...
Başlık : TANIŞ
Yazar : Filiz Bilgin

         Kaldırım taşlarının aralarında oluşan çizgileri her zaman olduğu gibi atlaya atlaya yürüdü. Kuşluk vaktini çoktan geçmiş güneş tam tepeye yaklaşmıştı. Adımlarını derzlere basmamak üzere ayarlamaya çalışırken ayakları, bacakları, kalçası şekilden şekile giriyordu. Belediye kendince bir bahaneyle mevcut taşları söküp yenilerini döşemiş olmalıydı. Adımlarının ezberi başka neden bozulabilirdi ki. Yeni olduğunu sandığı çizgiler onu oldukça zorladı. Metrodan indikten sonra yürümesi gereken iki yüz metrelik mesafe uzadıkça uzadı.  

Kaldırım bitip de ana caddeden yan sokağa sapar sapmaz on iki katlı binanın bahçe duvarlarını gördü. İçine bir boşluk damladı. Yeni biçilmiş çimlerin kokusunu içine çekerek bahçeden hemencecik geçti. Bildik binanın bildik kapısına vardı. Önce kapının büyüklüğüne takıldı. “Yeniden mi yapıldı acaba? Hem enine hem boyuna  büyültmüş olmalılar.” diye düşündü. Kendine küçülmüş hissi veren kapıdan süzülerek geçti. Dört adımda turnikelere vardı. Bir, iki, üç, …. Bu kadar çok muydular? Sanki birer kara çalıydılar, ona geçit vermiyorlardı. Alışkanlıkla en baştakine doğru hamle yaptıysa da anında vaz geçti. Yasak olana yönelmiş gibi kendini suçladı. Danışmadakiler, güvenlik görevlileri, o an gelen birkaç ziyaretçi, hepsinin kendisini izlediklerini sandı. İçine bir boşluk damladı. Gönül indirip danışmaya vardı, kimlik verip bir ziyaretçi kartı aldı. Turnikelerden geçerken eskilerden çıkıp gelen bir ses onu selamladı. Bu, tanıdık selamı değildi. Veya ona öyle gelmişti. Ses turnikelerden onu alıp yüksek tavanlı giriş salonunda birlikte yürümeye başladı. Siyah mermer zeminin ışıltısındaki yansıması, artık geçmişte kalan burada geçirdiği uzun yılların hatırası kadar soluktu.  Her gün sadece bu siyah mermerlerin özenle paspaslanıp parlatıldığını, üst katların es geçildiğini anımsayıp elinde olmaksızın gülümsedi. Yüksek tavana sıkış sıkış yerleştirilmiş floresan lambaları girişin derinliklerini gün ışığı kadar aydınlatıyordu.  Hemen ilerde sağda açık olan kapıdan ayırt edilemeyen konuşmalar onlara kadar ulaşıyordu. Üstünde “Ziyaretçi Odası” yazan kapıya doğru götürdüğünü düşündü. İçine bir boşluk damladı. Ses, an öncesi gülüşüyle tabelaya bakışını yakalamış ve bu iki davranışını birbiriyle ilişkilendirmişti. O yanındayken istediği yere gidebileceği iyiliğini yapacağını söyleyen kavrayışla koluna girdi, sola asansöre doğru döndüler. Geniş giriş salonunun en dipte ve kuytusunda kalan “İdare Amirliği” odasını bu hızlı dönüşe rağmen seçebilmişti. Kapı hayret bir şekilde tam hatıralarında kaldığı gibi ihtiyaç anında ulaşılması zor, dipte ve silikti.

İki asansörün tam karşısında aşağı ve yukarı doğru döne döne giden merdivenlerden çıkmayı tercih ederdi. Böylece asansör önünde beklerken dakikalar gittikçe sünmezdi. Neyse ki asansör çabucak geldi çünkü iş saatiydi ve genelde ziyaretçilerin hizmetindeydi. Yedinci kata vardıklarında ses de inip odaların dizildiği koridorun kapısını onun için açtı. Sonra kıyak davranışının gururuyla elini kuvvetlice sıkıp omuzlarını dikleştirerek asansöre döndü.

Uzun koridorda sıkı sıkıya kapalı kapıların ardını ezbere bildiğini hatırlayarak sessizce soldan beşinci kapıya kadar yürüdü. Kapıyı tıklatıp içeri girdi.  Bildik odada, bildik kişiler masalarında oturmuş çalışıyorlardı. Yalnızca, duvara sırtını vermiş üçüncü masada kimse yoktu. İçine bir boşluk damladı.

Onu ilk fark eden kapıya en yakın masada oturan, aralarına son katılan oldu. Yerinden kalkıp onu önündeki koltuğa buyur etti.  Odadaki çalışanlardan ikisi daha samimiyetle yerlerinden kalkıp yanına geldiler. Diğerleri ise oturdukları yerden birkaç kelime ile selamlayıp işlerine devam ettiler. İçine bir boşluk damladı. Neden geldiğini özür dilercesine anlattı. Daha geçen haftaya kadar onun olan masadan son anılarını da topladı. Çok iyi bildiği bu yerde artık tamamen bir yabancıydı. İçine bir boşluk çağladı.

Sayfa : 25