...
Başlık : memleketin yarasına dokunan şair / Sami Aydoğan
Yazar : Nilüfer Uçar

Ruh açlığını doyurmak, tehlikeli sularda kulaç atmak, iyimserlik ışığına tutunarak yol almaktır şiirde yolculuk. Şair sözcüklerin anası, babası, yâreni, dostu, kaprisli sevgilisidir. Yazmak coşku işidir.

Şair zamansızdır, zaman dilimi yoktur onun için. Tüm zamanlar şiiri için yaşam alanıdır. Sami Aydoğan bu yaşam alanını kısıtlamadan kullanmış şiirlerinde. Bu da şiire yaşamsallık, kalıcılık kimliği kazandırıyor. Sade, bir solukta okunan, içsel bağlarla örgülenen dizeler zaman kavramını ötelerken güncelliğini koruyor. Şiirler doğal akışı içinde kurgulanmış.

Şiir; edebiyatın Sirius yıldızıdır. Efsanevî gizemiyle, duygu yoğunluğuyla, yüklendiği sorumlulukla, muhalif yanıyla edebiyatın ayrıcalıklı yaramaz çocuğudur.

Edebiyatın tüm kollarını bir aile olarak algılamanın arkasındaki gerçek; aynı edebiyat ananın çocukları olmasındandır. Karakterleri farklı olsa da onlar karındaş kardeşlerdir. Deneme, şiir, öykü, anı, anlatı, masal, destan, roman ve diğer yazın türleri aynı ailenin bireyleridir. Hepsinin huyu, suyu ayrıdır ama hepsi de keyifle okunur.

Gote;” Üç bin yıllık geçmişin hesabını yapamayan insan günübirlik yaşayan insandır” der.

Eğitimci-yazar-şair Sami Aydoğan’ın değişik kaynaklardaki yazdıkları ile kitaplarını okuduğumuzda bu sözün çağrışımlarını görürüz. Dünü bugüne, bugünü yarınlara aktarırken; rutin dediğimiz insanî halleri, sıkıntıları, tarihe not düşen yaşanmışlıkları ve yaşamın güzelliklerini kalemin yalın diliyle yazar. Duru anlatımı bizim olanı işleyip bize sunar.

10-11 Haziran 2023’te Ankara Mesa Plaza’da gerçekleşen Okur-Yazar Buluşması’nda birçok yazar dostla tanışma olanağı bulmuştum. Sami Aydoğan’la aynı masada kitapların yarattığı dost ortamında tanıştık. Daha önce kitaplarını, sosyal paylaşım ve dergilerdeki yazılarını severek okuyordum. Yüz yüze tanışmak dostluğu pekiştiren insanî bir kazanımdır. İmzalı aldığım; Köyümden Mektuplar, Kopuk Akşamlar, Kayıp Seslerdi Topladıklarım kitaplarını severek okudum. Kitaplarına dokunmadan önce Çağdaş Türk Dili Dergisi’nde yayımlanan öykü ve deneme yazıları okunmaya değer olduğunu da söylemeliyim.

Köyümden Mektuplar’daki şiirleri memleketim dediğimiz yaşam arenamızda derlediği; günlük olagelen sıkıntıları, insana özgü duyguları, ezilen halkların dışlanmışlıklarına ayna tutar ak pak anlatımıyla ve destansı dizeleriyle. Biz olan parçalarımız şiir dizelerine takılır, arınık imge ırmağına doğru yol alır. Başakların olgunluğunda, toprağın dostluğunda; yokluğu, yoksulluğu, hastalığı, çifti çubuğu şiir inceliğiyle anlatır, Sami Aydoğan.

hastayım kardeşim” der ilk dize ve devam eder; hasta yatıyor çocuklar / hasta yatıyoruz / yün yorganın altında.” Yıl 1972 (s.7) O günlerden ne yaşanıyorsa onu doldurur şiir heybesine.

“aşkın sınırı yoktur / diyorlar kardeşim / ben / özgürlüğe aşığım / doğan güne esen yele / gök maviye / doğaya aşığım/ oysa / siz kardeşlerim / açlığa, sefalete ölüme mahkûm / filistin’devlet-nam’da / siz silahsız” (s.14)

Savaşın kırmaya çalıştığı umudun, direncin kırılgan yüzünü, sıradanlaşan karanlık dönemlere tanıklık eden zamanların tarihi rüzgârına güç ve sabır katarak özgün dille işler. Zaten bu konulara dokunmak şiirin sorumluluğu değil midir ki?

“ihanet olur sonra / çilekeş halkıma / yolda kalan hastama / ekmek bulamayan bacıma” (s.23) O gün var olan yokluk ve sefaletin günümüzde var oluşunu görürüz. Tarih her eşiği atlarken dokunur yaralarımıza. Duran zaman mı, yoksa biz miyiz, deriz şiir yolculuğunda. Anlatılan dün ve bugünün alaşımı gibidir. O kadar günceldir hem konular hem şiirler.

“geceleri seviyorum / çocuk toprak atarken kör kuyuya / bulut gebeyken suya” (s.44)

Kitap iki ana başlık altında toplanmış I. BÖLÜM: Köyüme Mektuplar-(1971-1972) yıllar anlatılıyor. Bu bölüm XXI alt başlıkta oluşuyor. II. BÖLÜM: Başkent Sokaklarında (1973) yılları ile ilgili şiirlerle devam ediyor. Başkentin günlük yaşamını, göremediğimiz öteki yüzünü şiir aynasında görünür kılar. Memleketin hal-i pür melaline şiirin hırkasını giydirerek okuruna sunar. Şiir toplumsal sorunları dünün ve bugünün penceresinden tarihin tozlu yollarına yansıtır. Sami Aydoğan şiirlerini yazarken elindeki meşaleyi hiç yere bırakmıyor.

“emekçiler / analar bacılar / iş kapısında oğullar kızlar / akdere’ler – aktepe’ler / kale diplerinde gecekondular” (s.59) Ankara’nın kentsel dokusunu kayıt altına alan bu ve benzeri dizeler bize o kentin belleğini anımsatır. “ayak izlerim kazındı tandoğan’lara / kızılay’lara / bu sokaklarda sevdim- kadını / bu sokaklarda sevdim –kurtuluşu / bu sokaklarda buldum – insan oluşu / meydanlar / bulvarlar / haykırdı yürüyüşlerimizi / bu sokaklarda / damla damla dökülmüşlüğüm var” (s.62-63) Evet bir döneme tanıklık eden bu dizeler geleceğe neler anlatmaz ki! Öğrenci olaylarını, denizin dalgasıyla sarsılan sokak ve meydanları, başkaldırının, isyanın, değişim seslerin yükseldiği, mitinglerin, kovalamacaların, özgürlüğün boynuna geçirilen demir halkaları, can acıtan yaşanmışlıklarını da dizelerine alır. Başkent Cumhuriyet harcının karıldığı yerdir. Ulusal bilincin oluştuğu güç kaynağı olarak algılanır. Orada yaşanır sorunların en narini, en hoyratı. Umut yorgunudur insanlar.

“yürüyor başkentin sokaklarında insanlar / ağır adımlarla / yorgun argın / sallana sallana / hallaç pamuğu gibi” (s.74)

“geceleri seviyorum / tarla kuşları çığırırken türküsünü / hafif ılık hışırtılar yükselirken / nasırlı yorgun ayaklar değerken / suya” (s. 43)

Sami Aydoğan öğretmenimize sonsuz teşekkürler. Kitapları okuruyla mutlu olsun.

Kaynak: Sami Aydoğan / Köyümden Mektuplar, İzan Yayıncılık

Sayfa : 11