...
Başlık : Lunapark…
Yazar : Aysel Yalçın

Canım babacığım;
Hani bazen anlatamadığımız duygular vardır ya, ne olduğunu bilemediğimiz… Hüzün, sevinç, kırgınlık ve kızgınlık gibi… Karar veremediğimiz, biraz melankolik anlarımız…
Bugün 1 Mayıs ve benim bütün bu duyguları aynı anda yaşadığım yılın tek günü. Bugün ben ne yapacağım biliyor musun?
Sana geleceğim babacığım…
Şaşırdın değil mi? Nasıl geleceğimi merak ediyorsun, çünkü senin gittiğin yere bu kadar erken gelmemi istemezsin; bir tarafın beni özlese de öbür yanın annemin yanında kalmamı, ona destek olmamı ister. Ama ben bugün seninle, sıcaklığını, kokunu hissederek nefes almak istiyorum. Gözlerimi kapatıyorum ve kanatlarımı bir kuş gibi çırparak, gökyüzünde özgürce yükseliyorum. Sana kavuşmama az kaldı; eminim, kokunu hissediyorum. Evet, oradasın, görüyorum seni, evimizin balkonunda kollarını açmış bekliyorsun. Sanki hiç ayrılmamış, aradan yarım asır geçmemiş gibi. Kollarına hızla koşuyorum, sımsıkı sarılıyorsun, belli affetmemi istiyorsun benden, istemeden de olsa, beni bıraktığın için.
Bugün seninle her şeyi unutup, o son günümüzü tekrar yaşayalım, hani o lunaparkta geçirdiğimiz, unutulmaz günümüzü…
Bu babama yazdığım kaçıncı mektup? Bilmiyorum ama ben her sene bugün babamla lunaparkta buluşuyorum, en sevdiğim elma şekerini sadece o gün yiyorum. Atlıkarıncaya binmek için aldığım jetonları küçük çocuklara dağıtıyorum, sevinçle koşuyorlar atlıkarıncaya. Çocukların kahkahalarını izliyorum dakikalarca, sonra dönme dolap, olmazsa olmazım; sanki gökyüzünde bir başka özgürleşiyorum. Zaman duruyor ben dönme dolapta hayallere daldığımda, gözlerimi kapatıp derin derin kokusunu çekiyorum içime babamın. O hayallerin en içimi sızlatanı da, ilkokula başladığım gündü; o sabah annem benden daha heyecanlıydı, benim mutlu olmam için çabalıyordu ama biliyordu içten içe babamın eksikliğini hissettiğimi. Buruk bir sevinçle elini tutup yola koyulduğumuzda, gözyaşlarıma hakim olamamıştım, annem de içine akıtıyordu kederini. Okulun bahçesinde onlarca siyah önlüklü çocuk, yanlarında da anne ve babaları…
Lunaparktaki çocukların sesleri ile irkiliyorum aniden, karşımda rengârenk duran pamuk şekerlerini görüyorum, yeniden tebessüm etmeme sebep olan pembe, mavi, yeşil pamuk şekerleri…
Elime aldığım pamuk şekerler çocukları yanıma çekiyor. Ben de öyleydim çocukken, birisi karşımda, çok isteyip de alamadığım bir şeyi yerken, gözlerimi ayıramazdım. Hemen çocuklara da alıyorum pamuk şekerinden, hepimiz cok mutluyuz, masum, dupduru bir mutluluk bu, şimdilerde sahip olamadığımız, belki de sadece
çocukken yaşadığımız.

Karşıdaki bankta oturan küçük bir kız çocuğu dikkatimi çekiyor. Başını öne eğmiş, ellerini bacaklarının arasına saklamış, galiba ağlıyor, anlayabilmek için yanına
gidiyorum; “Neyin var canım, neden ağlıyorsun?” diye soruyorum. O da annesini kaybetmiş galiba, babası ile gelmiş lunaparka. “Benim annem bir melek” dediğinde, gözyaşlarım istem dışı akıyor yanağımdan, elinden tutup, onu da atlıkarıncaya götürüyorum, eğlensin istiyorum, mutlu olsun... Belki birkaç dakika sürecek ama ‘her çocuğun mutlu olmaya hakkı var’, diye düşünüyorum. Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyor, karanlığı pek sevmiyorum babam gittikten sonra, içim ürperiyor, biraz da korkuyorum galiba. Kendime bile söyleyemediğim bu gerçegi de babamdan sonra aldım yanıma, belli etmesem de. Yatılı okulda da geceleri arkadaşlarım uykumda ağladığımı, babamı sayıkladığımı söylerdi. Çocuktum daha, geceleri ranzamda yastığıma sarılır ağlardım. Hele bir de gök gürültüsü, yağmur olursa, korkudan daha sıkı sarılırdım yastığıma, annem ile babamın yatağına gittiğimi hayâl ederek…
Lunaparkın ışıkları yanıyor, ortalık yine rengârenk, biraz daha yürümek istiyorum bu renk cümbüşünün altında. Baloncuyu farkediyorum biraz ileride, koşarak yaklaşıyorum, elinde rengârenk balonlar, üç beş tanesini uçurmak için sabırsızlanıyorum. Çocuklara da veriyorum birer tane, benim elimde de her renkten bir balon, çocuklara dönüp hep beraber saymaya başlıyoruz; üç, iki, bir… Hepimiz ellerimizi açıyoruz ve balonlar süzüle süzüle uçuyor gökyüzüne, tıpkı içimdeki kelebekler gibi, çocukların gözlerinin içi gülüyor, benim mutluluğumu anlatmaya kelimeler yetmiyor. Bütün çocuklar tıpkı o andaki gibi hep mutlu olsunlar istiyorum, hep gülsünler, hiç ağlamasınlar…
Ben bugün lunaparkta senin hayalinle doyasıya eğlenirken, yaşayamadığım çocukluğumu da lunaparktaki çocuklara armağan ediyorum…                                                          

                                                                                    30.08.2021

 

Sayfa : 20