...
Başlık : Bir Gizi Fısıldar Gibi Gülün Adı
Yazar : Betül İğdeli

Edebiyatın usta yazarlarının öykülerinin derleyerek “Emek Öyküleri” adı altında bize sunan Özcan Karabulut’un editörlüğünü yaptığı bu kitapta kendi yazdığı “Bir Gizi Fısıldar Gibi Gülün Adı” öyküsü de yer almaktadır. Öykünün başlığı Gülün Adı Umberto Eco’nun orta çağda geçen polisiye bir kült yapıtını çağrıştırırken, kahramanı da klasik Türk edebiyatında aşık olunan sevgiliyi temsil eden güldür.

“Sonra gri günler, mor sevişmeler başlar” epizoduyla başlayan öyküde mor renk ile sevmeden sevişmeler, gri günlerle de kasvetli zamanlarla geçirilecek olaylar, altı durakta anlatılmaktadır.

İlk bölümde kahramanımızın saçları İstanbul boğazında bir vapurda saçlarının rüzgar metaforuyla, zamanın anılarının yumağını dağıtmasıyla başlar. Sendikada sekreterken geçirdiği hareketli günler, sendika üyeleri kadın sekreter istememeleri yüzünden işten ayrılmasıyla sona ermiştir. Ankara’dan parkları, sinemaları ve tanıdık olduğu kişileri terk ederken kahramanımız kendini darmadağın hisseder. İstanbul’da kapı kapı dolaşır iş arar, konfeksiyon atölyelerinde patronların sarkıntılıkları, çirkin teklifleriyle değiştirdiği işler sonucunda kendine güvenli bir yer bulamaz.

Nihayet Sarıyer’de Boğaz manzaralı bir çatı katına yerleşip fahişelik yaparak kendine “ Tek başına bir dünya” kurar. Tek başınadır ama keyfine göre dekore ettiği dairede telefonla arandığında kentin dört bir yanında buluştuğu müşterileri vardır. Genç yaşta yitirdiğimiz şair Abdülkadir Bulut’un kitabını elinden düşürmediğinden sol eğilimli olduğunu anlarız. Tüm aydınlar gibi, kitaplar okuyup türküler dinler ve tek başına değildir. Tek Başınalık hem sekreterin karakterinin güçlükleri aşma becerisini hem de kent insanının yalnızlığını duyumsatmaktadır.

Yazar, Bostancı Vapurunda yağmurlu fırtınalı havada iliklerine kadar ıslanmışken yaktığı sigaranın alevinde askerliğin izlerini taşıyan arkadaşının yüzüyle karşılaşır. Adamın kısık bir sesle anlattığı öykümüzün kahramanı sekreterle sevişmelerinin hikayesine Artvin’li Çavuş da kulak kabartmaktadır. Kadınsız olduğundan Tarlabaşı’nda, Beyoğlu’nun arka sokaklarında çocuk yaştaki fahişelerle olan birlikteliklerini kaba şakalarla anlatmaktadır. Asker hikayelerindeki gibi belden aşağı konuşmalara dalınca güzel sekreteri otel odasında yapayalnız unuturlar.

Sekreterken bir yerden bir yere sürüklenerek yaşadığı hareketli günler, mor sevişmelerle ruhunun üşüdüğü yumuşak yastıklar “unutulan işçiler, unutulan demokrasi ve ekmek kavgaları” gibi o da sendika odalarında unutulmuştur. Kahramanımız erkek egemen sendika başkanının muhafazakar bir partiden millletvekili olduğunu gazetelerden okur.

Güvertede Doğan’la karşılaştığında sendikanın eğitim müdürünü tanır. Küçük bir kaçamak için yaklaşan adamı görünce kırmızı rujunu silerek makyaj maskesinin ardında sakladığı yüzle, "Doğan Abi tanımadın beni " dediğinde adam şaşırır, özür dileyerek adını sorduğunda hüzünle gülümseyerek bir şeyler mırıldanıp, arkasında sararmış bir yüz bırakarak uzaklaşır.

Yaşanan bu toplumsal çöküşte(dekadans) Doğan, ansiklopedi satıcısı olarak sisteme eklemlenirken güzel sekreter gövdesinin çıplaklığını ve sessiz çığlıklarını sunarak, seçtiği bir gecelik sevgililerle yaşamının nasıl değiştiği gri günlerini düşünür. Dede Korkut hikayelerinde kahramanlara yaptığı işler için ad konulurken bu öyküde sekreterimizin ismi duyulmaması için “bu kentin dar sokaklarında…bir gizin fısıldanışı gibi kaç kez fısıldanmıştır GÜL’ün adı” ancak mırıldanılacaktır.

