...
Başlık : Çapraz Enfeksiyon
Yazar : Kerem Yılmaz

Virüs bulaşmasın diye gerekli tüm tedbirleri aldığını düşünüyordu. Maskesini dikkatli bir biçimde yüzüne taktı. Üst kenarını burnuna tam adapte olsun diye hafifçe kıvırdı. Eldivenlerini giydi. Anestezi yaptıktan sonra hastanın dişlerini kesmeye koyuldu. Her şey rayında gidiyordu. Yaklaşık yarım saat geçmişti. O seans kesmeyi planladığı dişlerin ön ve yan yüzeylerini kesmişti. Zorlandığı arka kısmı sona bırakmıştı. Başını iyice eğdi ve dişlerin arkasını görmeye çalıştı. Aeratörün ucunu kesmeye karar verdiği bir dişin arka yüzeyine doğru yaklaştırdı. Başını iyice hastanın ağzına doğru yanaştırdı ve aeratörün ucundaki frezi nazikçe dişe dokundurdu. O sırada gözüne, ağız içinden bir damlacık sıçradı.

Ne zaman gözüne damlacık sıçrasa çapraz enfeksiyondan dolayı tedirgin olurdu. Çalışmaya ara verdi ve dişe dokunduğu yeri, o bölgede herhangi bir kan birikintisi var mı diye inceledi. Suyun sıçramasından korkmuyordu. Kan veya tükürük ile karmaşık bir sıvının sıçramasından korkuyordu. Hasta ağzını incelediğinde çalıştığı dişler üzerinde diş eti kanamasının olduğunu gördü; bu, tedirginliğini artırdı. Asistanıyla göz göze geldi. “Gözüme su kaçtı.” dedi. Sonra durumu önemsememiş gibi yapıp çalışmasına devam etti.

Dişlerin arka yüzlerini kesmeye devam ederken, yorgunluğun dikkatini dağıttığını, bu yüzden  suyun sıçrama ihtimali olan açıda çok durduğunu, bunun da böyle bir duruma sebebiyet verdiğini düşündü ama sonra düşüncesini sadece hasta üzerine yoğunlaştırdı, moralini yüksek tuttu, bir damlacıktan bir şey olmayacağını düşünerek dikkatli bir biçimde diş kesme işlemine devam etti.

Hastayla işi bitince onun içeri geçmesini söyledi. Eldivenlerini çıkardı, ellerini sabunla yıkadı, kuruladı, odasına doğru geçti. Üç gün sonra aynı saatte buluşmak üzere hastaya randevu verdi.

Üç gün geçmiş hasta randevusuna gelmemişti. Doktor asistanına hastayı arattı. Asistanı bir süre sonra doktora dönüp hastanın kendini rahatsız hissettiğinden dolayı gelemeyeceğini söyledi. Doktor bu durumu olağan karşıladı. Odasında oturduğu sırada kalkıp bekleme salonundaki çiçeklere bakmaya karar verdi. Çiçekler capcanlı duruyordu. Asistanın çiçeklere iyi baktığını düşündü. Bir süre onları izleyerek hayatın bilumum sorunlarından kaçmaya çabaladı. İzledikçe ruhunun serinlediğini hissetti. Gözlerinin önüne minik çocuk ellerine benzettiği hayaller geldi. Gelmesine en sevindiği hayal ise yazın ortasında güzel bir tatil beldesinde bir kumsalda uzanmış, engin denizi ve duru gökyüzünü izliyor oluşuydu.

İçini ferah tutmayı sağlayan çiçeklerden uzaklaşıp tekrar odasına geçti. Odada oturduğu esnada bilgisayardan haberlere göz attı. Haberlerin çoğunluğunun Corona üzerine olduğunu gördü. Özellikle dikkatini çeken şey, çapraz enfeksiyondan korunmak ile ilgili olanlardı. Kendi durumunu kontrol etti; ‘Aletleri düzenli olarak steril ediyorum, hasta bakarken eldiven, maske kullanıyorum, iş biter bitmez ellerimi yıkıyorum, her hastadan sonra hastanın dokunma ihtimali olan yerleri sildiriyorum, klinik aletlerini dezenfekte ediyorum, hastalar arasına yarım saat boşluk bırakıyorum ve bunun gibi diğer tedbirleri alıyorum’ dedi içinden. Bu sırada aklına randevusunu iptal eden hasta geldi, ‘Acaba Corona olabilir mi?’ diye kaygılandı. Sonra kaygısının çok saçma olduğunu, durumun soğuk algınlığı gibi bir şey olabileceğini düşündü ama bir şekilde bunu öğrenmek istedi ve asistanına hastayı aramasını ve durumun tam olarak ne olduğunu sormasını istedi. Asistan hastayı arayıp tekrar geri döndü, hastanın soğuk algınlığı yüzünden evde dinlendirildiği bilgisi aldığını söyledi. Doktor bu duruma, ‘hasta Corona değilmiş’ diyerek sevindi.

Aradan iki gün daha geçti, hasta randevusuna yine gelmedi. Hastayı tekrar arattı ama ulaşamadı, ‘O muhakkak bana geri dönüş yapar’ diyerek hastayı o gün bir daha aramama kararı aldı. Aradan birkaç gün daha geçti ve geçen o süre içinde doktor hastanın durumu üzerinde pek durmadı.  Odasında oturmuş yine haberleri inceliyordu.  Corona’dan mustarip sayısının git gide arttığını gördü. Bu durumdan dolayı o da savunma tedbirlerini iyice artırmaya karar verdi. Kendisinde ateş, öksürük gibi herhangi bir semptom olmadığı için içini ferah tuttu.

Bir gün sonra sabah muayenehaneye girdiğinde, asistan doktora hasta yakınından telefon geldiğini, telefonda durumunun iyi olduğunu söylediğini belirtti. Buna sevinen doktor bir gün sonrası için randevu verdirdi. Masasına geçmeden önce gelen siparişlere baktı. Siparişler arasında en merak ettiği şey koruyucu gözlüktü; çıkarıp test etti, oldukça konforlu olduğu kanısına vardı. Oldum olası gözlük kullanmayı sevmiyordu ama bu kez, geçen sefer yaşadığı enfeksiyon kapma riskinden dolayı, durumu ertelenemez olarak gördü ve bundan sonra düzenli olarak gözlük kullanmaya karar verdi.

Hasta muayenehaneye geldiği sabah onu kapıda karşıladı ve hemen klinik odasına aldı.  Maskesini, eldivenini ve yeni aldığı koruyucu gözlüğü taktı.  İçinden, ‘Mikroplar asla ve asla bana bulaşamayacaksınız’ diye geçirdi. Hasta doktoru gözlüğüyle o halde görünce tebessüm etti. O sırada doktor hastaya bir soru sordu,

“Yanlış anlamayın, geçen çalışırken bir durum meydana geldi, tereddüt ettim, o yüzden soruyorum, sizde Hepatit B vesaire yok değil mi?”

“Yok.” diye cevap verdi hasta.

“Okey, tamamdır.” dedikten sonra doktor provaya başladı. Prova esnasında, zamanında aşı yaptırdığı için kendini güven içinde hissetti.

Hastayla işi bittikten sonra içeri geçmesini söyledi. Hastanın arkasından kendisi de içeriye geçmeye yeltendi. O sırada çiçeklerle karşılaştı. “Günaydın.” dedi onlara yaklaşarak, “Sizi unuttuğumu sanmayın. Sizinle beraber geçireceğimiz daha nice güzel günlerimiz olacak...”

Sayfa : 9