...
Başlık : HİÇBİRİ HİKÂYE DEĞİL
Yazar : Hatice Sönmez Kaya

“Dedim ya lafçıyım ben. Evet lafçı! Eski yeni demem laf alır, laf satarım” diye seslenir Arka Bahçe’den ALİ GÜNAY. Hem de tükenmeyen enerjisiyle yüksek sesle! “Öyle her lafı da almam ha! Sabırla, ciddiyetle kılı kırk yarar, titizlikle seçerim çerçiler gibi…”

Mayıs 2019 Kanguru Yayınlarından çıkan kitabında, alaysamalı laf atar gözümüze gözümüze. Sözle dokunur yüreğimize. “Öyle ya, aldıklarım bir değer taşımalı, bir işe yaramalı.”

“İş başa düştü” diye sızlanır laftan anlamayanlara. “Haydi düş yollara, karıştır baştan çöpleri, yakala mücevherleri. Tamamını seç ayıkla, temizle, parlat sabırla. Yakışır senin şanına. Kızma yerleştir vitrine!” diye mesel anlatır ders veren tümceleriyle. Gökten üç elma değil, damdan kurbağa düşer bu kez başlara… Hedefi şaşırmadan alaysamalı sözleriyle atar taşı tam kalbimize hem de… Madımakta insanlık yanar, bilinçsiz bir kör kurşun susturur yürekleri…

Bağımsız olmasa da çağına uymasa da memleketi, Nazım’a seslenir. “Neler oldu neler? Sen gittin gideli!” diye yakınır içe dokunan dizeleriyle. Tepeden tırnağa vatan, tepeden tırnağa devrim, tepeden tırnağa aşk, tepeden tırnağa şiirdir, hasrettir. Kiminde güldürür kiminde ağlatır sözleri… Başkaldırır, Bahçelievler’de yedi gence kıyan barbarlara seslenirken.

Kurnaz, açıkgöz, vatandaşa akıl satıp, kin denizinde boğulan Zübük’le Aziz Nesin’i anımsatır, güldürürken düşündürür bizi. İzmirli kıza, şarkı sözü denemesiyle kentin özel ve güzel olduğunu duyumsatır.

Sevgi hangi dille söylense etkili olur sizce? Her dille anlaşılır da derin ve yürekten, anadilinden söylenmediyse varılır mı tadına? Bir bilseniz bu dizelerin anlamından ne şiirler ne öyküler yazılır! Son akşam yemeğinde; modern, post modern kardeşlerine, yaprağa bakmaktan ağacı göremedikleri için laf atar, öykünün, romanın, şiirin şerefine kaldırır kadehini…

“Yeni bir işgal altındadır/ Her kurtarılmış bölge/ Yok mudur kurtuluşu?” gibi üçlükler,

“Bir çelişki ucu yakaladım/ Dünya denen yumaktan/ Çektim çektim…/ Oldu(k) kördüğüm” gibi dörtlüklerle de yazar şiirlerini. Kalbimizi, vicdanımızı hedeflediği lafları hiç bitmez…

Arka Bahçe’de okura seslenecek bereketli sözler, suyu tükenmeyen çağlayan gibidir. Yüreği yeşerten ya da sızlatan dizeler, sözler vardır daha dağarcığında. Yaşam süzgecinden geçmiş iğneli laflarını doldurduğu torbasını açmaya görsün hele! O neremize batıracağını bilir. Söz ustasıdır çünkü. Ucundan değil, belinden yakalar sözü.

Söz Uçar; Nisan 2019 Kanguru yayınlarından çıktığında “Durun!” der. Mayaladığı kitabının olgunlaşması için bekletir bizi. Arka Bahçe’nin muştusunu verir sonra.

Söz Uçar kitabındaki deyişleriyle tam bir söz ebesidir. Özdeyişlerle ‘(L)aforizma’ anlatır düşündüklerini. Her zaman doğruları anlatmadığını da vurgular gülümseten tümcelerle.

“Bütün söylediğin karşındakinin anladığından ibarettir. Doğru; ama karşındakinin ne anladığı, senin anlatma, onun da anlama yeteneği ile doğu orantılıdır,” sözleriyle açıklık getiriyor ilk sayfadaki aforizmasına. Geçmişten günümüze belletilen özdeyişleri, atasözleri bizim bildiğimizin dışında bilgece yorumlar. Düşünce dağarcığımıza yepyeni ufuklar açar.

*“Sahibine göre kişneyen at” yılkı değil yalakadır; ya birilerine göre davranan, konuşan insan? *Dün: “Ah kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlatmaya” (Gülten Akın) Bugün: Vah kimselerin isteği yok durup yeni (bir) şeyler öğrenmeye. Yarın: “???”

*Gelenin gideni aratması, gidenin iyi olduğu anlamına gelmez. Gidişin kötü olduğunu gösterir. *Tadını çıkarmak için lokmayı; tadını kaçırmak için sözü çok çiğneyiniz.

