...
Başlık : BALYOZLA BALIK AVI
Yazar : Filiz Bilgin

                         

         “Yazar ortaya çıkardığı yapıtıyla şu üç evreyi yaşar: İlki döllenme ve hamilelik dönemidir.”… “ Sonra doğum gelir. Bir dönem içinde taşıdığı, onunla yatıp onunla kalktığı, yer yer tıkandığı, acı çektiği yapıt yazardan çıkmıştır artık. Bu nedenle de cinsiyeti ne olursa olsun her yazar dişildir. Rahatlamanın yanı sıra bir boşluk da yaratır bu durum. Hatta hüzün verir. ”… “Asıl sıkıntı doğumdan sonra yaşanıyor. Elinizden gelen her şeyi yaptığınız, üzerine titrediğiniz o “çocuk”, sizden çıkmıştır, saçını bile tarayamazsınız artık. Okurla buluştuğunu görmek, genellikle, çocuğunun büyüdüğü hissini yaratır yazarda.” [1] Cemil Kavukçu, “Örümcek Kapanı” adlı deneme kitabında böyle diyor. Cemil Kavukçu son kitabı “Balyozla Balık Avı” okuyucuyla buluştuğunda “çocuğunun büyüdüğü hissini” yaşadı mı, “hüzün” duyumsadı mı bilemeyiz ama okuyucunun, gerçek hayattan esinlenilen ancak bununla yetinilmeyip fantastik öğeler, düşsel zenginlikler ve doğal bir dille süslenmiş öykülerle buluştuğunu biliyoruz.

       “Balyozla Balık Avı”, on iki öyküden oluşuyor. Kaynağını günlük yaşamdan alan öykülerin çoğunda, öykü kahramanları gerçek hayatta her an karşılaşabileceğimiz sıradan insanlar. Onların yalnızlıklarını, düşlerini, aşklarını, hayat karşısındaki tutumlarını usta bir gözlemci gözüyle anlatır yazar. Güçlü gözlemciliğinin de etkisiyle, tanıdığımız, bildiğimiz, gördüğümüz insanları anlatıyormuş hatta bize bizi anlatıyormuş hissine kapılırız. “Balyozla Balık Avı” öyküsündeki kahraman gibi kendimizi köyde hisseder, kaybettiğimiz huzuru köyün dingin yaşantısında buluruz. “Anma Arkadaş” öyküsünde, cenazesine katıldığımız dostlarımızın kaybına tekrar ağlarız. “He” öyküsünde, hısım akraba arasındaki çekişmelerin yaşattığı yıpratıcı hissi hatırlarız. Hatta “Elifba” öyküsünde çocukluğumuza gider, olur olmadık şekilde korkutulduğumuzu anımsar yeniden ürpeririz.

        Öykülerin hemen hepsinde anlatıcı, erkek kahraman anlatıcı. Uzun ve birleşik cümleler yerine kısa cümlelerle yaşam tüm doğallığı ile anlatılmış. Geniş tasvirlere girmeden, dilin inceliklerinden yararlanarak olaylar okuyucunun gözünde canlandırılmış. Seçilen kelimeler, kurulan cümleler hep kahramanların kültürel özelliklerine, bulunduğu durumlara göre. “Balyozla Balık Avı”nda Mehmet’in “Yakında biberleğ de çıka ama domatislere vakit var daha. Domatis fidelerine çok su vermeycen, arsız ot olurla sonna, boya uzar giderleğ ama dallarındaki domatisler cevizden büyük olmaz.” diyaloğunda olduğu gibi öykü kahramanları yöresel konuşmalarıyla aktarılırken, ”Anma Arkadaş” öyküsünde “Bulutlar yere kapaklandı kapaklanacak.” cümlesindeki gibi kısacık bir anlatımla olay anındaki hava durumunu algılayabiliyoruz. Tüm öykülerde Cemil Kavukçu’nun dili kullanışındaki, dolayısıyla atmosfer yaratmadaki ustalığını görüyoruz.

