...
Başlık : ŞENYUVA’DA OLUP BİTENLER...
Yazar : Sami Aydoğan

                  

 

Eskiden bağlık bahçelikli Şen Yuva apartmanının olduğu yer. Her taraf apartmanlarla dolunca bu bağların bahçelerin sahipleri de kapılarını aşındıran yapsatçılara evet demek zorunda kaldılar. Birkaç apartman dairesine tamah ettiler; o güzelim ağaçlarının kıyılmasına, çiçeklerin sökülmesine ses çıkarmadılar. Burayı alan yapsatçı diğerlerine göre insaflı çıktı. Her tarafı altüst etmedi, biraz bahçe bıraktı. Bahçenin köşesine de müştemilat yaptırdı. Oraya üniversitede okuyan bir hemşerisini bahçeye baksın, apartmandakilerin getir götür işleriyleilgilensin diye yerleştirdi. Yanına da memleketinden bir kız almıştı. Onu da hizmetçi gibi kullanıyordu. Kendisi apartmanın üçüncü katında oturuyordu. Yaptığı dairelerin kimisini kiraya vermiş, kimisini de satmıştı. Zaten karısı da memleketlisiydi. Yanına kalfa olarak girdiği yapsatçının kızıydı. İkisi de köyden gelmişlerdi ama şaşırmamışlardı birdenbire. Aksine tez zamanda köşeyi dönerek herkesi şaşırtmışlardı. Bire mal ettikleri daireleri ona satıyorlar, yani işlerini biliyorlardı...

Karısının babası yaşlanıp bir köşeye çekilince meydan büsbütün bizimkine kaldı, istediği gibi at oynatmaya başladı. İşim var deyip eve geç geliyor, çapkınlık yapıyordu. Zaten müştemilatı da onun için yaptırmıştı. Orayı garsoniyer gibi kullanıyordu fırsat buldukça. Bir anahtar da kendisinde vardı. Delikanlı okula gidince içeri giriyor, depo olarak kullanacağım dediği odada zevkine bakıyordu. İşler tıkırında giderken bir olay oldu ve şen yuvanın huzuru bozuldu. Bunun nedeni “yere bakan yürek yakan”, takımından olduğu ortaya çıkan delikanlıydı.

İşte olay, işte bu olayın kişileri ve de olup bitenler, söylenenler:

OLAY: Müştemilatta kalan genç yapsatçının hizmetçi kızıyla basıldı.

Yapsatçı Selim Yapar: Koynumuzda yılan beslemişiz kardeşim. Adama acıdık, müştemilatımızda yatıp kalkmasına izin verdik. Teşekkür edeceğine kızımız yerine koyduğumuz, köyde sürünmesin diye yanımıza aldığımız kızı baştan çıkardı beyefendi. En ağır ceza verilmeli kendisine. Kızı kandırdı, tecavüz etti, saflığından yararlandı, emanete hıyanet etti. Sanki yaptığı şey çok iyi bir şeymiş gibi gülüyor bir de utanmadan, şuna bakın. Sen daha ekmeğini eline almamışsın. Hadi evlendirelim de suçlu duruma düşmekten kurtul desek hangi parayla evlenecek, aile geçindireceksin ha? Hem ben senin gibi çulsuza kızımı verir miyim bakalım? Öz kızım değil ama kızım gibiydi. Ona da kızıyorum. İnsan ilişki kuracağı kişiyi iyi seçer. Hadi seçemedin diyelim, işi bu kadar ileri götürmez, kendine bilmem ne ettirmez. Demek ki soyunda sütü bozukluk varmış onun da. Kendisini köyden kurtardığımız için teşekkür edip dizimizin dibinden ayrılmayacağına elin çulsuzuyla aşna fişne etmeye kalktı domuz! Derdini bize söylesen biz seni helal süt emmiş, hali vakti yerinde biriyle evlendirirdik. Hadi şimdi ayıkla pirincin taşını bakalım...

Yapsatçının karısı: Ben de kocamla aynı fikirdeyim efendim. Kız nankörmüş. Elini sıcak sudan soğuk suya değdirmedik hiçbir zaman. Kızımız gibi baktık. Yedirdik içirdik. Fazla iş yaptırmadık. Sadece bana yardım etti. Uslu dursaydı onu elimle evlendirecektim. Şimdi ne yaparsa yapsın, karışmam. Madem böyle bir niyetin var, gel bana açıl, akıl danış değil mi ya! Ben senin annen yerindeyim. Uzaktan akrabam olur sizinkiler. Anne yarısıyım.

