...
Başlık : ELMA ÜZERİNE
Yazar : Ş.Nezih Kuleyin

Tüm kutsal kitaplar, masallar, mitolojik öyküler, destanlar ve gerçek öykülerimizde yer alan halk kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olan elma, başlangıçtaki önemini hiç azaltmadan günümüze kadar geldi. İlk günahı simgeleyen elmanın mitoloji ile başlayan yolculuğu ve günümüzdeki simgesel önemi konusunda yazmak istiyorum bugün.
Tüm semavi dinler insanın cennetten çıkıp dünyaya gelerek ölümlü bir varlık haline dönüşmesini Adem ile Havva’nın şeytanın yılan ile anlaşarak yasak olan meyveyi yani elmayı yemelerinden dolayı tanrı tarafından cezalandırması ile açıklamaktadır. Yasak olanı yapmak elmayı yemek olmasa gerekti, yasak olan elmanın simgelediği yasağa dokunmak olmalıydı.
Enis Batur “Elma” kitabını Courbet’in “Dünyanın Başladığı Yer” olarak çevirdiği ve çıplak bir kadının yatarken göründüğü tablonun  bir elmayı dikine kesince görünen görüntüye ne kadar benzediğini vurguladı. Gerçekte ilk günah elma için mi işlenmişti? Kitap beraat edene kadar dünyanın savaşımı verildi.
Elma ilk insanın insanlaşma sürecinin yani yaşayan bir varlık olmasının da başlangıcıydı. Kadın cinselliğinden, bilimsel düşünceye kadar o kadar çok şeyi simgeledi ki ben de hep beraber bir elma yolculuğuna çıkmak istedim sizlerle.
Başlayalım isterseniz;
Yunan ve Türk Mitolojisinin de en önemli ögesi olan elma.
Yunan Mitolojisinde elma:
İlk Güzellik Yarışması: Altın elmanın sahibi kim olacak;
Mitolojide Afrodit, Hera ve Athena arasındaki Dünyanın İlk Güzellik Yarışmasının M.Ö 2000 yıllarında Çanakkale ilimiz sınırları içerisindeki Kaz dağlarında(İda dağı) yapıldığını görürüz. Anlatıma göre Tanrılar, Thetis ile Peleus'un düğünü için toplandıklarında, düğüne davet edilmeyen Eris (Nifak), Athena, Hera ve Afrodit'in bulunduğu yere altın bir elma atar. Elmanın üzerinde "en güzeline" yazılıdır. Üç tanrıça arasında "en güzel benim" tartışması başlar. Zeus, en güzelin seçilmesinde hakem olarak İda Dağı'nda bulunan Paris'in görevlendirilmesini buyurur. Tanrıçalar, Paris'in önünde güzellikleriyle övünüp, ona armağanlar vaat ederler. Hera, Paris'e kendisini seçmesi durumunda evrenin krallığını; Athena savaşta yenilmezliği; Afrodit ise kadınların en güzeli Helena'nın aşkını vaat etmektedir. Bunun üzerine Paris, üç tanrıçadan en güzelinin Afrodit olduğuna karar verir ve altın elmayı ona verir.  Ama bu kararı onlarca yıl sürecek olan Troya savaşının başlamasına neden olacaktır.
Herakles’in altın elması:
Bir başka mitosta bir delilik halinde karısı ve çocuk­larını öldüren Herakles’e Güneş Tanrısı Apollon, kâhini Pythia aracılığı ile 12 yıl boyunca kral Eurystheos’a hizmet ettiği takdirde bu günahının affedileceğini ve ölümsüz olacağını bildirir. Eurystheos, hizmetine gi­ren Herakles’in kendisini tahtından indireceğinden kor­kar ve yapılması neredeyse imkânsız görevler vere­rek onu ölüme gönderir. Bu görevlerden on birincisi de Hesperid’ler Bahçelerinin Altın Elması’nın alınmasıdır. Mitosa göre dünyanın öbür ucunda, güneşin battığı yer­deki Hesperidler’in bahçesinden altın elmaları almak hiç de kolay değildir. Herakles’in yoluna bir ejderha ve gök kubbeyi başının üstünde taşımakla cezalandırılmış Atlas çıkar. Atlas altın elmayı Herakles için alabileceğini söy­ler, tek şartı bu süre içinde gök kubbeyi Herakles’in taşı­masıdır. Herakles Atlasın yükünü alır. Bir süre sonra el­ma ile  dönen Atlas onları krala kendisinin götüreceğini söyler. Oyuna gelen Herakles bu durumdan zekice bir çö­zümle kurtulur; başının üzerindeki yastığı düzeltmek için gök kubbeyi kısa bir süre taşımaya Atlası ikna eder ve At­lasın elindeki elmayı alıp, onu oracıkta bırakır.