*Yalancının mumu inananı olduğu sürece yanar…

Sözebeliği uzar gider Ali Günay’ın ‘Söz Uçar’ kitabında. Lafı gediğine koyar hep. İçi doludur, düşündürür, yanlışları anımsatır. Öyle sanıyorum ki değerli yazarımızın, varsıl söz dağarcığında, daha söylenmedik kimbilir ne aforizmaları vardır?

"Her yazarın kendine özgü bir dili, sesi, tadı, kurgusu öykülemesi... Kısaca bir biçemi olması beklenir, bu bağlamda sınırsız özgürlüğü olmalıdır. Her yazar neyi anlattığından ve nasıl anlattığından kendi sorumludur, kimsenin diğerini belirli kalıplara zorlama hakkı olmamalıdır.

Bence edebiyatta çeşitlilik, varlığın göstergesi ve gelişmenin anahtarıdır. Bu düşünceler çerçevesinde bir zaman kesitinde, tanık olduğum ve “Zamanın Aynasından” belleğime yansıyan bazı olay ve durumları dilim döndüğüne aktarmaya çalıştım" diyen Ali Günay; 2022’de Kanguru Yayınları’ndan çıkan bu kitabında, yine kendine özgü diliyle kimi zaman alaysamalı, kiminde düşündürücü söz ebeliğiyle yaşadıklarımızla yüzleştirir bizleri. Her sözcüğü her tümcesi matematiksel bir sarmalla kuşatır okuru. Çözebilirsek ne mutlu!

Kanguru Yayınlarından çıkan, Cinlerevi’nden (G)AZAP MASALLARI, Çatlak Nar, Hiçbiri Hikâye değil, Dilini Yitiren Kuş, Dünya adlı Gemide kitaplarıyla Ali Günay, kolayına kaçmadan, yaşadığımız çelişkileri, acıları, acı-gülünç olayları, insana ilişkin ne varsa anlayalım diye yazıya döküyor.

Deliler Teknesi’nde yazıları, Öykü Teknesi’nde öyküleri yayımlanan yazarımızın tüm kitapları gibi tat alarak okuduğum “Hiçbiri Hikâye Değil” kitabında da yazı işçiliğinin ana damarının salt insan değil, geçmişten gelen insan doğa ilişkisi olduğu anlaşılır. Öyküleriyle bizi gerçek olduğu denli düşsel bir dünyada gezdirirken kalbimizi hedef alır sözcükleri. Dilinin sesini duyumsadığımız; çocuk kitapları da olan Sayın Günay toplumcu gerçekçi bir yazardır.

“Hiçbiri hikâye değil” kitabındaki öykülerini okurken yaşamsal, duygusal bir sergiyi gezer gibi türlü insan karakterleriyle karşılaşırız. Kimi cesur, atılgan, lafını esirgemez olduğu denli kimileri de edilgen, hakkını arayamayan, yoksul köylüler, emekçiler ve kadınlarıdır. Bu kahramanların içsel dünyasına bakarak anlatır yaşam kaygılarını. Onlar içimizden birileridir.

Yazdıklarının hiçbiri hikâye değildir… Her biri gerçektir, yaşadıklarımız ve yaşamaya zorlandıklarımızdır. “Mesel” olsun diye değil, insanlığımızı vurur yüzümüze.

Bizi işleten, düşündüren, iteleyen öteki laflarını ve sözcük kılığında kafamıza attığı taşları, yazdığı tüm kitaplarından okumalı artık. Cesur olduğu denli duyguludur gülüşlü, düşündürücü sözcükleri…

Yazarımız Ali Günay’ın laforizmasıyla bitirelim sözü.

*Türkçede “Kediyi merak öldürür” diye bir söz vardır. İyi de merak o denli kötü bir şey mi? Merak, öğrenmenin, yeter değilse de gerek koşuludur. Ayrıca duyarlılıktır. Farkında olmaktır. Peki, nesi kötü? Merak gerçeğe yaklaştırır. Gerçek çoğu zaman bir “düşkıran”dır.

HATİCE SÖNMEZ KAYA KİMDİR?

Kırşehir’de doğdu.Nevşehir Kız Öğretmen Okulunu yatılı olarak bitirdikten sonra, Eskişehir Anadolu Üniversitesinde Eğitim Ön Lisansını tamamladı.
Köy ve kasabalarda, kent merkezlerinde ve özel okullarda olmak üzere otuz sekiz yıl sınıf öğretmenliği yaptı. Emekli olduktan sonra yazmaya başladı.
Uğur Mumcu Araştırma ve Gazetecilik Derneğinde Yazma, Felsefeye Giriş ve Editörlük seminerine katıldı.

Öykü kitapları: “Üşü” “Gün Gülü” “Babil’in Peri Masalları” “Dilsiz Ay”

Roman: “Susku”

Sayfa : 5