Besle kargayı, oysun gözünü diye boşuna söylememişler. Utanıp önüne bakacağına, ben ettim, siz etmeyin diyeceğine şu kızın gülümsemesine, yılışıklığına bakın. Sevindi tabii oğlanın üstüne kaldığına. O delikanlıya da çok kızıyorum. Yakında üniversiteyi bitireceksin. Meslek sahibi olacaksın. İş bulunca kültürlü, sana uygun biriyle evlenirdin. Acelen neydi? Şeyin mi kudurdu? Ne yapacaksın pasaklı köylü kızını? Aldın mı başına püsküllü belayı şimdi. Bir anlık zevk bak sana nelere mal olacak. Kızla evlenmek zorunda kalacaksın. Zaten paran pulun yok, bir de ona bakmak zorunda kalacaksın. Kız sana göre değil. İlkokulu zor bitirdi. Biz yanımıza almasaydık köy yerinde ezilecek, kadir kıymet bilmeyen bir köylüyle evlendirecekti anası babası. Tarla bahçe işleri imanını gevretecekti. Sen onun için bulunmaz Hint kumaşısın ama o senin için nedir? Hiç! Evlenmek istemezsen hapse gireceksin boş yere. Okulun yarım kalacak. Yazık ettin kendine yazık! ...

Komşu Huriye Şenlik: Akıl fikir yok bu gençlerde. Ne zaman adam oldunuz da şey yapmaya kalkıyorsunuz canım. Kaç kere söyledim. Bu kız büyüdü, bir an önce evlendiriverin de kurtulun, yoksa başınıza işler açacak dedim. Dinletemedim ki... Kadın, kız giderse bedava hizmetçi bulamam diye işi ağırdan aldı. Adam desen havalandı. Gözü başka yerlere kaydı. Kıza bir şey olmaz. Olan erkeğe olur. Okulu yarım kalır, evlense bir türlü, evlenmese bir türlü. İki cami arasında beynamaz olacak. Zavallı pek de yakışıklıydı. Kızım olsa verirdim vallahi. Biraz daha beklese, sabretse zengin bir aileye damat olabilirdi. Köylü çocuğuydu, gözü daha pek açılmamıştı. Çalışkandı, becerikliydi. Böyle damat arıyor zenginler. Şehir züppeleri korkutmuştu milletin gözünü. Bari yaptın bir şey, yakalanma, al önlemini. Bizim çapkınlar bu türlü olaylardan tereyağından kıl çeker gibi kurtulurlar çabucak. Bu köylü gençler ise namuslu olurlar, kızın namusunu temizlemek isterler, kendilerini ateşe atarlar.

Komşu Sermet Serin: Ben bunu bilir, bunu söylerim efendim. Dişi köpek kuyruk sallamazsa erkek köpek yanaşmaz. O kızın gözlerinde hayır yoktu zaten. Kalça, göğüs gelişmişti, her şeyi göz alıyordu. Gel beni ye diyordu. Zamanında bize düşmedi böylesi. Delikanlı şundan biraz faydalanayım dedi kanaatimce ama bu konularda tecrübesi olmadığı için yüzüne gözüne bulaştırdı. Benim elime geçecekti de gösterecektim o yosmaya Konya’yı Hanya’yı. Şey yani gençliğimde, bekârken demek istedim. Artık unumuzu eledik, eleğimizi duvara astık. Ne diyordum? Delikanlıya yazık oldu. Önceden haber verseydi de biraz kurs verseydim kendisine. Yol yordam öğretseydim. Ama yanımıza yanaşmazdı kerata! Kendi bildiğini okumaya kalktı ve de ayvayı yedi. Okumaktan karı kız işlerine vakit ayıramadı, başına ne geleceğini bilemedi, göremedi. Artık anlamıştır dünyanın kaç bucak olduğunu ama ne fayda. İş işten geçti artık. Bundan sonra akıllı olsun, bu işten az zararla kurtulmaya kalksın. Kız on sekiz yaşını geçmiştir herhalde. Delikanlının kaldığı müştemilata gece yarısı kendi ayağıyla gittiği için cebir, şiddet uyguladı, beni kandırdı, kirli emellerine alet etti, zorla tecavüz etti de diyemez. Ne demişler: Alan razı satan razı, sana ne oluyor şoför Niyazi?

