...
Başlık : MASAL AYNASI
Yazar : HATİCE GÜNDAY ŞAHMAN

Ali Günay’ın Cinlerevi’nden (G)Azap Masalları Kanguru Yayınları tarafından 2015’de yayınlanmış. Önsöz’de belirtildiğine göre 2010-2011 tarihleri arasında Deliler Teknesi’nde parçalar halinde yayınlanmış masallar, basımdan önce MS 2014 yılının sonuna dek meydana gelen gelişmeleri kapsayacak şekilde tekrar gözden geçirilmiş.

Italo Calvino’nun “Anladım ki masallar gerçekmiş,” epigrafıyla başlayan kitabın girişinde; zaman “dün, bugün, yarın” şeklinde, mekân “bir şu ülkeye bir öbürüne öykünmekten, kendinden başka hiçbir yere benze(ye)meyen, üç yanı denizle, dört yanı düşmanla çevrili bir ülke,” olarak belirtilmiş. Masalların konusu ise, “bunlar ki toprakta bukalemun, suda denizanası, havada yaprak; barışta kahraman, savaşta korkak, hem suçlu hem güçlü, yalancı, sahtekâr ve alçaktırlar. Ve ezen, sömüren ve zulmeden ki onlardır. Masallarımızda onların ve mağdur ettikleri halkların hikâyeleri vardır,” ifadesi yer alıyor.

Adı masal olmakla birlikte doğrudan gerçek olaylara dayanan, mizahın ve hicvin ustalıkla ve ölçülü olarak kullanıldığı kırk beş masal, birbiriyle bağlantılı ve iç içe geçmiş olsa da kitabı en başından sonuna kadar açıp okumak mümkün olduğu gibi, herhangi bir masaldan da okumaya başlanabilir. Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel sorunlara ilişkin eleştirilerini, memlekete dair endişelerini masal kurgusunda dile getiren Ali Günay’ın toplumsal duyarlılığı yüksek, bilinçle sivriltilmiş, zülfü yâre çokça dokunan, cesur bir kalemi var. Bu bağlamda yazarın siyasal ve toplumsal mizahın ustaları Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’ın izinden yürüdüğünü söyleyebiliriz.

Kitabın ilk masalı Dörtnala Gelip Uzak Asya’dan isimli masal; “Yaradılış kuramına iman edenler insanoğlunun cennetten kovulduğuna inanırmış ya, kimse farkında değilmiş ki, dünyada cehennemden cennete kovulan tek halk bu masal ülkemizin halkı imiş. Çok çok eski zamanlarda bu halkın ataları Orta Asya denilen bölgede yaşarmış. Bu bölgeyi, ağacından otuna, akarsuyundan gölüne dek kurutan ve cehenneme çeviren halkımızın ataları pılı pırtıyı toplayıp yollara dökülmüşler; az gitmişler uz gitmişler, kimileri dere tepe kimileri düz gitmişler…” şeklinde başlayıp “Halkımızın kurduğu ve henüz yıkmayı beceremediği 17. Devleti ise, sarsıla sarsıla, Mehter Marşı ve tekbirler eşliğinde, iki adım ileri, bir adım geri yürüyüşünü sürdürüyormuş. Eh onlara yürümek, bize de izleyip anlatmak düşermiş,” şeklinde bitiyor. Yazar sonraki masallarda halkın maceralı demokrasi yolculuğunu, yaşanan sosyal ve siyasi çalkantıları, darbeleri, baskıları, soğuk ve sıcak savaşları, ülkenin bir türlü değişemeyen kaderini, yolsuzlukları, haksızlıkları, çelişki ve çatışmaları, ikiyüzlü ahlak anlayışını, yöneticilerin, halkın ve muhalefetin tutumunu mercek altına alıyor. Klasik bir söyleyişle topluma, yakın geçmişe ayna tutuyor. Bakanı, okuyanı, dinleyeni hem güldüren hem düşündüren, sorgulatan bir ayna. Hem en iyi bildiğimiz (bildiğimizi sandığımız) kendi yüzümüzü, hem de farkında olmadığımız arka yüzlerimizi gösteren bir ayna sunuyor Günay okura.