Özcan Karabulut çocuk işçiliği uzmanı da olarak sendikal mücadelede konusunda Emek Öyküleri kitabının editörü olması, sömürüsüz bir dünya için savaşan işçilerin en içten edebiyatın anlatacak olmasından kaynaklanmaktadır. İstatistikler durumun vahametini ortaya çıkarsa da sayılar soyut rakamlar olduğundan Yüzleşme, ancak çalışanların sorunları ve mücadelesi, yaşananların bilinmesiyle gerçekleşebilecektir.

Yapıtlarında yaşadığımız çağın tanıklığını yapan yazarımız her zaman ezilenlerin yanında olup aşk, dostluk, dayanışma, geçmişe özlem, devrimci mücadele, çocuk işçilerin durumunu işlemiştir. Yapıtlarında estetik bütünlüğü bozmadan olayları içten bir şekilde dile getirmektedir. Biçemi lirik ve çağrışımlı olduğundan şiirseldir. Metinlerinde biçim ön plandadır.

Kitap 2014 yılında yayınlanmıştır ancak Gülün Adı pandemi sonrasında baskıcı rejimlerde görülen adeta orta çağ döneminde kilise egemenliğinin pozitif birimleri geri planı atıp, çıkar çatışmalarına alet edilmesi nedeniyle bir manastır'da kütüphanecinin yasak kitapları yasaklamasını akla getirmesindendir. Eco’nun yapıtında yer alan yasakların nedeni kitaplara zarar gelmemesi olsa da bu bahane ile Hristiyan inancı korunmak istenmektedir.

Hristiyan inancındaki yedi günaha gönderme yapılan bu kitapta en önemli yer tutan konulardan biri de gülmek üzerine tartışmalardır. Gülmenin insana özgü doğal bir konu olmasına karşın Hristiyan inancında gülmenin korkuyu yok edeceği ve korku olmadan inancın ayakta kalamayacağını düşünen rahip, kitapları okuyanları zehirleyerek cinayet dizisini başlatmıştır.

Toplumu yasaklarla korkutmak günümüzde de geçerlidir. Konserlerin yasaklanması, hatta pop müziğin dinlenmesi ve dizilerin yasaklanması ve bazı ülkelerde yasaklamalara uymayan lise çağındaki gençlerin bile idam edilmesi söz konusudur. Orta Çağda geçen ve bir rahibin öldürülmesi ile başlayan bu yapıt kilisenin adalet üzerindeki etkisini de mükemmel bir şekilde ele aldığından Özcan Karabulut içinde yaşadığımız bu dekandansın dispotik çağrışımını bu öykünün çarpıcı başlığı altında “Bir Gizi Fısıldar Gibi Gülün Adı” ile haber vermektedir.

Kaynaklar:

Özcan Karabulut,”Bir Gizi Fısıldar Gibi Gülün Adı”-Emek Öyküleri, NOTAbene Yayınları, 2014 Ankara

Kitap İnceleme, “Gülün Adı”, https://neokudumneizledim.blogspot.com/2016/08/umberto-eco-gulun-adi-kitap-incelemesi.html

BETÜL İĞDELİ KİMDİR?

Ankara doğumludur. Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisi’nden mezundur. Bilişim alanında kamu sektöründe çalışarak KOSGEB’ten emekli olmuştur.
Türk Bilişim Derneği’nin üyesi olup  Bulut  Yazar Dergisi  e- dergisini üç yıldır internet üzerinden yayınlamaktadır.
Asıl adı Betül İğdeligüvenç olan yazar yapıtlarımda Betül İğdeli mahlasını kullanmaktadır.

Şiirleri Deliler Teknesi, öyküleri Filika’ da yayınlanmıştır.  Nehir şiiri "karadullar" Bulut Yazar Dergisinde tefrika edilmiştir.

 Yapıtları

  • Betik Defterim-Şiir
  • Sepintiler -Şiir(Haiku)
  • Dilek Ağac-ı – Şiir (Haiku)
  • Öykü Defterim
  • Limoni—kısa öykü  Kanguru  Yayinları,
  • Sabır Taşı Günlükleri roman Kuytu Yayınları

 

 

 

 

 

Sayfa : 8