Kız bu beceriklilikle kendini bir enayiye kız oğlan kız diye yutturur ya da şeye düşer ileride. Bakın nasıl da memnun başına böyle bir iş geldiğine. Meramına erdi tabii. Ne yapalım? Kendi düşen ağlamaz. Ne ağlaması? Bakarsın senden benden zengin olur şeyinin şeysiyle. Bu işler böyledir kardeşim. İş bilenin, kılıç kuşananındır.

Komşu Abdullah Kara: Ahlak kalmadı ahlak! Bizim zamanımızda ar namus vardı. Şimdi hepsi kalktı. Gençler yollarda bellerde uluorta öpüşüp koklaşıyorlar. Neredeyse şey de edecekler. Hiç utanmak arlanmak yok. Yolları yatak odasına çevirdiler. Bunları namuslu terbiyeli sanıyordum ben. Meğerse saman altından su yürütüyorlarmış. Kız yollarda hep önüne bakarak yürürdü Kız diyorum ama belki de çoktan kadın olmuştur. Delikanlı da karıya kıza edepsizlik yapmazdı. İşin içinde iş varmış. Madem kızda gözün vardı. Efendice gider istersin ana babasından. Önce bir nişan yaparsınız. Okulunu bitirince de evlenirsiniz. Biz böyle duyduk, böyle gördük atalarımızdan. Gençliğimde ben de yakışıklıydım. Ne kızlar karılar askıntı oldular da hiçbirine yüz vermedim. Harama uçkur çözmedim. Evlenme çağım gelince, elim iş tutunca ve de askerliğimi yapıp gelince helal süt emmiş bir aile kızıyla evlendim. Sen daha askerliğini yapmamışsın, iş meslek sahibi olmamışsın be oğlum. Yazık değil mi ananın babanın bunca emeklerine. Ya hapse düşersen ne olacak? Böyle fıkırdaklara güven olmaz. Üstünde kalmak için seni seviyor görünür ya da kendi isteğiyle teslim olur da sonra cayıverir. Oradan geçiyordum. Beni zorla içeri çekti, ırzıma geçti der. Senden para koparmak, yüklü bir başlık parası almak için ne numaralar, ne oyunlar yapılır da şaşar kalırsın. Toysun, acemisin. Bir anlık gaflet hayatına mal olur. Ömrün ah vah ile geçer. Dedim ya; ar namus ayağa düştü. Bu işlere ilkokuldan başlıyor şimdiki zamaneler.

Kız: Delikanlıyı boşuna suçlamayın. Ben kendi isteğimle teslim oldum. Ortada zor kullanmak falan yok. Beni zavallı bir köylü kızı diye küçümsüyordu buradaki herkes. Cahil sanıyordu. Oysa ben elime geçen her kitabı okudum. İnsanlık neymiş, nasıl olurmuş, kadın hakları nedir hep öğrendim, belledim. Her şeyden önce şunu söylemeliyim: Bana insanca davranan tek kişi bu delikanlıdır. Diğerleri, başta hanımım olmak üzere beni köle, hatta eşya gibi gördü, yararlanmaya çalıştı. Hele yapsatçı beyefendi fırsat buldukça beni sıkıştırır, öpüp okşamaya çalışırdı. Olay gecesi de evde hanımının olmamasından ve benim gidecek, sığınacak yerim olmamasından cesaret buldu, üstüme saldırdı. Elinden zor kurtuldum, kapıyı açıp dışarı kaçtım. Kaçtım ama gidecek bir yerim yoktu. Üstelik yağmur yağıyordu. Deli gibi oradan oraya koştum. Polis çağırsam bana kim inanırdı? Yapsatçı beni iftira etmekten hapse attırır ya da kovar, kapının önüne koyardı. Cebimde beş kuruş olmadığı gibi bu koca kentte sığınacağım, yanında kalacağım kimse yoktu. Farkında olmadan bu delikanlının kapısının önüne geldim. Saçağın altında yağmurdan korunmaya çalıştım. Kapıyı çalacak cesaret bulamadım kendimde. Ya gece yarısı ne işin var burada diye beni azarlarsa, götürüp yapsatçıya teslim ederse diye düşünüyor, heyecandan, korkudan titriyordum. Üşümüştüm de.