Kitaptaki öykülerin çoğunda yalnızlık ortak izlek. Anlatılan yalnızlık bazen fiziksel kusur nedeniyle çevrenin dışlaması, bazen terk eden sevgili, bazen de içinde yaşadığı çevreden kendini soyutlama yüzünden. “Atbaba” öyküsünde sol gözü görmeyen ve bir manifaturacı dükkanı olan kahramanın “Evet bunu istiyorum. Raflardan top top kumaşları indirtecek, ben pat pat pat diye açarken asık bir yüzle hareketlerimi izleyecek, bir yandan da eziyet etmenin tadını çıkarırken basmaları, divitinleri, hasseleri iki parmaklarının arasında test ederek burun kıvıracak, fiyat bile sormadan çekip gidecek huysuz yaşlı müşteriler bekliyorum. Almasınlar ama gelsinler, dükkanıma adım atsınlar.” cümleleri yalnızlığını gidermek için alışveriş yapmayan huysuz yaşlı müşterilere bile razı olduğunu gösteriyor. “He” öyküsünde kahramanın eniştesinin, karısının cadalozluğuna dayanabilmek için “He” demesinin arkasında yatan yalnızlığı, “Sonraki yıllarda bu “He”nin kendi buluşu bir savunma ya da korunma biçimi olduğunu anlamıştım. Hidayet Enişte’den korkmaz, çekinmezdim ama mesafeli dururdum, çünkü bana çok uzaklarda, bilmediğim bir yerlerde yaşıyormuş gibi gelirdi. Ülkenin sınırları herkese kapalıydı. Hep birlikteyken bile aramızda değilmiş gibiydi.” cümleleriyle anlatıyor. “Bir An Ya Da Her An İçin” öyküsünde yine yalnızlıkla karşılaşırız. Ameliyat sonrası hastane odasında yatmakta olan kahramanın karşısında bir ayna varmış gibi kendini görmesi ve hayatını sorgulaması sırasında “Ayna ve ben. Gözlerimin içine sonsuza dek bakabilirim. Oradaki zamanı, korkunç yalnızlığı ve derin acıyı önümde bir ayna varmış gibi görebiliyorum.” der. “Kuşun Kanadındaki” öyküsünde sevgilisinin terk ettiği arkadaşını sarhoş olduğu için evinin içine kadar götürmek zorunda kalan kahraman, ortalığın dağınıklığını “Ortama tuhaf bir yalnızlık kokusu sinmiş.” cümlesiyle yalnızlığa bağlar. Öte yandan “Özel Gün”, “Ceviz”, “21. Cadde” öyküleri de ”yalnızlık kokusu”nun sindiği öyküler.

         Kitabın son öyküsü “İprik”de ilk öyküdeki Bulgar Muhacirler tekrar karşımıza çıkıyor. Böylece doğrusaldan döngüsele, kirpinin iprike dönüşmesiyle düzden terse, parçalıdan bütünsele geçiveriyoruz. İster istemez Cemil Kavukçu’nun “Öyküyü bana yazdıran tasarlanmış bir olay örgüsü, matematiği oluşturulmuş kurgu değil, sözcüklerin çekimine kapılarak başımı döndürecek ses, görüntü ya da henüz ses ve görüntüyle biçim kazanmamış duygulardır. Olay örgüsü, kurgu, mimari yapı bütünlüğünü sağlayan matematik, coşkuyla kağıda dökülmüş sözcükleri toparlayıp disipline etmek, bundan sonra gelen bir tür masaüstü montaj çalışmasıdır.” [2] cümleleri akla geliyor ve bu “masaüstü montaj çalışmasının” ustalığını duyumsuyoruz.

         Kitapta, her öyküye ait bir de resim yer alıyor. Ancak resimlere boyutlandırma açısından haksızlık edilmiş.

         Okuyucuyu etkileyen ve düşündüren öyküler içeren “Balyozla Balık Avı”, yazarın söz ustalığının hazzına varıp zevkle ve heyecanla okunacak bir kitap ve ilk söz gibi son söz yine Cemil Kavukçu’dan: “Öykü, okunarak tadına varılan bir tür. Onu karşınızdakine anlatmaya kalktığınızda yalnızca konusundan söz etmiş olursunuz. Sözcük dizimini, ritmini, iç musikisini, atmosferini veremezsiniz.”[3]

 

[1] Kavukçu, Cemil.(2014) Örümcek Kapanı, Can Sanat Yayınları.İstanbul s. 94-95

[2] Kavukçu, Cemil.(2014) Örümcek Kapanı, Can Sanat Yayınları.İstanbul s.123

[3] Kavukçu, Cemil.(2014) Örümcek Kapanı, Can Sanat Yayınları.İstanbul s.26

Kavukçu, Cemil.(2019) Balyozla Balık Avı. Can Sanat Yayınları.İstanbul

   

Sayfa : 5