...
Başlık : DEPOZİTO
Yazar : Hüseyin Opruklu

Kadın “Daha çok var mı?” diye baktı sağ ön koltukta oturan adama. Sanki “Neden geldik şimdi buraya?” der gibi huysuzluğu üzerindeydi. Arabayı kullanan emlakçı “Az kaldı,” dedi kendinden beklenmeyen bir samimiyetle  “geldik sayılır.” Kadın “Şehrin epey dışındaymış,” diye kendi kendine söylenirken, adam boş gözlerle arabanın camından dışarıya bakınıyordu. Ne zaman sonra emlakçı arabayı durdurup “İşte geldik,” dedi sesine yüklediği neşeyle “burası.” Ev kentin ana damarlarından epey uzaktaydı. Bahçesinde begonvillerin kendi aralarında söyleştiği bitişik nizam evlerin ilkiydi önünde durdukları. Sokağın dinginliğine bakılırsa iki katlı ev de yeni kiracısını kucaklamaya hazırdı.

Ev sahibesi daha önceki kiracılardan edindiği deneyimle şartlarını keskinleştirmişti. Emlakçıya evini kiralamak isteyen herkesi getirmemesini, getirdiği adaylarla birebir görüştükten sonra kararını vereceğini çok önceden tembihlemişti. Daha önceki kiracılarda bulamamıştı aradıklarını. Tekerlekli sandalyeye bağımlı yaşarken kiracıların kendine bağımlı olmasını istiyordu nedense. Yavaşlatılmış bir yolculuğun son virajında daha fazla heyecana dayanamayacağını düşünüyordu. Gelenler arasında eleme yapıp ikna olduğu kiracıya vereceğini söylemişti emlakçıya son görüşmede. Epeydir gürültü içinde huzuru kaçmıştı. Hayatının son deminde yalnızlığa bulanmış evin elli yıl önceki gibi sevişmelerin tatlı esintisi, şen gülüşlerin tınısıyla tekrar dolmasını istiyordu.

Açılınca kapı, içerden yayılan beyaz sabun kokusu yaladı yüzlerini.  Yol yol damarları çıkmış sahipsiz kuş yavruları gibi titreyen eliyle açtı kapıyı yaşlı kadın. Üzerinde pembe çiçekli bir hırka, dizlerinin üstünde kahverengi desenli polar örtü vardı. Sandalyenin içine zayıf bedeni iyice gömülmüş, sanki tek hareket eden tekerlekti. Saçlarına yol yol beyazlık düşmüş, kurumuş bir çiçek gibi en hafif bir rüzgârda dağılacak gibi zayıftı. Gelenleri dedektif titizliği ile süzerken sessizliği çenesini ovuşturan emlakçı bozdu. “Yeni kiracı adaylarınız.” Dedi. “Seveceksiniz umarım.” 

Ev sahibesi yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle içeri buyur etti misafirlerini. Kadın önden içeri girerken peşinden adam ve emlakçı takip etti. Nedense hem kadın hem de adam soğukta kalmış teller gibi gergindi. Yaşlı kadının inatçı ve yukarıdan bakışının verdiği huzursuzlukla ikisi de kaçırdı bakışlarını yaşlı kadından. Galiba uzun süredir kimseyle konuşmamıştı. Hırıltılı bir öksürüğün ardından tekerlekli sandalyesini hafifçe hareket ettirince pencereden rüzgâr yiyen perde gibi salındı yaşlı kadın. “Gürültü istemem.” dedi sesi umursamazdı bunları söylerken. Pencereden süzülen güneşin ışıkları kadının zımpara taşı gibi yüzünde titrek gölgeler oluşturuyordu. Sonra birden dönüp  “Çocuğunuz yoktu değil mi?” dedi. Adam kadına bakarak yutkundu, sonra “Yok! “ dedi. Bunu söylerken genç kadın dalıp gitmişti.

Şartların konuşulduğu kısa sohbetin ardından “Evi,” dedi kadın sesine oturmuş tedirginlikle “dolaşalım mı biraz? “ Emlakçı “Evet, evet gezelim.” diye ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Aşağıya inince genç kadın etrafa göz gezdirirken ağzını beğenmediğini belli eder şekilde büktü. Sonra adama dönüp  ”Zemin kat burası!” dedi. “Sen olmadığında korkarım ben burada.”  Cevabı hazırdı adamın. “Hep olmayacak değilim ya!“ dedi .“Üst katta ev sahibesi var, yoldaş olur hem sana.” Hık, mık etti önce. Sonra “Çok küçük burası,” dedi. Yüzünü ekşiterek “Yetmez bize.” Adamın şaşkınlığını fark etmiş olacak ki emlakçı hemen lafa girip yapışkan bir yakınlıkla “Çocuğunuz yoksa yeter de artar bile,” dedi. “Hem evin bahçesi de var.”  Şaşırmıştı adam. “İki kişiyiz yetmez mi?” der gibi köşede bekleyen genç kadına baktı. İçinde susmakta olan sesin yankılanmasına izin vermedi bu sefer kadın.

Adam bir köşede emlakçıyla baş başa vermiş detayları konuşurken genç kadın sabırsız bir iç çekişle bahçeye açılan balkona çıktı.  Neden sonra emlakçı salondan kadına seslenip “Burayı çiçek bahçesi yaparsınız artık.” dedi yüzünde meraklı bir gülümsemeyle. Genç kadın balkonda beklerken birden yan bahçede begonviller içine takılıp kaldı gözü. İslenmiş ruhunu yıkayan bir bakıştı bu. Işıltılı bakış okşayıcı bir rüzgâr gibi ığıl ığıl aktı yüreğine. Bir an el sallamayı bile düşündü. Vazgeçti sonra. Tekinsiz bir gölgeydi hareket eden.  Bir anlık suskunluğun içinde adam genç kadının yanına gelip elini omzuna koydu “Tam bize göre,” dedi. “Ne dersin?”  Kadın sıkıntılı bir iç çekişle başını çevirip “Hıı!..” dedi.

Bakışı tekrar yakalasa sanki her şey daha bambaşka olacakmış gibi hissetti genç kadın. Bir kerecik daha bakıverseydi keşke. Biraz bekledi. Neden sonra içeri seslendi genç kadın.  “Evet, evet”, dedi “Tam bize göre burası.” Adamın gözlerindeki ışıltıyı fark eden emlakçı elini ovuştururken belli ki sevinme sırası ondaydı.

Kararlarını söylemek için tekrar ev sahibesinin yanına çıkınca, yaşlı kadın “Tamam mı?” der gibi sorgulayıcı bakışla karşıladı onları. Genç kadın ev sahibinin sormasına fırsat vermeden  “Ses etmeyeceklerini, şimdilik çocuk düşünmediklerini, bir sakıncası yoksa bahçeyi çiçek bahçesine çevirmek istediklerini...” peşi sıra ev sahibesine bildirdi. Adam şaşkınlığından ne diyeceğini bilemezken, kadının kafasındaki kararsızlık kırıntısı buhar olup uçmuştu. Neden sonra  “Tamam” dedi genç kadın, gözlerinin içi parlayarak “Tutuyoruz.” Yaşlı kadın sandalyesini yavaş yavaş genç kadına doğru döndürüp “Peki, madem,” dedi “O

Sayfa : 13