Derken kapı açıldı. Delikanlı beni içeriye aldı. Ne olduğunu sordu. Hüngür hüngür ağlamaya başladım. Kırık dökük cümlelerle başıma gelenleri anlatmaya çalıştım. Hasta olacaksın diye beni sobanın başına getirdi. Üstümdekileri çıkarmamı söyledi. Tecavüz etmeye mi kalkacak diye korkuyla yüzüne baktım. Güldü. Yan odadan giyecek bir şeyler getirdi. Bunları giy. Ben yan odada bekleyeceğim. Giyindiğin zaman haber ver dedi. Dediklerini yaptım. Saatlerce konuştuk, dertleştik. Sonra o yan odaya giderken üstümü örttü. Bir şey istersem seslenmemi söyledi. İyi uykular dileyip yanımdan ayrıldı. Bir süre uyumaya çalıştım ama uyuyamadım. Burada kalamazdım. Yapsatçının evinde de duramazdım. Ne yapmalı, nereye gitmeli diye düşünürken dalmışım. Korkunç rüyalar gördüm. Bir tıkırtı oldu. Yapsatçı geliyor diye korkuyla delikanlının odasına koştum. Beni teselli etti, sırtımı okşadı, yüzüme masum bir öpücük kondurdu. Ben de onu öptüm. Derken sarılıp yattık. Ne yaparsa yapsın, kollarında mutluydum. O iş olacaksa sevdiğim bu delikanlıyla olmalıydı. Üstümdekileri çıkardım, koynuna girdim. Yani beni zorlamadı hiç, aksine ben onu zorladım, sımsıkı sarıldım kurtarıcıma, onu çoktan beri sevdiğimi, kendisiyle sevişmek istediğimi söyledim.

İster evlensin benimle ister evlenmesin, umurumda değil. Bekle derse beklerim yıllarca. Eğitim öğretimini engellemek, ayak bağı olmak istemem. Evlenemeyeceğini söylerse boynumu büker otururum. Yani kendisinden şikâyetçi değilim. Seviyorum onu, ne yaparsa yapsın gene seveceğim. Eğer bir suç varsa ortada, onda değil bende o suç, kabahat.

Delikanlı: Bu kızı her gördüğümde içimde bir şeyler kıpırdanırdı ama sadece karşıdan bakmakla yetinir, ona bir şey söylemeye çekinirdim. Arada sırada konuştuk, birkaç laf ettik, daha ileriye gitmedik. Selamlaşmakla, birbirimize gülümsemekle idare ettik. Biraz yakışıklı olduğum için çevredeki kadınlar, kızlar gözümün içine bakıyorlardı ama hiçbirine yüz vermiyordum. Yapsatçının hanımı bile birkaç defa oturduğum yere geldi. Yaptığı pastalardan, böreklerden getirdi, oturup benimle konuştu, ağzımı aradı. Başka bir şeye ihtiyacım olup olmadığını sordu. Teşekkür ettim, hayır dedim. Gözlerimin içine bakarak, erkeksin, yani o tür şeylerden de isteyebilir canın diye fıkırdadı. Anlamazlıktan geldim.

Bir gün de komşu dul kadın ansızın içeri girdi. Kendisine niye yüz vermediğimi sordu. Yoksa güzel değil miyim, hoşuna gitmiyor muyum diye ağladı. Erkeklerin kendisi gibi dul kadınlarla ilişki kurmak, sevişmek için can attıklarını, isterse kaç tane sevgili bulabileceğini ama beni tercih ettiğini söyledi. Ne yapacağımı, ne diyeceğimi şaşırdım. Soyundu, oramı tuttu. Pek de küçükmüş. Anladım şimdi niye kadınlara, kızlara yüz vermediğini. Sen şeysin ayol diye kahkahalarla güldü, çekip gitti. Bam telime dokunmuştu. Kadınlarla, kızlarla yakınlık kuramamamın bir nedeni de buydu. Şey değildim. Güzel kadınları görünce heyecanlanıyordum, oram kıpırdanıyordu ama eyleme geçemiyordum bir türlü. Şeyimin küçüklüğünü görüp alay edecekler diye çekiniyordum. Hele gittiğim genelevde başarılı olamayınca büsbütün içime kapandım, kuşkulandım kendimden. Yoksa ben gizli şey miydim, kadınlara, kızlara hep karşıdan mı bakacak ya da kendi cinsimden kişilerle ilişki kurmak zorunda mı kalacaktım. Bir arkadaşım duymuş ya da görmüş olacaktı ki, benimle alay ediyor, sünnetçi seninkini biraz fazla kesmiş galiba. Git eklet onu yoksa sapık olursun diyordu.