Artun Avcı’nın Toplumsal Eleştiri Söylemi Olarak Mizah ve Gülmece başlıklı yazısında geçen: “Toplumsal gerçekliğe gülünç, sıra dışı, eğlenceli, satirik bir dille yaklaşımın adı olan mizahın ana karakteri eleştirel olmasıdır. Batı kültüründe “humour” olarak geçen mizah, toplumsal işlevi ile değerlendirilmekte, güldürürken sorgulamayı hatta yıkıcılığı içermektedir. Gelenekler, töreler, toplumsal sistem ve yönetimler, iktidarların yarattığı adaletsizlikler mizahın konusu ve temel eleştiri nesnesidir. Mizah bu nedenle insanlığın özgürleşebilme özne/ergil olma bilincini ve mümkün/bütünsel insan olma özlemini ayakta tutan dönüştürücü praksislerden biridir,” tespiti Günay’ın Cinlerevi’nden (G)Azap Masalları ile doğrudan örtüşmektedir.

Edebi eserde dil, biçim ve içerikte uyumun sağlanması ustalık gerektirir. Masallarda işlenen temalar itibariyle politik söylemlere yer verirken metnin edebi estetik yönünü gözetmek, masallara özgü söylemleri kullanmak, mizahi öğeleri yerleştirmek kolay değil. Ancak dile oldukça hâkim olan Ali Günay akıcı ve yalın üslubu, zengin söz dağarcığı, özgün yaklaşımı ve incelikli mizah anlayışıyla, bu zor işi hakkıyla yerine getiriyor. Yazarın mizaha dayalı eleştirel üslubunu yansıtmak ve okumayanlara fikir vermesi açısından farklı masallardan şu bölümleri paylaşmak isterim:

“Masal ülkemizde karşınıza ayı çıkabileceği gibi, başınıza taş, saksı düşebilir; devlet kuşu konabileceği gibi cop da inebilir, gaz fişeği de çarpabilir. Maganda kurşunu veya trafik canavarı kurbanı olma olasılığı kurda kuşa yem olma olasılığına eşittir.”

“Masal ülkemizde “devlet malı deniz, yemeyen domuz”muş. Domuz dince murdar olduğundan yüzde doksan dokuz küsuru Müslüman olan ülkede kimse domuz olmak istemezmiş doğal olarak. İmanı kuşkulu bazı solcular hariçmiş. O da domuzluklarındanmış; ideolojik düşmanlarını suçlamak içinmiş. Onlar dışında en alt düzeyden en tepe yöneticisine değin olanak bulan herkes mecburen bir şeyler götürürmüş ki domuz olup öbür dünyaya murdar gitmesin.”

“...En ünlü ama gizemli masal kahramanı “Tüyü Bitmemiş Yetim” imiş. Bu kahramanın en önemli özelliği yetim olması değil, tüyü bitmemiş olmasıymış… Başta politikacılar olmak üzere üst düzey yöneticilerin, işadamlarının hatta din adamlarının dilinden düşürmediği bu masallarda Tüyü Bitmemiş Yetim’in hakkı çok önemliymiş... Bu hakkın ne olduğunu bilen yokmuş. Bununla birlikte herkes üzerine titrer “tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmem!” diye bas bas bağırırmış… İktidarla muhalefet yer değiştirdiğinde söylem değişmez, yalnız söyleyenler değişirmiş.”

“Masal ülkemiz halkının en belirgin özelliklerinden biri çok kolay tahrik olmalarıymış. Cinsel tahrik ise ülke erkeklerine özgü, Allah vergisi bir hasletmiş… Zavallı erkeklerin bu nedenle başı dertten kurtulmaz, tahrikçiler yüzünden günaha da hapse de girdikleri olurmuş sık sık.”

“Masal ülkemizin halkını mutsuz eden konulardan biri vatan topraklarının çok taşlı olması imiş. Taş sevdalısı taş kafa bir avuç arkeolog ve yardakçıları bu ülke dünyanın en büyük açık hava ve yer altı müzesidir deseler de halkımız ve temsilcileri bundan hiç mutlu değillermiş.”

“Burada anlatıl(a)mayan masalları bilenlerin bilmeyenlere anlatması önerilir. Böylece “her şeyi devletten beklemek” yerine her vatandaş, “kendi masalını kendin anlat” kampanyasına ve ülke masalcılığına katkıda bulunmuş olacaktır.”

Ezop Masalları’nı anıştıran ve kitaptaki masalları kuşatan (G)Azap Masalları’nı isimlendirirken, yazarın özenli ve yaratıcı bir tutum sergilemesi de dikkate değer. Bit(e)meyen Acı Bir Masal, Açıl Susam Kapan, Alnı (Ve Her Tarafı) Ak’lar Ülkesi, Bir Cennet Meyvesi: Dayak, Tahrik-ül Muharrik, Erken Büyüyen Küçükler, Fay Be, Hes’tir Ulan, Kurbağanın Manda Olma Özlemi gibi.

