...
Başlık : Kiraz Ağacı
Yazar : Betül İğdeli

     

Gökçer Tahincioğlu’nun çağına tanıklık eden ikinci romanı “Kiraz Ağacı”, ‘Hayata Dönüş’ adlı operasyonun sonunda, Korsakoff sendromuyla hafızalarını yitirmiş iki gencin yaşama tutunma mücadelesinin anlatımıdır. Romanın kahramanı Hivda ile iyileşmesi için gönderildiği İngiltere’de ay denize vururken Tek bir hakkı olsa unutmayı mı, yoksa hatırlamayı mı seçeceğini sorarken karşılaşırız. Unutmanın hafızasını yitirmek, kimliğini, kişiliğini kaybetmek olacağını bilen kahramanımız mücadeleyi seçecektir. Küreselleşmeyle tarihin sona erdiği ideolojilerin öldüğü savlarıyla gündemimizi belirleyen bireysel yaşama önceliğinin de ideolojik bir yaklaşım olduğunu unutmamalıyız. Devletin koruması altındaki mahkumların diri diri yanarak can verdiği bu operasyonun adlandırması bir oksimorondur. Toplumsal belleğimizi canlı tutacak toplumsal gerçekçi romanlar yazan yazarımız Gökçer Tahincioğlu, bireysel dertlerin öne çıktığı yapıtların yaygınlaştığı sanat atmosferinde 2000’li yıllarda diğer adı ’tufan’ olarak adlandırılan F Tipi cezaevlerini ve hemen ardından başlayan ölüm oruçlarını odağına alan bir toplumsal gerçekçi yapıt daha yazmıştır.

Toplumsal gerçekçi köy romanlarındaki haksız düzen, sömürülen köylü ve kurtarıcı temlerinden oluşan üçlü şema, çağına tanıklık eden 12 Mart ve 12 Eylül romanlarında köylülerin yerini halk, ağanın yerini burjuva sınıfı alırken, kurtarıcı rolünü gençlik üstlenmiştir. 60 anayasasının getirdiği halkın özgürlükleri ve hakları konusunda uyanışı, egemen güçler tarafından lüks olarak görülecek gelişen gençlik hareketlerini, zaman zaman provokatörler de kullanılarak kışkırtıp 12 Mart darbesini hazırladılar. 12 Mart darbesiyle aydınlar tutuklanarak işkence görmüş, kimi gençler asılmıştır. Yazarlar, çağına tanıklık eden romanlarda karakollar ve cezaevlerindeki işkence ve kötü muameleleri yansıtmışlardır. Unutmaya meyilli belleğin uyarılması ve mücadele içindeki ihanetlerin eleştirisi yalnız Ayşegül Devecioğlu’nun Kuş Dilimde Öykünen yapıtında yer almaktadır. Kiraz Ağacı romanındaysa toplumsal mücadelenin hatırlatılmasının yanı sıra bireysel olarak yüzleşme de yer alıyor. Yazar devrim için çabalayanların önce kendi eksikliklerinin farkında olmasını, yüzleşmeyi değişim için zorunlu gördüğü bireyin psikolojik derinliğini de yansıtıyor.

Yazar, değerlerimizin yitimi, kadına yönelik şiddet, cinayet, ayrımcılık nedeniyle eski günlerdeki toplumsal yapıyı özleyen okurların öykü ve romanlarda bireysel anlatıları seçmelerini, gerçeklerden kaçış olarak toplumsal belek yitiminin getirdiğini düşünmektedir. Kiraz Ağacı, günümüz çok satar romanlarından yalnız toplumsal gerçekçi olmasıyla değil, romanın geçtiği çevreyi flu bir fonda gösteren yapıtlardan ayıran sahiciliğiyle de ayrılıyor. Kast ettiğim yazarının gazeteci oluşundan kaynaklanan belgesel niteliğindeki olayların anlatılması değil. “Yaşar Kemal’in, Orhan Kemal’in, Vedat Türkali’nin bir gelenek yarattığı Türkiye edebiyatında son yıllarda o anlatıdan kaçınma eğilimi” yerine Türk coğrafyasının ve sosyal dokunun betimlenmesi, geçtiği zamanın haberleri, çevrenin ve değerlerin değişimi, zamanın iz bırakan şarkıcı ve futbol ikonlarıyla bireyin yaşamını kuşatan ortamı hissettirmesidir. Okurlar, köyden gelerek gecekondu mahallelerde yerleşen insanların yaşam mücadelesini yalnız bir istatistik ve raporlanmış haberlerle görmektedir. Okur buradaki yaşam koşullarını, insanların beklenti ve problemlerini, zaman içinde şehirleşmeyle gelişen süreçleriyse roman kahramanlarıyla izleyebilmektedir.