Altın elmaların kazandırdığı yarış ya da mitolojide kadınların süse düşkünlüğünün hikayesi:
Atalante Mitosu’na göre Melanion adında bir genç, İasos’un Artemis’i simgeleyen cesur ve kabına sığmaz avcı kızı Atalante’yle evlenmek ister. Ancak kız ona ta­lip olanlara bir şart koşar, bu şarta göre evlenmek iste­yen kişi Atalante ile yarışması gerekmektedir. Yarışı kay­bederse yaşamı Atalante’nin kargısıyla son bulur. Tüm bu olacakları bilen Melanion yanına üç altın elma alır ve Atalante ile mücadeleye başlar.  Koşu yarışında Melanion Atalante’ye tam yakalanmak üzereyken bir altın elmayı yere bırakır ve mesafeyi açar. Buna elindeki tüm elmalar bitene kadar devam eder. Atalante’nin güzellikleriyle başını döndüren altın elmaları toplaması ona yarışı kaybettirir. Mitosun sonunda Melanion, Atalante’yi eş olarak alır.

Türk Mitolojisinde elma: Kızıl elma

Kızıl sözcüğü  Azerbaycan Türkçesinde altın demektir. Bizde renk belirtse de burada anlatılmak istenen altın elmadır.

Türk mitolojisinde kızıl elma ulaşılması gereken en büyük amacın simgesi olarak tanımlanmıştır. İlk kez Oğuzların Hazar Hanlığını yıkmak üzere yola çıktıklarında görürüz kızıl elmayı. Anlatıma göre Hazar Hanı’nın çadırının üzerinde bir tuğ, tuğ’un üzerinde ise altından yapılma kızıl bir elma vardır. Hanın çadırının üzerindeki altın(kızıl) elma ele geçirilince Oğuzlar bölgenin hakimi olacaklardır.

Türklerin kızıl elması yani en büyük hedefleri tarihte zaman zaman değişmiştir bir dönem bu İstanbul’un feth edilmesi ondan sonra Roma’daki Saint Piyer Kilisesi daha sonra da bir dönem Budin’in feth edilmesi olmuştur.

Evliya Çelebi de Kızılelma ya bir bölge adı olarak rastlıyoruz İstanbul’da hüküm süren kralları anlatırken şöyle yazıyor.

Hz. Âdem Safî yeryüzüne indikten sonra 5052 yıl geçtiğinde Madyan oğlu Yanko'nun torunlarından Vezendon adlı şanlı bir kral ortaya çıkarak cihana ün salıp bütün Rumeli, Frengistan, Kızılelma, Almanya, Karaman, Yunanistan'a ve Rum denizi içindeki ve okyanusta olan bütün adalar ile deniz kıyılarında olan bütün kalelere hükmü yürüdü.

Bu bölgenin o dönemde Rumeli’de bugünkü Budapeşte civarında olduğunu anlıyoruz ,şöyle tarif ediyor: Kızılelma tahtı Budin eyaleti, sancak 17, kılıç zeamet 278, kılıç tımar 2391

Cengiz Aytmatov' da Kızıl Elma siyasi, tarihi anlamlarından farklı bir bağlamda kullanılmıştır. Adlandırma öykünün muhtevası ile denkleşir. Bu sembolün o'nda ifade ettiği anlam az da olsa Adem de Hava kıssasındaki paylaşılan masal yemişi'nin anlam ve mahiyetini çağrıştırır.

