...
Başlık : YAŞAR NEZİHE BÜKÜLMEZ, ACININ DİĞER ADI
Yazar : Ş.Nezih Kuleyin

 

Ne dökmek istesem yaş var, ne çeşmanımda fer kaldı
Bu sevdadan bana bitmez, tükenmez gam keder kaldı
Ne canândan vefa gördüm, ne aşkımdan eser kaldı
Bu sevdadan bana bitmez, tükenmez gam keder kaldı
Söz Yaşar Nezihe Bükülmez
(Hüzzam Şarkı, beste Şadi Hoşses)
 
 

 

Destansı bir acının adıdır Yaşar Nezihe.

Ankara’da bazı sokak adları vardır neden verildiği bir yerde yazmaz ben onların gerçekten verilmek istenilen kişiler için verildiğine inanırım. Maltepe’deki Nigar sokak, o sokağa bu adın Şair Nigar’dan dolayı verildiğini düşünürüm bir de Çetin Emeç caddesine çıkan bir Bükülmez sokak vardır ona da Yaşar Nezihe Bükülmez ’den dolayı bu adın verilmiş olduğunu.

Adı ne kadar acının simgesi ise soyadı da kişiliğinin simgesidir. Bükülmez.

Kendinden önce ölmüş olan dört kardeşinden dolayı kendisine Yaşar adı verilmiştir. Annesini altı yaşında kaybedince yaşlı bir teyze ve sarhoş ve yoksul bir babanın eline kalır. İçinde bulunduğu psikolojiyi annesinin yerine kendisinin ölmemiş olmasının ne derece kabul edilmez olduğunu en iyi kendi yazdığı aşağıdaki dizeler anlatır.

“Ya Rabbî yakışmıyordu ölmek

Ben varken o toprağa gömülmek”1

Ama kendine göre bir çıkış yolu bulur. Ne yapıp, yapıp okuma yazma öğrenecektir. Okula tek başına gidip kayıt yaptırır bu o zamana kadar rastlanılan bir şey değildir. 1948 yılında “50 Yılını Dolduran Muharrirlere” verilen ödül töreninde Yaşar Nezihe’ yi tanıtırken Hakkı Tarık Us onun eğitim yaşamına başlamasının öyküsünü kendi ağzından şöyle anlatacaktır. “Ben öksüzüm hoca efendi, beni okutunuz! Demiştim. Hoca benim ismimi “kendi gelen” koymuştu”.2

Teyze yaşlıdır ama derin bir halk kültürüne sahiptir anlattığı destansı öyküler, okuduğu şiirler Yaşar Nezihe’nin bir edebiyatçı olarak mayalanmasında etkili olacaktır.

Sadece bir yıl eğitim alabilecektir. Okula gittiğini öğrenen babası tarafından dövülerek evden atılacak ve mahallelilerin kendisine sahip çıkması ile kendini koruyabilecektir. Aynı söyleşide aldığı çok kısa eğitiminden sonra her şeyi kendi çabası ile öğrendiğini söyler. Ama öğrendiği şeyler o kadar fazladır ki. Yabancı dil öğrenir Arapça ve Farsçayı uzman düzeyinde öğrenir. Divan edebiyatı özel ilgi alanıdır aruz vezni ile şiir yazmayı öğrenir. Öğrenme tutkusu yaşama bağlanmasının anahtarı gibidir.

İlk Sosyalist Kadın Şair unvanı onundur, ilk şiiri yasaklanan kadın şair unvanı da. Şefik Hüsnü Deymer tarafından kurulan İşçi Köylü Sosyalist Fırkası ve Amele Birliği ile yakın ilişkide olması yanı sıra bir kadın şair tarafından yazılmış olan ve 1923 yılı Mayıs ayında yayınlanan ilk 1 Mayıs şiiri de onundur. Oldukça uzun olan bu şiirin ilk iki dörtlüğünü buraya alıyoruz.

1 MAYIS
Ey işçi…
Bugün hür yaşamak hakkı seninken
Patronlar o hakkı senin almışlar elinden.
Sa’yınla edersin de tufeyli’leri zengin
Kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?
Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;
Lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.
Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.
Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden,……..
 

Kadın dergilerinde yayınlanan ilk peçesiz kadın fotoğrafının da onun olduğu belirtilir. Önderlik ruhu onun duyguları arasında temel olandır.

