...
Başlık : ISLIK
Yazar : Emine Aydoğdu

Kesin bir tarih veremesem de; on sekiz yaşımı geçen yılda bırakmıştım. Kutsal ailelerin sıcacık yataklarında uyuduğu saatlerde tek başıma sokağa çıkardım. Maltepe’de ne kadar gece kulübü varsa tek tek dolaşırdım. Mekan sahipleri beni, ben de onları tanırdım. Oturmadan, öylesine girip çıkardım. İlk başlarda bu davranışımdan rahatsız oldular. Kimse anlam veremiyordu. Sonra bana alıştılar. Beni tanımayanların rahatsızlığını mekan sahipleri kendi yöntemleriyle tatlıya bağlıyordu.

Maltepe’nin gece alemine takılan, kadın erkek herkes beni bilirdi. Hatta çoğuyla selamlaşıp, hal hatır bile sorardım. Belki de bu nedenle sokakları ve mekanları güven içinde adımlıyordum. Belki de korkusuzdum. Hayatı iplemiyordum. Fiyakam bozulmasın diye gecenin sert esen rüzgarına inat saçlarımı briyantinle iyice başıma yapıştırırdım. Siyah gömleğimin düğmelerini göbeğime kadar açar, montumun yakasını enseme doğru kaldırırdım. Siyahtan başka renk giymezdim. Don, çorap, aklınıza ne gelirse. Bütün giyeceklerim gece gibi karaydı. Tabi saçlarım da.

Sokağa çıkar çıkmaz bir ıslık tutururdum ki sormayın gitsin. Bildiğim bütün şarkı ve türkülere yeniden hayat verirdim. Islığımın sesini bir ben, bir de karanlık sokaklar duyardı. Geceye adım atar atmaz, ikimiz de ete kemiğe bürünürdük.

O mutlu, ben mutlu, gecenin üstün üstüne yürürdük. Ilık bir cuma günü ıslık çalarak geceye doğru korkusuzca yürürken, sönük bir sokak lambasının altında iki kişi gördüm. Aldırmadım. Islık çalarak yoluma devam ettim. Hızla bana doğru gelen ayak seslerini duyunca daha geriye dönüp arkama bakmadan omzuma bir el dokundu: “Hey hemşerim, kes şu ıslığı, gecenin döl karanlığında nedir bu ıslık, görmüyor musun yanımda kadın var? Utanmıyor musun? ” Kadın mı dememe fırsat kalmadan, sesin sahibinin yumruğuyla yere devrildim.

“Bakın beyefendi yanlış anladınız. Bu ıslık benim sesim…” Kadın lokma lokma ağzında biriktirdiği kahkahasını patlatarak:

“Sesin mi.. Hoşt!... Bana çalıyordun. Her gece, her gece, olmaz ki. Hem ıslık çalıyorsun, hem yanıma gelmiyorsun. Senin yüzünden bütün müşterilerim kaçtı. Islığından ödleri kopuyor. Sesi duyan kaçıyor. Son bir aydır kursağıma sıcak ekmek girmedi. Her gece öyle aç bi aç bu sönük lambanın altında sabaha kadar bekliyorum.”

Bunları arka arkaya söylerken bir yandan da topuklarıyla kaburgalarımı çiğniyordu. Beni tanımamış olmasına şaşırmıştım. Dedim ya herkes beni tanır diye. Demek ki bunlarla da böyle tanışacakmışım.

Bu sefer ben değil; gece amansızca ıslık çalıyordu.

Sayfa : 13