İnsanlığın daha iyi bir dünya kurması için kendini devrime adayan ve mücadele eden üniversite öğrencisi Hivda’nın yolu, gazeteci Deniz’le kesişir. Hivda’nın kardeşi Füsun ve Deniz’in kardeşi Serhat, kızların dedesi Yahya ve otokrat düzenin koruyucusu Mesut, romanın kahramanlarıdır. Devlet adına her türlü yolu mubah gören Mesut komiser, yalanların söylene söylene yalanlıktan çıktığı günümüzde Bilgi almak için işkencenin de yapılabileceğini kayda geçmemesini istemeden söyleyebilen istihbarat elemanlarını temsil etmektedir.

Hivda edebiyatta kadın güzelliğinin simgesi olan ayın doğarken anlamını taşıyan sarışın bir genç kadındır. Deniz Dersim’den Ankara’ya göçen, özlediği sılasının doğasını anımsatan Kiraz Ağacını sırdaş edinen, üniversite öğrencisiyken faşistlerce işgal altındaki okulu bırakarak gazeteciliğe soyunan bir gençtir. F tipi cezaevlerine karşı eylemleri yöneten Hivda’ nın hayranıdır. Onun gözaltına alınmasından korkarak yardımına koşması tanışmalarını sağlayacaktır. Babalarına düşkün kızların ona benzeyen kişileri seçtiği söylenir. Deniz’in tılsımlı kiraz ağacı, Hivda’ ya, babasının gecekondularının bahçesine diktiği kiraz ağacını hatırlatacaktır. Deniz’in Hivda ile birlikteliği mahallenin dişi kedilerini koruyan delikanlı gibi davranan Mesut’un hoşuna gitmez. Polis kolejinden mezun, şık giyimli, klasik müzik dinleyen pahalı lokantaların müdavimi Mesut bir avukatla evli çok hırslı bir polistir. Ancak cemaatlerin yükseldiği sosyal değişimi fark edemez, cemaatlerin sohbetlerine katılmaz.

Yahya’ nın torunlarını kollamak ve Hivda’ yı takip edebilmek için Füsun’u emrindeki polisle evlendirerek Yahya’nın gözüne girmek istemektedir. Gazeteci Deniz ile Hivda ayrılmışlardır. Ama Mesut Hivda’ya işkence edecekleri yalanıyla sorguda Deniz’in çözülmesini sağlayacaktır. Aslında ifadesindeki bilgiler açık bilgilerdir, verdiği tek bilgi terk edilmiş bir hücre evinin adresidir. Ancak bu olay Deniz’in yoldaşları tarafından hoş karşılanmadığından cezaevindeki ölüm orucunda kendini aklamak için çabalamasına yol açacaktır. İstanbul’da tutuklanan Hivda, ölüm orucunda Korsakoff sendromuna yakalanmıştır. Tahliye edildikten sonra bir süre Deniz’in gecekondusunda bakılmış daha sonra İngiltere’ye gönderilmiştir. İngiltere’den dönüşünde gecekonduları yıkılmış olduğundan onun yerine yapılan bahçesinde gecekondudan geriye sadece kiraz ağacı kalan bir apartman dairesinde Füsun ile yaşamaya başlamıştır. Yahya seçimlerde adaylığını koymak istediğinden onun dönmesinden hoşlanmaz. Mesut kim olduğunu belirtmeden Hivda’ ya kardeşinin bir polisle evlenerek ona ihanet ettiğini söyler. Mesut, Hivda’ ya dedesinin sözünü dinlemesinin daha iyi olacağını isterken kendine bile itiraf edemediği aşkını fark eder.