Hikaye ,Kırgız kültüründe kızıl elma, elma bağı bozulurken en çok güneş almış ve olgunlaşarak altın rengine ulaşmış son elmanın hikayenin kahramanı İsabekov’un kızı  tarafından bulunarak onun en çok sevdiği insanlarla paylaşmasının onlara sonsuza kadar mutluluk getireceğine inanılması üzerine kurgulanmıştır.
Tekrar elma ya dönersek,elma birçok ülkenin tarihinde de önemli bir yer tutmaktadır. İsviçre’nin kurucusu Willam Tell oğlunun kafasındaki elmayı vurarak yeni ve modern İsviçre’nin kuruluş savaşımını başlatmıştır.

Amerika’nın en önemli kenti olan New York’un simgesi büyük elma anlamına gelen Big Apple’dır. Söylemeye  gerek yok dünyanın lider bilgisayar markalarından birisi de gökkuşağının tüm renklerini içeren bir elma yani İngilizce söylenişi ile Apple’dır.

Elma tüm diğer dillerde olduğu gibi bizim dilimizde de ödülün simgesidir.Masallarda masalın sonuna gelindiğinde gökten üç elma düşer bu elmalardan birisi masalı yazana böyle güzel bir masal yazdığı için, ikincisi masalı okuyana hakkıyla okuduğu için üçüncüsü masalı dinleyene saygı ile dinlediği için verilir.
Kerem ile Aslı da Kerem, bir dervişin verdiği elmayı annesinin yemesi ile dünyaya gelir.

Aynı Kızı Seven Üç Kardeş masalında (Sakaoğlu 2002, 502) elma, ölümcül bir hastaya yedirildiğinde hastayı hemen iyileştiren sihirli bir nesnedir.

İlk günden beri insan soyunun devamının sembolü elmadır. Onun için düğünlerde mızrağın üzerine elma takılır, damat geline elma atar. Gayrı kanuni doğan çocuklara yasak elma denir.

Anadolu masallarında çocuğu olmayan çiftlere bir dervişin elma vermesi ve bu elmayı yemelerini öğütlemesi bildik bir motiftir. Anadolu’nun bazı yörelerinde hala çocuğu olmayan kadınlara elma yemesi önerilmektedir.

Yarım elma verir insanların gönlünü alırsınız.
Da Vinci’nin şifresindeki şifre de elmadır.
Bilimsel düşünmenin simgesi olarak da elma kullanılmıştır.
Örnek verelim
Konfiçyüs bir gün ders verdiği rahiplerinin yanına bir vazo ile içinde bir elma ile gelir ve öğrencilerinden bu elmayı vazodan çıkarmalarını ister. Öğrencinin biri elini sokar ama elmayı çıkartamaz diğerinin ise eli sıkışır. Konfiçyüs vazoyu ters çevirir ve elma çıkar. Şunu söyler bir şeyi elde etmek istiyorsanız onu bazen çok sıkı tutmamanız hatta serbest bırakmanız gerekir. Bir de var olan kalıplarla düşünürseniz hiçbir zaman sonuca ulaşamazsınız farklı düşünmeniz yani elmayı yukarıdan değil aşağıdan çıkarmayı denemeniz gerekmektedir.

Isaac Newton yerçekimini bir elma ağacının altında başına düşen bir elma ile fark eder. Ben bunun simgesel bir anlatım olduğunu düşünmekteyim. Newton insanlara olayı daha basit ve akılda kalıcı olması amacıyla elma simgesini kullanmıştır.

