...
Başlık : BAHİS
Yazar : Filiz Bilgin

Sonunda onunla bahse girmeyi başardı. Bunun en iyi yol olacağına karar verdiğinden beri başaramamanın ve B planına da zamanın yetmeyeceği korkusu içini daraltıyordu.

        Yanda, bir bakış atımı uzaklıktaki apartman inşa edildiğinden bu yana yükselen kaygısının yersiz olmasını diledi durdu içinden. Sokağın son bahçeli evini de yıkmış yerine apartman dikivermişlerdi. Artık başını o tarafa da çeviremiyordu. El birliğiyle sokakları yeşilden griye döndürmüşlerdi işte. Bir gökyüzü, bir asfalt…  Az seçen gözlerinin bundan sonra görüp göreceği buydu. Onun için bir yandan planın işleyeceğini düşünürken bir yandan da işlemeyip, son dostunun arkasına bakmadan gitmesini sağlayamamaktan korkmaktaydı.

       İlk adım olarak ondan bir çam yaprağı istemişti. Hiçbir yerden olmasa bile Anıt Kabir’in bahçesinden bulabilirdi. Avucunda yumuşacık tutarak onu,  acındırmıştı kendini.

       -   Bir çam kokusuna hasretim ne zamandır, demişti. Boynunu büküp; sen bu hasretimi giderebilirsin aslında, diye eklemişti.  Avucundaki vücudun önce titreyip sonra gerildiğini duyumsamıştı.  

       -  Yapabilirsin. Bu salonda o köşeden bu köşeye nasıl uçuyorsan aynen öyle yapacaksın. Şuradan üç kanat çırpımı ötede bir tepelikte tek başına duran büyük bir bina göreceksin. Çevresi  yeşillik, kendisi dimdik bir bina. Orada bulursun istediğimi, demişti.

       İkna etmek zor olmuştu. Bir heveslenip uçmuş pencereye, bir korkup sığınmıştı avucuna.  Sonunda gidip getirmişti. Çam yaprağını görünce İhtiyar nazlanmıştı Kuş’u olabildiğince. İkisi birbirini, aynen gördüğünce adlandırıldı. Biri İhtiyar, biri Kuş.    

         İhtiyar bir süre sonra ikinci aşamaya geçmişti. Eli yüreğinde isteğini söylemişti Kuş’a. At kestanesi yaprağı istiyordu.  Hiçbir yerde bulamazsa Kumrular Sokağı’nda bulur ümidindeydi. Sonbaharda pat pat kestanelerini döken  ağaçlar bildi bileli hep oradaydı. Aksini düşünmek istemeyerek tarif etmişti Kuş’a gideceği yeri. Kuş yine ürkmüş ama ilki kadar ikircikli davranmamıştı.  Gitmiş ve at kestanesi yaprağıyla dönmüştü. İhtiyar, çifte sevinçte bağrına basmıştı Kuş’u.  Gidip gelmeler çoğaldıkça yalnızlıklarından taşmışlardı.

        Kuş’un dışarı alıştığına inandığı bir gün ihtiyar planının son aşamasına geçmiş  Kuş’tan asma yaprağı istemişti. Yeni kazandığı güvenin sarsıntılarında Kuş itiraz etmişti;

  • Nereden bulurum asma yaprağını? Kuş bakışıma rast gelmedi hiç.
  • Bulursun, bulursun.
  • Asma bağlarda olmaz mı? Bu şehirde bağ var mı ki!
  • Yine tarif ederim yerini.
  • Kaybolurum. Korkuyorum…
  • Bulacaksın biliyorum.
  • Emin misin?
  • Tabii… İstersen bahse bile girerim.

       Kuş ürküntülü, tüylerini kabartmıştı. İhtiyar, titrek parmaklarıyla onları sıvazlayarak yatıştırdı. Sonunda Kuş;

  • Peki , bahse girelim.
  • Nesine?
  • Ben bilmem ki! Sen görmüş geçirmişsin, sen söyle.

     İhtiyar istediği noktaya Kuş’u getirmenin memnuniyetini gizlemek için ağır ağır konuşmuştu;

  • Asma yaprağını bulamazsan sana bir eş bulacağım,  asma yaprağını getirirsen de gidip eşini kendin bulacaksın.

       Kuşun yüreği  titredi. İhtiyarı bırakmakla kanat çırpmak arasında bocaladı. İhtiyar üsteleyerek tarif etti Atatürk Orman Çiftliği’nin yerini. Kuş  daha fazla direnemedi uçtu. Çiftlikte asma bağları, örnek bahçeler  vardı, biliyordu İhtiyar. Bekledi… Bekledi…  Neden sonra Kuş döndü. Asma yaprağını bulamamıştı. Üstelik de perişan  gözüküyordu. İhtiyar avucunda delicesine atan kalbi nasıl dinginleştireceğini bilemedi.

  • Dediğin yere gittim, ama değil asma, ağaç bulmakta zorlandım, üstelik nereye dönsem kanadım bir beton bloğa takıldı. Kayboldum aralarında.  Yolumu buluncaya kadar neredeyse teleklerim kırılacaktı.

       İhtiyar inanamadı. Kuş’un yanlış yere gittiğini düşündü. Onu sordu, bunu sordu. Kuş Atatürk Orman Çiftliği’ne gitmişti ama çiftlik bildiği gibi değildi.  Çocukluğunun piknik alanı yitmiş, asmalar sökülmüş, ağaçlar kesilmişti demek. Bozkırın ciğeri zift içinde. Ankara nefessiz.

               İhtiyar göğsünde hisseti beton blokları, sıkıştı yüreği.  Kuş’u da gönderememişti yanından.   Yorgun kanatlarını öptü;

  • Oradaki üzümleri bir tatsan, o yaprağı bir koklasan hayat bulursun, dedi. Daha da fazlasına gücü yetmedi.

     Kuş, İhtiyar’a kötülük yaptım diyerek savurdu kendini gökyüzüne.

            Günler sonra iki metre küplük bir toprak üstünde bir ölü kuş bulundu, ağzında asma yaprağı, telekleri kırık.

Sayfa : 9