Hivda Füsun’un ihanetini affedemeyerek evden ayrılır. Füsun’un eski sevgilisi Ali ve kardeşi ile buluşur. Füsun’la ihaneti için yüzleşmek isterken; Füsun’u, Ali’nin de kendisinin de yapayalnız bıraktığını anlar. Daha iyi bir dünya kurmak için giderken kardeşini hiç düşünmediğini fark eder. Mesut son zamanlarda gözden düşmekte olduğunu sezmektedir. Hâlbuki çok çalışmış, daha yüksek makamlara yükselmeyi hak etmiştir. Yahya, seçimlerde istediğini elde edememiş, ancak gecekondu yapmaktan, market zincirleri sahibi olmaya kadar yükselmiştir. Mesut ondan yeni bir makama atanması için yardım ister. Ancak ona cemaatin sohbetlerine katılmadığı için yardımcı olamayacağını söyler. Ancak cebine para sıkıştırmayı ihmal etmeyecek kadar da çıkarlarını gözeten biridir.

Füsun ile barışarak yaşamını düzene koymaya çalışan Hivda defterinde ismini bulduğu Deniz’i araştırır. Cezaevinden çıkınca gecekondularında yaşadığı Serhat’tan olanları öğrenir. İngiltere’ye gönderilmeden evvel Deniz ile çocuklar gibi oynadığı, birbirlerini oyuncağını paylaşamayıp kavga ettiklerini hatırlar. Ama birbirlerini severken kendisinin görev için İstanbul’a gittiğini öğrence şaşırır. Her ne kadar Serhat onların birbirlerini çok sevdiğini söylese de Hivda’ nın Deniz’ le ilgili konuları paylaşmaması nedeniyle tanıdığı insanlar bu konuda pek bilgi sahibi değildir.

Kiraz kelimesinin Yunan mitolojisinde karşılığı doğum ve yenilenme manasındadır. Çin'deki anlamı ise ölümsüzlük olan kiraz ağacının altında kahramanlarımız ölümsüz aşklarına kavuşacaklardır. Hivda, geçmişindeki boşlukları dolduramasa da Deniz’e yeniden aşık olmuştur. Deniz, “gözlerini ayırmadan baktığı Hivda’ nın gözlerinde unuttuğu bir şarkıyı gördü. Bir film karesi olsa, tam bu sırada çalacak bir şarkıyı.” “Nasıl bilmiyorum ama ben hep seni düşündüm. Hatırlamadığım sevgilim seviyorum yeniden.“ diyecektir.

Tahincioğlu bu yapıtta kendisine “Hayata Dönüş” operasyonuyla gazeteciliğin verdiği şahitliklere karşın korku filmlerindeki gerilim sahnelerine dönüşebilecek epizotlar yazmak yerine okuyanları rahatsız etmeyecek bir üslup ile süreci, bu süreci yaşayan insanların bireysel seçimleri ve kendileriyle yüzleşmelerini de anlatmıştır. Çağına tanıklık eden romanlardaki pesimist yaklaşıma karşın daha iyi bir dünya kurmak için savaşanların aşkını anlatan bu yapıt gibi toplumsal gerçekçi yapıtların yazımını sürdürmesi dileğiyle.

 

Kaynak:

Gökçer Tahincioğlu, ”Kiraz Ağacı”,İletişim Yayınları,2021
Ayşegül Devecioğlu, ”Kuş Diline Öykünen”, Metis Edebiyat,200!
Adnan Gerger, “Unutmamaya Adanan,KirazAğacı
https://birikimdergisi.com/guncel/10349/unutmamaya-adanan-kiraz-agaci
Aylin Kaplan, “Gökçer Tahincioğlu ile Kiraz Ağacı üzerine: Kendi devrimini yapmayan kimse, dünyada bir kibrit çöpünün bile yerini değiştiremiyor”,
Https://t24.com.tr >Söyleşi
Anıl Mert Özsoy, ”Gökçer Tahincioğlu Söyleşisi:Kiraz Ağacı-toplumsal ve bireysel hafızayı Tartışıyor”
Https://www.gazeteduvar.com.tr >KİTAP

Sayfa : 6