Başlık : PERİHAN KARAYEL'İN BİYOGRAFİSİ
Yazar : Perihan Karayel
Perihan Karayel
Ben Perihan Karayel Adana’da doğmuşum. Bir yaşındayken gittiğimiz İstanbul’da iki yıl kaldık. Babam Alpullu Şeker Fabrikasına girdiğinden ilkokulu Alpullu’da bitirdim. Bir yıl Uşak’ta okuduktan sonra Adana’ya taşındık. Adana Kız Lisesini bitirdikten sonra Konya Kız Öğretmen Okulunda fark derslerinden sınava girip öğretmen oldum. Öğretmenliğe başladığım ilk okul Adana’nın kenar mahallelerinden birinde olup trahomlu çocukların devam ettikleri bir okuldu. Orada on dört yıl çalıştıktan sonra kentin daha merkezinde olan bir okula verildim. Orada da yirmi bir yıl çalışıp emekli oldum.
Emekli olmadan on beş yıl önce Adana Kız Enstitüsünde iki yıllık resim kursunu bitirdim. Emekli olduktan hemen sonra Açık Öğretim Fakültesi Ön Lisans programında iki yıl okuyup yüksekokul mezunu oldum. Ardından bir yıl daha fiilen öğretmenlik yaptım.
Emekli olduktan sonra Ankara’ya taşındım. Ara ara edebiyat, İngilizce gibi kurslara katılırken Ankara Meslek Okullarının birinde yine iki yıl resim derslerine devam ettim.
Yazdığım kitaplarımın resimlerini kendim yaptığımdan bu kurslarının bana çok yardımı oldu.
Yazma tutkum ne zaman başladı tam bilemiyorum. Çok okumamın taşması olabilir. Öğretmenliğim yıllarında yazmayı bir araç olarak kullandım. Öğretim yöntemlerinden en çok demonstrasyonu kullandım. Gösterilerin metnini yine ben kaleme aldım.
Emekli olunca çocuklara bir başka şekilde ulaşmak için kâh çalışırken yazdıklarımı kâh daha yenilerini öyküledim. Çocuklara olan sevgim kalemimi durdurmuyor. Bu belki de geleceğin yetişkinlerinin erdemli birer birey olmalarına içimdeki tükenmeyen katkıda bulunma arzusundandır.
Çocuklara, gençlere hatta büyüklere yazdığım öykü ve romanlarda mutlaka fantastik motifler olsa da her biri ufak veya büyük bir gerçek olaydan esinlenilerek yazıldı. “Yaz Sıcağında” romanımın kahramanı çok fakir olmasına karşın tüm arkadaşlarınca sevilen hayat dolu bir öğrencimin yaptıklarından yola çıkılarak belirdi. Romandaki olayların bir kısmı gerçekten sınıfımda yaşanmıştı.
“Kurik” adlı kitabın kahramanı büyük kurbağa, gerçekten yaylada her gün evimizin yanına gelip torunumu korkutan bir kurbağa idi.
“Tıkır ile Kıpır” yine yaylada sincapların cevizleri toprağa gömüp sakladıklarını gözlemlediğimde aklıma gelmişti.
“Sihirli Fırça” ise resim yapmayı çok sevdiği halde bir türlü beceremeyip arkadaşlarına imrenen bir öğrencimden esinlendiğim kitaptır.
“Ateşin Getirdiği Bengisu” Kurtuluş Savaşı mucizemizden yararlanarak yazdığım destanımsı yapıtım.
Trahomlu çocukların okulunda öğretmenlik yapmamdan ve bir başka okuttuğum beşinci sınıfta iki öğrencimin aşklarından esinlenerek “Hayalcan” adlı gençlik kitabımı oluşturdum.
Fantastik olaylardan, motiflerden vazgeçememem, çocuksu yanımı yitirmemiş olduğumdan olsa gerek.
Her yaşa göre yazan biri olarak diyebilirim ki en özenle, dura dura yazdığım kitaplarım çocuklara yönelik olanlar. Çocuk kitabı yazmak, çocuğa göreliği yakalamak uzmanlık ister. Öğretmen kökenli bir yazar olmam bile beni zorluyor. Çünkü çocuğa yazmak sorumluluk gerektiriyor. “Kötüler olmazsa iyiler ortaya çıkmaz,” savına sığınıp çocukta korku, karamsarlık, aşırı acı gibi duygular yaratacak olay ve kişilere öykülerde yer verilmesine taraf değilim. Serüven konulu çocuk romanlarında kötünün iyiye ya da iyinin intikam hissiyle kötüye şiddet uygulaması, aşırı argo konuşmalar gibi olumsuz durumların da yazılmasını doğru bulmuyor ve yazmıyorum.
Kitap okumalarıyla çocuklara vermek istediğim nedir ne değildir. Bunun çerçevesini iyice çizip dışına çıkmam veya çok içerlerde anlaşılmaz kalmam beni istemediğim sonuçlara ulaştırabilir.
İki çocuk annesi, beş torun sahibiyim.
Okuyup, yazıp, resim yaparak günlerimi geçiriyorum.