAKARGA*
Yazar : Ü.Gülsüm Bülbül

Yazar Ali Günay’ın “Hiçbiri Hikâye Değil” başlıklı kitabı yüz yetmiş dört sayfada, on yedi öyküden oluşur. Bu öykülerin konusu genellikle toplumsal yaşamda yazarın gözlemlediği, rahatsızlık duyduğu, etkilendiği olay ve durumları sade bir dille, okurun bildiği, duyduğu, hissettiği ama dile getiremediklerini ‘Hiçbiri Hikâye Değil’ dese de hikâye tadında anlatır.

Kırsal kesimde törelerin hüküm sürmesi, beşik kertmesi, akraba evlilikleri, çok eşlilik, kızların-kadınların hiçe sayılması, ölüm fermanlarının aile erkekleri tarafından verilip, en küçük erkek çocuğa infaz ettirilmesi. Ölüme mahkûm edilen kadının kardeşinin, bu yükle ezilmemesi için kendini asması. Tecavüz, zina, fuhuş, bedensel ve duygusal işkence ve daha… Bütün bunların yanında ölümüne cimrilik, tirajı-komik diyebileceğimiz kurban kemiklerinin hikayesi, doğaya insan eliyle verilen zarar, toplumsal değişimin en kötü örnekleri ve Türk dilinin bu değişimden nasıl etkilendiği gibi konularla okurun dikkatini çeker yazar Ali Günay.

“Sakarga” öyküsünün başına Konfüçyüs’ün şu sözlerini almıştır yazar. “Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceleri iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılamazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”

Öykünün ana fikri üstteki paragrafta anlatılsa da yazar bunu çok ilginç bir kurmaca ile bize anlatır. Bir hayvanat bahçesi gezisinde kargalar ve sakaların bulunduğu tüneklerde bir gariplik gözüne çarpar. Bir doğa dergisine kuşlarla ilgili yazı yazmak için bilgi ve görüntü derleyecektir. Ancak gördükleri ve duydukları onu çok şaşırtır. Sakalar; minik, cıvıltılı sesler çıkaran sevimli kuşlardır. Kargalar ise kötü sesli, kara ve ‘hırsız’ olarak bilinen, pek de sevilmeyen kuşlardır. Bu hayvanat bahçesindeki kuşlar o cıvıltılı seslerini bırakıp kargaların gak-guk seslerini taklit etmeye çalışırlar. Yazar durumu hayvanat bahçesindeki görevliyle konuştuğunda pek bir şey anlayamaz ama onlara ‘Sakarga‘ der görevli. Sakanın sadece sa hecesi, karga sözcüğünün başına eklenerek oluşturulmuştur bu sözcük. Sözcük bile sanki kargadan yanadır. Görevli onu kuşbilimciye yönlendirmeden önce şöyle konuşur. ‘Bunlar kargalara özeneli beri dilleri de değişti, yedikleri - içtikleri de.’ (Sayfa 104) Kuşbilimci ile konuşmalarından sonra anlar yazar olanı biteni.

Sakalar değişmekte ve kargalara benzemeye çalışmaktadır. Bu durum uzun yıllar sonra belki de bir evrimleşme olabilir. Şöyle ki; ‘Aralarından çok sevdikleri bir liderleri, kargaya benzeme ve sonra da kargaya dönüşmeyi hedef göstermiş sakalara.’ (Sayfa 105) Hepsi birer küçük karga olacağız diyorlarmış. Kargaca eğitim, onlar gibi yiyip-içme, eşinme, yavrularına onların dilinden isim koyma gibi benzeme çabaları almış yürümüş. Kendi öz dillerini unutmaya başlamışlar.

Bu hikâye okura hiç yabancı gelmez, içini sızlatır. Ülkemizdeki durumu kuşlar üzerinden, ‘Dil’in önemini vurgular yazar Ali Günay. Başkalarını taklit etmek, onlara benzemeye çalışmak kültürüne, diline sahip çıkmamak, o milletin yavaş yavaş öz değerlerini kaybetmesine neden olur. Yazar bu konuda çok hassastır, dilin bozulmasını ona bulaşan bir virüs olarak görür ve düşüncelerini şu satırlarla ifade eder. ‘Virüsün bir diğer özelliği de ağız (dil) yoluyla bulaşmasıdır. Virüslü bir sözcük ağızdan ağıza dolandıkça oradaki aslına da virüsü aktarır, böylece sözcüğü sağlıklı kullanan ağız sayısı gitgide azalır. Bulaşıcılığın en yıkıcı yanı bir sözcükten diğerlerine atlamasıdır. Bu yanıyla misket bombası gibidir; her patlamada birden fazla hedefi vurur.’ (1)

Yazar Ali Günay’ın bu fikirlerine katılmamak olası değil. Türkçe dilimiz. Anayurdumuz, sığınağımız, evimizdir. Bir insan her şeyini kaybedebilir, yangın, deprem, sel, göç, savaş. Hiçbir şeyimiz kalmayabilir, ana-baba- çocuk, mal-mülk, kimlik. Yaşadığımız sürece bizden alınamayacak tek şey ‘Dil’dir.

( 1) https://www.gercekedebiyat.com/kose-yazisi/biraz-da-dogru-turkce-kullanalim

 

*Hiçbiri Hikâye Değil, Ali Günay, Kanguru Yayınları, Ankara, 2008

                                                                                    21 Eylül 2022

Ü. GÜLSÜM BÜLBÜL KİMDİR?
Uşak ilinde doğdu. Babası memurdu. Pek çok köy ve kasaba gezdiler. Hasanoğlan-Atatürk İlk öğretmen Okulu’nda parasız yatılı okudu. Öğretmenlik yaptı. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmet Bölümü’nden mezun oldu. Aynı üniversitenin Eğitim Yönetimi ve Denetimi Bölümü’nde Yüksek Lisans yaptı. Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda ve TC Ziraat Bankası Kreş-Yuva’sında Sosyal Hizmet Uzmanı olarak çalıştı.
Bülbül Çocuk Yuvası’nda Kurucu, Sorumlu Müdür ve Eğitimci olarak aile ve çocuklarla eğitim yaşamını sürdürdü. Kadınların ve kız çocuklarının yaşamında özel bir yeri olduğundan onlarla ilgili sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak çalışmaya, öyküler yazmaya ve masallar anlatmaya devam etmektedir.

YAPITLARI

  • Alt Islatma Sorunu Olan Çocuklar, Kök Yayıncılık,1994, Ankara
  • Uyku Sorunu Olan Çocuklar, Kök Yayıncılık, 1995,Ankara
  • Can Suyu, Kanguru Yayınevi, 2007, Ankara
  • Canfes, Kanguru Yayınevi, 2008, Ankara
  • Mercan Öyküleri, Kanguru Yayınevi, 2013, Ankara
  • Yüreğim Dünyada Misafir, Kanguru Yayınevi, 2021, Ankara 

Sayfa : 6