...
Başlık : BOY (Kad, Kâmet):
Yazar : Ş. Nezih Kuleyin

Aşk sözlüğünde boy, âşığın en önemli güzellik unsurlarından birisidir. Sevgilinin boyu her zaman düzgün ve uzundur. Fidan gibi incedir, servi gibi uzundur ve servi nasıl rüzgârla dans eder gibi salınırsa sevgili de aynı biçimde yürür ve bu yürüyüş âşığı mest eder.

Karacaoğlan sevgilisinin boyunu şöyle anlatır bize:

Şimdi kömür gözlüm çıkar
Çıkar da yollara bakar
Âşıkın odlara yakar
Boyu serv-i revân şimdi

Ona göre sevgilisinin boyunun bu kadar güzel olması tanrı vergisidir şöyle seslenir sevdiğine:

Yoksa Hak vergisi mi şu senin boyun
Böyle göz süzmeyi kimden öğrendin

Âşığın sevgilisi ile boyunun uyuşuyor olması onların aşkının onaylandığı anlamına gelir. ‘Boyu boyuma uygun’ aslında ‘birbirimize uygunuz’ demektir.

Bir halk türkümüzün sözleri bu durumu anlatır:

Bahçada yeşil çınar
Boyun boyuma uyar
Ben seni gizli sevdim
Bilmedim âlem duyar

Fuzuli boyun (kamet) âşık için önemini şöyle anlatmaktadır bize:

Veh ne kâmet ne kıyâmet bu ne şâh-i gül-i terdir
Ne belâdır nazar ehline ne hoş medd-i nazardır

Sevgilinin boyu ne kadar uzun ve düzgün ise âşığın boyunun övgüye değer hiçbir yanı yoktur. Divan edebiyatında âşık çektiği acılardan dolayı iki büklüm kalmış beli bükülmüştür.

Dadaloğlu boyu yüzünden sevgilisi ile sorun yaşamaktadır:

Bir keten giymiş de önleri sarı
Kokar güller gibi dökülen teri
Hörü mü melek mi yoksa bir peri
Hiç görmedim böyle persek boy dedi

Fatih Sultan Mehmet ise sevgilisine ‘boyuna olan arzumuzu bayrak gibi açığa vuruyorsak da dudağının sırrını gönlümüzde gizli tutuyoruz’ demektedir:

Kâmetün şevki ’alem-veş ne kadar olsa’ ıyân
Dilde râzı dehunün sırrını pinhan iderüz

Gevherî aşk acısı ile belinin bükülmesini dolayısıyla boyunun kıvrık hâle gelmesini şöyle anlatmaktadır:

Bülbülüm uğrattım hâre gülümü
Neye sunsam eriştirmem elimi
El kahrından doğrultamam belimi
Büküldü bu kaddim keman oldu gel

ŞERAFETTİN NEZİH KULEYİN KİMDİR?

Trabzon’da, yani adını Hellence Trapezous’dan alan Karadeniz’in uzun kumdan örme şalını kıyılarda sürükleyen sevgilisinde 1955 yılında doğdum.

“Ya askerler dolaşır ülkeyi bir uçtan bir uca ya da işçiler” ilkesini benimsemiş olan babamla ailecek ayrılıp önce çini diyarı Kütahya’ya, sonra da Herakles’in kenti Karadeniz Ereğlisi’ne geldik. İlkokuldan lise son sınıfa kadar sahil yolunu o sözcük ne demek bu sözcük bu demek diyerek arşınladım.

Sınav sonuçları açıklandığı gün keçi kulaklı Midas’ın kentine yola çıkmak üzere bavulumu hazırlamaya başladım. Hacettepe Üniversitesi Ekonomi bölümüne kayıt yaptıracaktım.

Üniversite’ye gelince sözcüklere ilgim azaldı. Çok önemli görevler bizi bekliyordu, üniversiteyi özerk, ülkeyi bağımsız, ekonomiyi toplumsal yapmamız gerekiyordu. Görevimize ciddiyetle sarıldım. Öğrenci derneği başkanı olarak çıkardığım ilk yayın savcılardan birini çok kızdırdı ve Ankara Kapalı Cezaevinin koridorlarını iki buçuk ay adımla ölçmek üzere oraya gönderildim. Ölçümler kesin ve doğruydu; yirmi üç adım.

