...
Başlık :     KEJE MARİA 
Yazar : Ü.Gülsüm Bülbül

             Sultan Su Esen’in yüz yirmi yedi sayfada on üç öyküsü bulunan bu kitap 2009 yılında yayımlanır.
     Öykülerinde insanlık durumlarını anlatan yazar, iyi bir gözlemcidir.  Artık kanıksanmış gibi görünen toplumsal olayların, gelenek- görenek, töre gibi kabullenilmiş sosyal yasaların tekrar tekrar üstünde durulması, yorumlanması gerektiğini duyumsatır okura.
     Kitaba adını veren ilk öykü Keje Maria; Ülkenin doğusunda bir aşirette yaşayan gencin suç işlediği için başka bir ülkeye kaçması ve orada tanıştığı, rengi, dili, dini farklı bir genç kıza âşık olup sıla hasretine dayanamayarak onu da alıp evine dönmesi, evliliği, çocuk sahibi olması, gelinin yabancı çevreyi yadsıması, aşk ile gerçek yaşamın bambaşka yüzünü görerek ülkesine geri dönebilme yollarını arayışını konu eder.
Hüzünlüdür öykü. Çıkmazları, kadının aile içindeki yerini, farklı kültürlerin çatışmasını, aranan kocayı, bilinmezliği, çaresizliği güzel, temiz Türkçesiyle anlatır yazar Sultan Su Esen.
     Kaçankaç Yılı öyküsü; İnsanlığın varoluşundan beri süregelen ‘göç’ ün, bunu yaşayanları nasıl etkilediği, köklerini kaybetmemek, unutmamak yoluna özellikle kadınların dilden dile uzun yıllar tekrarlanan söylenceleri Meryem Bacı- anneanne ve çocuk ağzından dile getirilir.
     ‘Sis’ ‘İpek Fular’ve ‘Fis Kayası’, öyküleri aile birliğinin bozulmasında kadın ve çocukların nasıl etkilendiği, karı- kocanın ayrılma evresinde suçlama ve suçlanmaları, yazarın anlatımı ile çok rastlanan toplumsal bir sorunun gündelik hayat içinde samimi ve sade bir anlatısıdır.      
     ‘Çocuk Gelin’, olmak ipek fular hayaliyle farklı bir yaşama adım atıvermek, tanımadan, bilmeden, büyüklerin itmesiyle bambaşka bir yaşama dalıp, boğulmadan çıkmaya çalışan kız çocuğudur öykü.
Toplumda kız çocuklarına öğretilen en büyük değer ‘namus’tur. Erkekler için pek de sözü edilmeyen durum. Gençlik hatası ile sevdiğinden hamile kalan kızın aile meclisinde katline karar verilmesi, annenin buna dayanamayıp kendini fis kayasından atması bir kere daha düşündürür okuru.
     Yaşadığımız ülkenin toplumsal yapısında özel bir yeri olan Almanya’da çalışmaya giden işçilerin gidiş- geliş ve değişimleri, çevrede bıraktıkları etkiler ‘Amcamın Bavulu’ öyküsünün konusudur. Bir de bu ülkede ‘yazlık- yazlıkçı’ olmak gibi öyküsü yazılası bir yaşam biçimini, keyfi, çilesi, özlemi öyle tatlı tatlı dökülür yazar Sultan Su Esen’in kaleminden. (Klavyesinden)
     “Fantastik Öyküler” Hayali ülkede, hayali insanlar, hayali hayvanlar ve hayali olaylar meraklı okuru düşündürür, heyecanlandırır. Ülkenin siyasi tarihi gözden geçirildiğinde, uluslararası ilişkiler, dünyayı idare eden, etkileyen liderler bir pazılın parçaları gibidir.    
          Her biri doğru yerlere yerleştirilirse, yazarın fantastik öyküleri toplumsal gerçekçi öyküler gibi değerlendirilebilir. Geçmişi kurcalayarak gün yüzüne çıkarma ve yeniden gözden geçirme yollarını açar.
Yazar, temiz bir Türkçe, samimi, sade, içtenlikli bir dille kurar öykülerini. Anlatıları okuru şiirsel bir dünyaya götürür. Örneğin; ‘Masada gezinen gözlerim mavi sularda kayboldu birden. Her şey bulanıktı, her şey geçmişi anımsatıyordu. Kolumu dayadığım mermer masa şimdi bir gömüt taşı gibi soğuk ve anlamsızdı. (27)
     Sultan Su Esen’in öyküleri çok katmanlı ve ironik olup yaratıcı okumayı olanaklı kılar. Okunup anımsanması gereken kitapların yazarıdır Sultan Su Esen.

 

KAYNAK

      Keje Maria, Sultan Su Esen, Kanguru Yayınevi, 2009, Ankara

 

                                                                                                              

Sayfa : 5