...
Başlık : NEYİN KOKUSU
Yazar : Ayten Kaya Görgün

 

 

Paran varsa her şey kolay sanıyordum, öyle değilmiş. Babamın parası vardı ve işi hiç de kolay değildi. Galiba hayatın ritmi değiştikçe, insan en çok yaşlanmaktan korkuyordu. Babam bu korkuyu yaşamamıştı, ağırlaşan kulaklarıyla ritmin değiştiğini bile fark edememişti.  Öğrendim ki, korkmadıkları da geliyormuş insanın başına.

O gün izinliydim. Sağa sola haber salmış, en son giden Kırgızistanlı bakıcıdan sonra babama yeni bir bakıcı ayarlayacaktık. Üç kişi gelecekti görüşmeye. Babam ajanstan gelen kadınların ne dilini anlamıştı ne de ellerinin lezzetini. Görüşmeleri kardeşim Nuran’la birlikte yapacaktık.

İlki sabah erkenden geldi, daha çayı bile koymamıştık. Babamın altından alınması gerektiğini duyunca arkasına bile bakmadan kaçtı. “Ben erkeğin altını temizlemem.” dedi. İkincinin çakır gözleri ve işlek bir çenesi vardı. Mutfakta çaylarımızı içerken konuştuk, babamın durumunu, aksi yanlarını anlattık. İlk kez bir erkek hastaya bakacakmış, “Yok canım ne çekineceğim, sanki yatakta gördüğüm babamın oğlu mu ki?” dedi. Nuran elinde bardak öylece kalakaldı.

O arada babam uyandı, Nuran “Babamın altını değiştireyim.” dedi. Kadın da ayağa kalktı “Madem bundan sonra ben temizleyeceğim, usulünüzü öğreneyim.” diyerek Nuran’ın peşi sıra gitti.    On dakika sonra Nuran gözlerini belerterek geldi “Abla bu kadın valla deli. Babama ne dese beğenirsin, amca iyi anlaşalım da senin takım taklavatı artık başka gören olmasın!” “Babam ne dedi Nuran?” “Ne desin, hiç bir şey. Babam gözlerini kapadı, hatta gözlerini kapamak yetmemiş olacak ki, bir de kolunu gözlerinin üstüne koydu.” 

Kadın banyodan çıktı, ellerini kâğıt havluyla kurulayarak geldi hiçbir şey demeden yarım bıraktığı çayını yeniledi “Soğuk çayı hiç içemem.” dedi. Oturunca fısıldayarak “Kızlar size bir şey söyleyeyim mi, babanızın odasında koku var.” Hemen yerimden fırladım “Camlar da açık ama, çarşaflarını da daha sabah değiştirdim, her yeri çamaşır...” “Otur otur, öyle bir koku değil.” Nuran da ben de birbirimize baktık. Yüzünü buruşturarak “Kefin kokusu var.” dedi.  Biz iki kardeş anlamadık, “Ne kokusu?”

“Şurada babanızın üç ay ömrü ya var ya yok.” dedi. Biz yerlerimize mıhlanmış kadını dinliyorduk “Bu kokuyu nerede olsa tanırım, yani kefen kokusu.” dedi. Sonra da üç şekerli çayını içti. Nuran hiçbir şey demeden babama elma rendelemeye koyuldu.

Kendimi toparlayıp kadına döndüm “Siz daha önce kaç hastaya baktınız?” parmaklarıyla da gösterdi “Üç”. Kayısı reçelinin tanesinden ağzına attı, “Üçü de öldü.” dedi. Çok rahattı. Artık kendimi tutamadım “Maşallah temiz iş yapmışsınız.”

Nuran babama elmayı götürürken, kadının arkasından kaşını gözünü oynattı. Kadın “Ben ister miyim ekmek teknemin gitmesini? En son baktığım kadın mesela, sizin gibi iki kızı vardı...” araya girdim “Biz dört kardeşiz, iki de abim var.” Kadın elini havada salladı “Amaan,” dedi “İkisi de bir beşi de. Kızları telefon açtı, bayrama gelemeyeceklerini biri denize biri de yurtdışına gideceğini söyledi. O baktığım kadın, babanızdan diriydi, koluna girdiğimde titriye titriye yürüyebiliyordu. Arife günü onu yıkayayım dedim, rahmetli anam da bizi arife günleri hep yıkardı. Banyoda çırçıplakken başını kaldırıp gözlerime bakarak “Bana dua et, tez vakitte öleyim.” dedi. Sesi, çıplaklığı içime bi dokundu ki, lifi bolca sabunladım, sırtında üç kez dua ederek  çevirdim. Arife suyunu başından dökerken ya Allah ya Muhammed ya Aliii dedim. Bu kadının ıstırabını dindirin. Kadın bayramın birinci günü ölmesin mi? Son yıkanması o oldu. İyi ki de yıkamışım. Kızları helva yapmasını da bilmiyorlarmış, teyzenin helvasını da ben yaptım.”

Ne diyeceğimi bilemedim. “Babam her gün bu takvim yapraklarını ister, kendisi okuyamaz yazılar çok küçük.” deyip kopardığım yaprağı babama götürürken arkamdan konuşuyordu “Ooohoo eve takvim asan mı kalmış?” cevap vermedim. Nuran babamın ağzını silerken “Baba bu kadın nasıl, gözün tuttu mu?” diye sordum. “En azından ne dediğini anlıyorum.” dedi. Nuran, “Abla emin misin, kadın biraz tuhaf değil mi?” dedi. Koridorda Nuran fısıltıyla “Abla kadını duymadın mı, babamı öldürür bu.” “Aman be Nuran babamın ki yaşamak mı?” Nuran gözlerime bakmak istedi kaçırdım.

Ertesi gün aradım, “Her şey yolunda, amcaya takvim yaprağını okuyorum.” dedi. Yemekte arkadaşlarım sordu, “Bakıcı işini ne yaptın?” Görüşmeyi olduğu gibi anlattım. Kadın baktığı üç kişiyi de gömmüş. Babamın odasında da kefin kokusu aldı” dedim. Nurhayat Hanım “Bakıcıyla işiniz bitince haberim olsun.” dedi. Şaşırdım “Aa hastanız mı vardı?” dedim. “Yoo kocama baksın diyecektim. Madem duası, nefesi bu kadar güçlü, en azından çaktırmadan koklasın...”

Sayfa : 12