...
Başlık : DOLAŞIK
Yazar : Seda Kırdar

Altı kişiyiz. Orta boylu, beyaz tenli bir adam; nefes kesecek güzellikte, beline kadar simsiyah dalgalı saçları, ufak bir burnu, upuzun bacakları olan Afrikalı bir kadın; hafif tombul, kahverengi saçlı, soluk tenli, yirmili yaşlarında bir kız; bol bir kot giymiş, yüzlerinin yarısını hırkalarının kapüşonuyla kapamış iki erkek ve ben…

Ben en öndeyim, arkamda diğerleri beni takip ediyor. Bir binaya girmeye çalışıyoruz. Hava karanlık, hafif bir sis var sokakları kaplayan. Binaya giriş kapalı. İçimizden biri kilidi açmayı başarıyor.

Geniş, kısık ışıklarla aydınlatılmış bir bardayız. Barın sağ tarafına yumuşak, kahverengi, deri koltuklar yerleştirilmiş. İçerisi tenha sayılır. Girişteki koltuklarda bir adam ve bir kadın yan yana oturmuş, buzlu bardaklarını tokuşturuyorlar. Barın en sonundaki koltukta açık tenli, gözlüklü, zayıf bir adam koltuğun ortasında oturuyor. Yüzündeki sivilce izleri onu daha da soluk gösteriyor. Kucağında, bir dizüstü bilgisayarı var, ekrandaki boş sayfaya bakıyor.

Bir süre içeride gözlerimiz dolaşıyor. Adamı görünce kararlı adımlarla oturduğu yere doğru yürüyoruz. Adam bizi görünce buz kesiliyor, huzursuzca etrafa bakıyor. Biz yanına oturunca da, orada yokmuşuz gibi gözünü ayırmadan ekrana bakmaya devam ediyor.

Adamın sağına oturuyorum. Bacak bacak üstüne atıyorum. “Evet, yazacak mısın bizi artık?” diye soruyorum. Diğerleri dikkatle adama bakıyorlar. Adam bizi izleyen biri var mı diye endişeyle etrafına bakıyor. “Siz yoksunuz” diyor fısıldayarak. “Gayet varız ve buradayız” diyorum. “Yazılacak bir şey yok” diyor inatla. Şakaklarında ufak ter damlaları beliriyor. “Şu anda burada bulunmamamız, var olmadığımız anlamına gelmiyor” diyorum. “Sadece daha şekil kazanmadık” diye ekliyorum. Herkes pürdikkat adama bakmaya devam ediyor.

-------

Kadın birden odada ütü yaparken buldu kendini. Elinde ütü boş boş etrafına bakındı. Nerede olduğunu hatırlamaya çalıştıkça gözlerini kıstı. Ütü masasının üzerinde ütülenecek kıyafet yoktu ama elinde ütü vardı. Odaklandıkça, hatırlamaya başladı. Bir bardaydı. Sağında ve solunda üçer kişi oturuyordu. Yüzlerini çıkartamıyordu. Sadece solundaki kadın gerçek olmayacak kadar güzeldi. Bacak bacak üstüne atmış, dikkatle kendisine bakıyordu. Her şey o kadar gerçekti ki… “Kimdi o insanlar?” dedi kendi kendine. Barın loş ortamı, kısık sesle çalan müzik, girişte oturan çiftin kahkahaları… Gözlük takıyordu, dizlerinin üstünde açık duran bir bilgisayar vardı ve ekranda beyaz bir sayfa. “Delirdim mi ben?” dedi. “Belki de bu kişiler senin bağlantılı olduğun hayatlardır” dedi bir ses. “Sen yazmaya başla ve gör bakalım neler olacak!” diye de ekledi.

elinde tuttuğu ütüyü yavaşça bıraktı. Odanın köşesinde, camın yanında tahta bir masa ve sandalye duruyordu. Yavaşça masaya doğru yürüdü, sandalyeye oturdu. Çekmeceden boş düz bir kağıt ile kalem çıkardı. Derin bir nefes aldı ve yazmaya başladı.

Sayfa : 10