...
Başlık : ANLAŞILMAZLIĞIN GİZEMİ
Yazar : Ş. Nezih Kuleyin

Anlaşılmaz olmak, anlaşılır olmaya göre insanlar için daha yeğlenir bir şey mi? Anlaşılmamak ya da anlaşılır olmanın karmaşıklaştırılması çağımızın bir sorunu mu yoksa insan doğayı anlamaya çalışırken kendini daha karmaşık bir yapı olarak mı anlatmak istiyor?
Yanlış anlamayın, anlaşılmaz olmaya çalışmıyorum. Bütün çabam anlaşılmazlığın insan için ne anlama geldiğini anlamak.
Sanırım anlaşılmaz olmak insana bir toplumsal konum kazandırıyor. Meslekler kendi dillerini yaratıp başkalarının oldukça kolay kavrayabilecekleri bazı iş ve işlemleri o kadar kolay bir biçimde öğrenmelerini istemiyorlar. Her meslek dalı bunu sadece kendini korumak için yapmasa da sonunda meslek dalı dışındakiler için bir anlaşılmazlık denizinde boğulma sorunu yaratmakta.
Sanat dalları açısından sorun daha farklı değil. Halil Cibran şöyle diyor;
Ve deliliğimde hem özgürlüğü hem güvenliği buldum
Yalnızlığın özgürlüğü ve anlaşılmazlığın güvenliğini
Bizi anlayanlar bizden bir şeyleri tutsak ederler çünkü

Anlaşılmak bir sanatçı için bir şeyleri kaybetmek ve zamanla güvenli ortamının yok olması anlamına mı gelmektedir? Sanatçı bu anlaşılmaz olmanın güvenliğine neden ihtiyaç duymaktadır? Bunda sanatçıya ilgi duyan kitlenin de belirleyici bir etkisi yok mu?
Bence var.
Çok değişik yorumlar işittim son günlerde. Bir tanesi; “En çok okunan kitap anlaşılmaz olandır.” bir diğeri; “Fransız filmi gibi sonunda ne olduğu belli değil.” gibi anlaşılmazlıktan övgü ile söz eden yorumlar.
Resimde etkileşimcilerden sonra ortaya çıkan birçok akım resmin ilk bakışta anlaşılmayacak bir biçimde yapılmasının kurgusunu yaptılar. Sürrealizm, kübizm, vs bir bakışta anlayacağınız yemek masası resmini bile anlayana kadar bazen saatlerinizi bazen de günlerinizi vereceğiniz bir çalışmaya dönüştürdü.
Postmodernizm denilen akım da buna katılınca anlaşılmazcılık kervanı katar katar büyümeye başladı.İnsan beyni anlaşılmazlık eğiliminin en büyük besleyicisi. Ömer Seyfettin’in bir öyküsü evlendiği kadınların hangi hayvana benzediğini merak eden bir erkeği anlatır. Erkek evlendiği kadını hangi hayvandan izler taşıdığını merak etmekte ve bunu bulur bulmaz eşini terk etmektedir. Burada dikkat etmemiz gereken nokta adamın kadını anlayamadığı sürece evliliğinin devam etmesidir. Anlaşılır olmak sizde keşfedilecek hiçbir şey olmadığı anlamına geliyorsa yolun sonuna gelinmiş olabilir.
Acaba konuşmalarımıza bilinmedik sözcükler katarak daha derin bilgilere sahip birileri olduğumuzu mu karşımızdakilere aktarmaya çalışıyoruz? Bende daha neler var bak sana bilmediğin iki kelimeyi nasıl söylediysem daha neler söylerim mi demek istiyoruz?

Şiir dili giderek herkesin aynı şiirden başka şeyler çağrıştırmasını amaçlayan bir biçime doğru yönelmesinin nedeni anlaşılmaz olmanın gizemi mi?
Felsefenin bu kadar ilgi çekmesinin arkasında her zaman anlamadığımız bir şeylerin bulunması mı? Hegel için bazı düşünürlerin “Anlaşılmazlığın filozofu,” demelerinin nedeni anlamak için harcanan çabanın büyüklüğünden mi kaynaklanmaktadır?
Tüm soruların yanıtı anlaşılmazlığın büyüsünün her geçen gün artmaya devam ettiğini göstermektedir. Bu devam mı edecek yoksa anlaşılır olmak insanlığın ortak bir seçeneğine dönüşecek mi? Ben sanmıyorum. İnsan beyni en basit bir olayı bile komplo teorileriyle kuşatıp içinden çıkılamaz hale getirmeyi başarabilmektedir.
Çok anlaşılır bir yazı yazdığımı düşünüyorum. Okur sayısına göre bir değerlendirme yapma şansım olacak sanırım.

 

 

 

 

 

 

 

Sayfa : 13