Çok genç yaşta Meşrutiyet ve Cumhuriyetle bu topraklarda yaşanan toplumsal değişimin farkına varan yabancı yazarların dikkatini çeker.

Fakir halkın içinden çıkarak kendini kabul ettirmiş bir kadın edebiyatçıdır. Bu durumun onun yaşamının zorlaşmasında da ayrı bir etmen olduğunu düşünüyorum. O dönemde kadın hareketi şartlar gereği çok iyi eğitim almış yazar ve şairlerin yoğun olarak bulunduğu bir harekettir. Yaşar Nezihe’nin bu çevrede kendine bir yer bulması büyük bir çabayı gerekli kılmaktaydı.

Yayın yaşamında etkin bir biçimde yer alması 1928 yılına kadar sürer. O yıla kadar çıkan dergilerin çoğunda adına rastlarız. Bunların bazılarının adını burada analım. Aydınlık, Nazikter, Rübâb, Yarın, Mâlûmât, Kadınlar Dünyası, Kadın, Kadın Yolu, Menekşe, Nay, Envâr-ı Vicdân, Terakkî, Şehir, Osmanlı Kadınlar Âlemi.

Özel nedenlerle 1928 yılından sonra yazıları dergilerde görünmez. Bu durum ölmüş olduğuna dair bir kanının oluşmasına neden olacak ki kendisinden büyük bir hayranlıkla söz eden büyük usta Murat Uraz bile 1941 yılında yayınladığı “Kadın Şair ve Muharrirlerimiz” adlı kapsamlı çalışmasında daha birçok araştırmacının yaptığı gibi bir yanlış yaparak tam tarihini de bilmediğinden “934-935 aralarında ölmüştür” diye yazmıştır.3

Bu durum kendisini iki nedenle çok üzmüştür. Birincisi edebiyat çevrelerinden bunu tekzip eden bir yazının çıkmaması, diğeri ise öldüğüne inanan şair ve yazar arkadaşlarından bir tanesinin bile arkasından bir yazı ya da şiir yazmamasıdır.

Üç kez evlenmiş olmasına rağmen evliliklerinin hiç birisinden mutlu olmadığını belirtmektedir. Zaman zaman umutsuzluğa düşmüş iki kez zor döndürülen intihar girişiminde bulunmuş ama her girişimden sonra da yaşama sıkı sıkıya tutunmayı bilmiştir.

Bekir Yıldız, Yaşar Nezihe Bükülmez’i birbirinin hemen hemen aynı olan ama farklı adlarla yazdığı öyküsü ile sonsuza dek yaşatmanın yolunu bulur. Füsun Çoban Döşkaya bu iki öyküyü şöyle değerlendirir “Bekir Yıldız'ın (1933-1998) Yaşar Nezihe'yi anlattığı "Ölü Soğumadan" ve "Şair Ana" isimli öykülerine değinilmesi yerinde olacaktır. Aslında bu iki öykü belirli değişiklikler dışında birbirinin aynısıdır.”4

Bilinmez ama belki de Bekir Yıldız Yaşar Nezihe Bükülmez’i tek bir öykü ile anlatmanın yetersiz olacağını düşünmüş olabilir.

İkinci şiir kitabının adı “Feryatlarım”dır. Feryatları besteciler özellikle de Urfa’da sıra gecelerinde yeni bir şeyler yapma arzusu içerisinde olan Kazancı Bedii tarafından duyulacaktır. Kazancı Bedii, Yaşar Nezihe’nin gazellerini besteler ve onları sıra gecelerinin en önüne oturtarak unutulmazlığının anıtını dikmeyi başarır.

Her türlü olumsuzluğa, unutturulma çalışmasına, yok sayılmaya rağmen Yaşar Nezihe Bükülmez’in şiirinin sesi her an kulağımızda yankılanmaya devam edecektir.

KAYNAKÇA

1,2 KIRILMIŞ İlknur Tatar http://www.tekedergisi.com/Makaleler/740142223_6k%C4%B1r%C4%B1lm%C4%B1%C5%9F.pdf

3 MURAT URAZ Resimli Kadın Şair ve Muharrirlerimiz (1941) İnönü Kütüphanesi Sayı 2

4 DÖŞKAYA Fusun Çoban https://docplayer.biz.tr/17369884-Bekir-yildiz-ve-

Sayfa : 16