Alaylarına dayanamadım, üstüne yürüdüm. Madem öyle değilsin, kanıtla diye bağırdı. Birlikte geneleve gidelim. Başarılı olursan ben sözümü geri alacağım, olamazsan seninle dalga geçmeme kızmayacaksın. Olmaz dedim, itiraz ettim ama dinlemedi. Paran yoksa ben vereceğim diye kolumdan tuttu, zorla oraya götürdü. Tanıdığı bir kadın varmış. Ona götürecekmiş, anlayışlı davranır, torpil geçermiş. Böyle deyince heveslendim. Kadının yanına gittik. Kulağına bir şey söyledi. Kadın odasının numarasını söyledi, orada beklememi söyledi. Kendisi arkadaşımla cilveleşmeye başladı. Gidip soyundum ama kadın gelmek bilmedi. Acaba başaracak mıyım yoksa rezil mi olacağım diye düşünüyor, şu iş bir an önce hayırlısıyla olup bitsin diye dua ediyordum. Neyse hanımefendi on beş dakika sonra geldi, sadece altını çıkararak yatağa yattı, hadi gel dedi. Üstüne atıldım, öpüp okşamaya başladım. Şeyim de hareketlenmişti ama kadın dudaklarını kaçırıyor, memelerini tutup okşamama izin vermiyor, acıtıyorsun diye ellerime vuruyordu. Derken beni üstünden attı. Beni karın mı sandın diye bağırdı. Öpüp okşamadan hayvan gibi şey yapılır mı dedim, kıyameti kopardı. Kendisini hayvanlıkla suçladığımı iddia etti, yüzümü gözümü tırmaladı. Daha sonra da beni orada bıraktı, çekip gitti. İşin tuhafı, arkadaşım bana hak vereceğine kadını haklı buldu...

Bu kız benim erkeklik kuşkularımı giderdi. Onun için çok mutluyum, mutluluktan uçuyorum, seviniyorum. Başına gelmeyen bilmez bunu. Bir erkek için erkek olmamakla suçlanmak kadar kötü bir şey yoktur. Çoğu cinayetler kadının erkeğe, sen erkek misin, erkeksen hadi yap ta görelim demesinden, erkeği suçlamasından, onu küçük görmesinden çıkmıştır bence. Ne ceza verilirse verilsin umurumda değil. Demek ki bu işte küçüklük, büyüklük önemli değilmiş. Önemli olan karşılıklı sevgi, ilgiymiş. Her cinsel ilişkiye sevişmek adını veriyorlar ama asıl sevişmek işte bu. Her şeyinle bütünleşeceksin onunla, ikilikten sıyrılıp bir olacaksın. Nefesin nefesine karışacak, kaynaşacaksın. Bana bu zevki tattırdığı, korku ve kuşkularımı giderdiği için çok teşekkür ediyorum sevgilime. Canım o benim. İsterse hemen evlenirim, namusunu temizlerim. Onun için her şeyi yaparım. Artık dağları delen Ferhat gibi güçlü hissediyorum kendimi. Hakkımda dedikodu yapanlar utansın. Beni görünce alayla gülen arkadaşlarım, dul kadın, yapsatçının karısı artık kendileriyle alay etsinler. Sevmek, sevilmek, sevişmek nedir bilmediklerine, böyle bir zevke erişemediklerine yansınlar ve de basit bir cinsel birleşmeyi sevişmek sandıkları için üzülsünler.

Başka bir söyleyeceğim yoktur. İçimden şarkı söylemek geliyor. Beni hem suçlu hem güçlü diye ayıplayanlara gülüyorum. Asıl suçlu sizlersiniz diye haykırmak istiyorum. Sevmek sevilmek, sevişmek nedir bilmedikleri için acıyorum onlara. Ne olursa olsun, her şey vız gelir bundan sonra. Erkeğim ya, seviyor seviliyorum ya, yeter de artar bile bu bana.

 

 

 

Sayfa : 12