Özgür oldum, Nurten’e aşık oldum. Yıldırım aşkı olsa gerekti, hızla evlendim.

Ekonomist olmak için girdiğim üniversiteden evli ve bir çocuklu bir bilişimci olarak 1979 yılında mezun oldum. Kızıma ben Çağın, karım Zeynep adını koymak isteyince uzlaşıp Zeynep Çağın koyduk.

Hacettepe Üniversitesinin bilgi işlem merkezinde işe başladım. Yöneticim Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ül- Lugat-it Türk’ü kadar önemli bir yapıtı edebiyatımıza kazandıran “Dil ile Ekin” in yazarı Aydın Köksal’dı. Yeni bir teknolojinin ülkemize girerken dilimizi de geliştirmesi için çaba harcıyordu. Türkiye Bilişim Derneği’nin de başkanıydı, biz de dernekte muazzaf olarak göreve başladık. Yıllar sonra başkanlık sırası bize geldi, çok onurlandım.

İlk basılı yayınım, 1982’de TBD tarafından “Bilişim Sistemlerinde Belgeleme” adıyla yayınlandı.

Ayşe Kudat ile birlikte çok sayıda sosyal değerlendirme projesi yaptık Türkiye’nin ormanlarıyla ilgili çalışmamız Sosyal Development Paper tarafından basıldı.

Çalışmaya öyle dalmıştık ki, ilk çocuğumuz doğalı sekiz yıl geçtiği halde hala çocuğumuzun kardeşi olmadığını fark ettik ve 1988 yılında bir oğlumuz oldu. İsim konusunda tartışma yaratamadığımız için adını Yalın koyduk.

Bilişim sektöründe proje yöneticiliği yerine kongre organizasyonu ve danışmanlık yapan bir şirket kurduk. O kongre senin bu ülke benim gezerken özellikle Türk Cumhuriyetlerinde sözcükler dünyasının sihrini daha çok hissettim.

Yaşam hızla akıyordu, ilk bilişim gazetesi olarak çıkmaya başlayan BT Haber’de köşe yazıları yazarken diğer köşe yazarı Sinan Oymacı, “Ben artık ‘Netyorum’ adıyla internet gazetesi çıkartacağım. Sen de bana anlattığın sözcükleri orada yaz” dedi ve bir “Öykülerle Sözcükler” macerasına başladık, hala sürer. Bilim ve Sanat Ankara Rehberi sözcük öykülerini her ay kesintisiz yayınladı.

Sonra bir gün TBD Yirmi birinci Bilişim Kurultayının hazırlıklarını görüşmek üzere Özgür Uçkan, İlhan Uçkan, Rahmi Aktepe ve ben yemek, yemek üzere buluştuğumuzda İlhan Uçkan’ın aslında o günlerde en çok okunan yazarlar arasındaki İlhan Uçkan olduğunu öğrendim. O da benim sözcüklerin sihrine kapılmış biri olduğumu. Çok okunan kitapların yazarıydı, anlattıklarımı okunur buldu . Ben de editörlük desteği vermesini rica ettim..

Hayat İçin Bir Kahve Molası Notos Yayınları tarafından basıldı. Ben kendimi o kanaldan bu kanala kitabı anlatmak için koşarken buldum.

Daha sonra “Seyyahların Gözüyle Ankara” kitabım Ankara Kalkınma Ajansı tarafından, Aşk Sözlüğü” adlı kitabım Bilim ve Sanat Yayınları tarafından basıldı.

Türkiye Bilişim Derneği’nde Başkanlık yaptım.

Hacettepe Mezunları Derneğinin Başkanlığını yaptım.

TOSYÖV’de 6 yıl Başkanlık yaptım, şu anda başkan yardımcısıyım.

Üretkeniz Biz’in Ortağıyım.

Bulut Yazar Dergisinde ve Elizim dergisinde yazmaya devam ediyorum. Çok sayıda radyo ve televizyon’da konuk konuşmacılık yapmaktayım.

Bir yandan da üçüncü çocuğumuz olan şirketimiz Semor ile yaşam savaşı vermeye devam ediyorum.

İşte yaşamımın özeti bu.

 

Sayfa : 10