Gerçekte elma Newton’un başına düşerek onun aklını başına getirmiştir. Elmanın böyle bir işlevi olduğuna Anadolu’da da inanılmaktadır.Anlatıldığın göre düğün gecesi gelinin kafasına damat elma atar vuramazsa kılıbık olduğuna kara verilir, havada giden elmayı kapan birisi olursa da ona bahşiş verilirmiş.Halk kültürümüzde elma ile ilgili çok sayıda örnek verilebilir.

  Örneğin Gaziantep’te “oğlan bayrağı” ve “gelin bayrağı” adı verilen düğün bayraklarının başına takılan elmaları nişan almak bir hüner olup bu hüner gelinin verdiği bir “çevre” ile ödüllendirilir.

Türk kültüründe elma güzellik sembolüdür, Dede Korkut hikayelerinde sevgililere övgü olarak ‘güz elmasına benzeyen al yanaklım’ denir.

Bizim çocukluğumuzda başarısızlığın simgesi de elmadır. Oyunda yenilen çocuğun etrafında toplanıp hep bir ağızdan çürük elma, çürük elma diye bağırılırdı.
Başarının simgesi de elmadır. Önemli bir tekerlemedir ‘Çalışan kazanır elması kızarır’ derler.

İnsan yüzünde iki tane elmacık kemiği vardır ayrıca erkeklerin boğazında yutkundukça yukarı aşağı inen çıkıntıya adem elması denir.

Birliktelik ya da ruh ikizliği bir elmanın iki yarısı olarak adlandırılır tüm müzik çeşitlerimizde bunu anlatan parçalar bulmak mümkündür.
Elma deyince Nasrettin Hocayı da bir fıkrası ile burada analım. Nasrettin Hoca Timur’a hediye olarak bir sepet incir götürmüş. Zaten daha önceki bir olaydan Hocaya kızmış olan Timur bu hediyeye çok sinirlenmiş. Nasrettin Hoca’yı karşısına almış getirdiği her inciri birer birer yüzüne atmaya başlamış.

Nasrettin Hoca her incir yüzüne çarptığında ‘allahım sen büyüksün’ ya da ‘Allahım şükürler olsun’ diyormuş. Timur birden durmuş ‘ne diye şükrediyorsun be adam’ diye haykırınca Nasrettin Hoca ‘Nasıl şükretmem ki demiş karım bir sepet elma götürmemin daha doğru olacağını söylemişti’
Popüler müzikte de aşkın en bütünsel biçimi elma olarak karşımıza çıkar:

Bir elmanın yarısı
Biri sensin biri ben,
İki ceylan yavrusu
Biri sensin biri ben

Ya da Kayahan’ın dediği gibi;

sıram gelip hayat bitince
bu elmanın yarısı olmayacak.

Türkülerin ayrılmaz simgesi olarak elma :En bilindik elma türküsü herhalde‘Elmayı top, top yapalım, kızlara bahşiş atalım’ dır.

Kızlık Gelinlik Türküsü adlı gelin -kız atışmasında elma şöyle geçmektedir:

Suya gider sağ elinde tası var
Tasının içinde üç elması var
Bir kız ile gelinin nesi var
İkisi de bir oğlanın üstüne

Kız:

Elmanın eyisini yüke tutarlar
Çarığın çürüğün seçip atarlar
Kız ile gelini bir mi tutarlar
Var git var git oğlan benimdir.

Ayrılığın, gurbetin, hasretin dile getirildiği manilerde, isli bir mendil ve sevgilinin diş izi olan elmalar
özlemi giderir, uzağı yakın eder. Sevgiliye sevgi, bağlılık ve haberleşme simgesi olarak elma gider:

Bir mendil işle yolla
Ucun gümüşle yolla
İçine beş elma koy
Birini dişle yolla

Elma ile ilgili söylenecek söz bir yazıya sığmaz gelin programımızı Edip Cansever’in dizeleri ile bitirelim.
Parmağını sürsen elmaya, rengini anlarsın
Gözünle görsen elmayı, sesini duyarsın
Onu işitsen, yuvarlağı sende kalır
Her başlangıçta yeni bir anlam vardır.

 

Sayfa : 17