Günay klasik masal kalıplarını masalın temasıyla bağlantılı olarak farklılaştırmıştır: “Gökten üç cemre düşmüş dağılmış yüreklere.” “Gökten üç(ten çok daha fazla) gaz fişeği kapsülü düşmüş.” “Onlar ermiş muradına, yeni bir canavar düşmüş halkın payına.” “Onlar ermiş muradına, biz girmişiz matemine.” “Ömür biter bu masal bitmez, gökten de bir şey düşmez.” “Gökten üç kâğıt düşmüş. Bul karayı al parayı.” “Dün varmış bugün yokmuş; dün yokmuş bugün varmış.” “Çarşambayı Perşembe izlemiş, yıllarca düğünü yapılan tarım ve bağlı olarak hayvancılık cenazesi kılınmadan neredeyse sizlere ömür.”

Yazar masalların düş veya kurgu ürünü olmadığını; olayların düş veya kurgu olamayacak denli gerçek, bazen de gerçek olamayacak ölçüde inanılmaz olduğunu belirtiyor. Yazarın bir mesaj kaygısı ile kaleme aldığı masallara konu olan aile içi şiddet, cinsel istismar, tecavüz, sanatın/sanatçının itibarsızlaştırılması, yolsuzluklar, adaletsizlikler, iş kazaları(!), baskılar, çevre sorunları yazıldıkları dönemle sınırlı değil; bitmiyor, eskimiyor, farklı ya da benzer şekillerde maalesef güncelliğini koruyor. Diğer yandan halkın unutkanlık özelliği ve yanlış anlamaya yatkınlığı göz önüne alındığında bu gerçek masallar toplumsal hafızanın diri tutulmasını sağlıyor.

Ülkenin siyasi tarihi ve yaşanan olaylar birden fazla masalda tekrarlanmış. Bu bilinçli tercihi yazar şöyle açıklıyor: “Masallarımızda yer yer yinelemeler ve çelişkiler görülebilir. Masal ülkemizde pek çok olay ve durum birçok kez yinelendiğinden ve bunlar karşısında kişilerin tutumu ve davranışları çelişkili olduğundan, masallara böyle yansıması kaçınılmazdır. Birçok konu ve olaya çeşitli bağlamlarda değinme zorunluluğu bir diğer yineleme nedenidir.”

Zümrüdü Anka soyundan, Nasrettin Hoca boyundan, Aziz nesin huyundan gelen masalcı dede Ali Günay’ın, son dönemde gerek edebiyat gerek mizah alanında suya sabuna dokunmayan ürünlerden farklı bir yerde duran Cinlerevi’nden (G)Azap Masalları’nın büyük küçük daha çok okura ulaşması dileğiyle.

 

Kaynak:

Ali Günay, Cinlerevi’nden (G)Azap Masalları, Kanguru Yayınları, 2015

Toplumsal Eleştiri Söylemi Olarak Mizah ve Gülmece, Artun Avcı https://birikimdergisi.com/dergiler/birikim/1/sayi-166-subat-2003-sayi-166-subat-2003/2354/toplumsal-elestiri-soylemi-olarak-mizah-ve-gulmece/3891

 

HATİCE GÜNDAY ŞAHMAN KİMDİR ?

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümü mezunu. Kırmızı Etek isimli öykü kitabı Ayizi
Yayınları (2017) tarafından kitaplaştırıldı.
Öyküleri, yazar söyleşileri ve kitap inceleme yazıları DünyanınÖyküsü, Lacivert, İletişim Yayınları Edebiyat Takvimi, Deliler Teknesi, Ekin Sanat, Karahindiba,Edebiyatist, Hece Öykü, Edebiyat Nöbeti, Tükenmez dergileri ile internet üzerinden yayın yapan EdebiyatHaber, Edebiyat Burada, Kitapeki edebiyat sitelerinde yayımlandı.
Ayrıca Telgrafın Tellerine Artık KuşlarKonmuyor, Soma Ölüm Vardiyası 2, Son Gemi, Hayata Tutunma Öyküleri, Acilin Öyküsü seçkilerinde öyküleri yer aldı.
5. Sarıyer Edebiyat Günleri Öykü Yarışması’nda, “Ahtapot” isimli öyküsü ve Kaos GLDerneği tarafından düzenlenen 17. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda “Düğüm” isimli öyküsü birinciliğe
değer görüldü.
İletişim:

e-posta: hatice.sahman@gmail.com

Sayfa : 8