...
Başlık : EDİTÖRDEN...
Yazar : Filiz Bilgin

2023 yılının son sayısını çıkarıyoruz.  Bu yıl sırasıyla Özcan Karabulut, Ayla Kutlu, Tekgül Arı, Sultan Su Esen, Nihan Kaya’yı konuk ettik. 29 Ekim’de de Cumhuriyetimizin 100. yılı nedeniyle100.Yıl Özel Sayısını çıkarttık.  Özel sayıdan sonra bu sayıda da Cumhuriyetimizin başkenti Ankara’yı dosya konusu yaptık.

Beş bin yıllık geçmişi olduğu yazılan Ankara’nın çeşitli uygarlıklara başkentlik yapmış olması jeolojik konumundan kaynaklanmakta. Cumhuriyetimizin Başkentinin Ankara olması, Anadolu’nun hemen hemen ortasında, dolayısıyla tüm yönlere açılan yolların kavşak noktasında yer almasının yanında diğer önemli bir nedenini Falih Rıfkı Atay “Çankaya” adlı kitabında şöyle açıklıyor: “Mustafa Kemal acaba neden Ankara’yı seçti? Meselenin böyle konuşu doğru değildir. Mustafa Kemal sadece Ankara’da kalmaya karar vermiştir. Ankara ilk zamanları milli kurtuluş savaşının karargâhı idi. Düşman, onun yakınlarına kadar gelmiş, fakat kapısını zorlayamamıştı. Yer yer birçok bölgelerde Büyük Millet Meclisine karşı ayaklanmalar olmuşken, Ankara, hareketi ve Mustafa Kemal’i sonuna kadar tereddütsüz tutmuştur. Tutuşunun sebebi kuvvet baskısına verilemez. Çünkü Ankara’da askeri kuvvet daima pek azdı. İrtica, fesat ve tahriklerinin böyle kuvvetleri, çok da olsalar, ne çabuk erittikleri de başka merkezlerde görülmüştür. Sonra din işleri reisliği vazifesini gören rahmetli Hoca Rıfat Efendi, pek vatanperver, dürüst ve cesur, bundan başka Ankaralıların da pek saydığı bir adamdı. Sert yaylanın bu çetin karakteri, hemşerileriyle beraber, en güç zamanlarda Mustafa Kemal’e bağlı kalmıştır. Ve sadece inandığından ve inandıklarından!” (1)  

Ankara’yı konu alan pek çok roman, araştırma eser var. Bunların arasında Nezih Kuleyini’in hazırladığı “Seyyahların Gözüyle Ankara” eserini ayrı bir yere koyuyorum. Ankara’nın tarihsel gelişimini, Ankara’da kurulmuş olan uygarlıkları, Ankara ekonomisini, Kurtuluş Mücadelesi yıllarında  Ankara’yı, yüz yıllar  boyunca Ankara’yı gelmiş, gezmiş seyyahlar gözüyle tanımak ilgi çekici. 1553-1555 yılları arasında İstanbul ve Anadolu’da gezmiş Macar araştırmacı Hans Dernschwam’ın Ankara’yla ilgili birçok konuya değinmesinin yanında meşhur Ankara simidine “Odunsuzluk da var tabii. Fakat ekmek pahalı değil doğrusu. 1 akçeye 8 ekmek aldık. Zaruret halinde insan bununla 7-8 gün idare edebilir. Ankaralılar yuvarlak, lezzeti iyi, üzerine beyaz haşhaş tohumu ekilmiş bagel, yani halka ekmek (simit) de yapıyorlar:” (2) diyerek yer vermesi, bir de altına şeklini çizmiş olması insanı gülümsetiyor. Polonyalı Simeon’un 1618 yılı Ankara seyahatinde “Şehir halkı hemen kamilen sofçudur. İyi cins sof buradan çıkar ve dünyanın her tarafına sevk edilir. Her memleketten gelip Ankara’da oturan tüccarlar sof, çamlit, yağmurluk ve başka kumaşlar toplarlar.”(3) cümleleriyle anlattığı sof kumaşının sonraları üretilmez olması insanı üzüyor. Öte yandan Fransız gazeteci Berthe Georges Gaulis 1921 Mayıs’ında gördüğü Ankara’yı “İlk bakışta, Ankara, onların fikir yapısını güçlü biçimde topluyor, bütünleştiriyordu. Burada hoşgörü yoktur, avarelik, heveskârlık yoktur. Herkes için sert, acımasız bir kural vardır. Çalışma dışında her şey, neredeyse yasaktır. Havada, ham bir çeşni sezilir, bu haliyle, muhteşem, soyutlanmış, aşırılaşmış; sanki bir ince çelik bıçakla kesilmiş o sivri yokuşlarıyla, dev geçmişi devamlı akla getiren harabeleriyle, gelecek dolu kalabalıklarıyla, bu şehir tam bir enerji kaynağıdır.” (4)diye Kurtuluş Savaşı Ankara’sını anlatmış. Bu noktada da Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun,  Kurtuluş Savaşı veren insanın, Cumhuriyet kurulduktan sonra yeni hayat tarzını şekillendirirken bize has değerlerle batılı anlayışın sentezine ihtiyaç duyulduğunu anlattığı “Ankara” romanı akla geliyor. Tabii ki Ankara çok kapsamlı anlatılacak zengin tarihi, kültürü, iktisadi yapısı gereği bu sayımızda ele aldığımızdan çok daha geniş ele alınabilir. Biz burada Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı dolayısıyla anmış oluyoruz. Dergi içeriğindeki bu vesileyle yapılan söyleşiyi, yazıları, öyküleri ve şiirleri beğenerek okuyacağınızı ümit ediyorum. 

Yine bu sayımızda Serdar Koç’un “Senin De Kıyametin Olacak” şiirinin   Türkçesinin yanı sıra  Filistin’de yaşanan acı nedeniyle İngilizcesine de yer verdik.

Şiir, öykü, deneme, makalelere dergimizin her zaman açık olduğunu bir kez daha hatırlatarak eserlerinizi bekliyoruz.

 Okumak ve yazmak arzusunun hep sıcak kalması, yeni yılda huzur ve barış içinde yeniden buluşmak  dileğiyle.

 

Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Bateş A.Ş. 1980, İstanbul, s.418

Seyyahların Gözüyle Ankara, Ankara Kalkınma Ajansı, 2020, Ankara, (2) s.37, (3) s.45, (4)s.130

Sayfa : 2