...
Başlık : Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine
Yazar : Ş.Nezih Kuleyin

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.
Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.
Neden mi?
Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.
İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.
Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.
İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.
Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

v

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

v

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Psikoloji, Yazın ve Sanallaşma Üzerine

 

Yazar: Ş. Nezih Kuleyin

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.

 

Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.

 

Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.

Neden mi?

Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.

 

İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.

 

Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.

 

İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.

 

Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

Gelişen bilişim teknolojisi yeni bir gerçekliği bize dayatmak üzere. Bu yeni gerçekliğin ya da yeni yaşam ortamımızın adı sanallaşma. Bugün sosyo- psikolojik bir varlık olan insanın ortaya çıkan bu yeni kavramla arasında oluşmakta olan çelişkileri, kendi kişisel yorumlarımla sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ben geçmişte Türkiye Bilişim Derneği başkanlığını yaptım o zamandan beri hep teknolojiye karşı çıkmanın gericilik olduğunu düşünmüşümdür.
Şimdi de Sanallaşma (burada sanallaşmayı teknik bir kavram olan virtualization anlamında değil genel olarak anlaşıldığı biçimde kullanıyorum) için söylediklerimi yeniden gözden geçirme ihtiyacı duyuyorum. ‘Her ne yapılırsa yapılsın bunun bilgisayar ortamında sanal dünyada gerçekleştirilmesi mutlaka çok iyi bir şeydir buna karşı çıkmak da teknolojik gelişmeye karşı çıkmaktır’ tarzındaki düşüncemden vazgeçiyorum.
Neden mi?
Çünkü. Elektronik Kitap ya da Sayısal Kitap denilen kitapları ister bilgisayarıma indirerek okuyayım ister başka bir gelişmiş avuç içi iletişim araçlarına aktararak okuyayım hiç zevk almıyorum. Geliştirilmiş kitaba benzetmeye çalışan yazılımların hiçbirisi bana kitapçıdan satın aldığım bir kitabı olurken hissettiğim hazzı vermiyor. Her şeyden önce ortada inanılmaz mükemmellikte bir teknik var ama ruh yok. Tıpkı ‘onun arabası var’ şarkısında olduğu gibi. Hele internet üzerinden gazete okumanın bende yaratığı duyguyu size anlatamam tıpkı ‘yağmurlukla banyoya girmiş gibi’ hissediyorum kendimi.
İnternet üzerinde gerçekleştirilen ve bir milyar evet yanlış duymadınız bir milyar katılımcı ile sanal ortamdaki yapılan mitingler var bugün dünyada her gün de yeni bir miting çağrısı telefonunuza ya da bilgisayarınıza düşüyordur. Ulaşılan rakamlar inanılmaz. Yapanlara sorarsanız da mitinglere çok başarılı oluyor. Şimdi soruyorum size beş yüz kişi ile yapılan herhangi bir miting mi yoksa dünyada yapıldığı iddia edilen mitingler mi daha çok ses getiriyor. Şilili kadınlarım protestosunun etkisini hangi sanal miting yapmayı başarabildi bugüne kadar. Yanıtını siz verin ama bana sorarsanız tepkinin sanalı olsa, olsa “trışkadan tayyare” oluyor. Fazla haksızlık yaptığımı düşünerek yeteri kadar etki yaratmıyor diyelim.
Pandemi ile birlikte toplantı yapma biçimimiz de değişti. Toplanıyoruz ama eğer toplantıya katılanların sayısı belirli bir rakamın üzerindeyse örneğin ondan büyükse katılanlardan bazılarının ekrandaki görüntüsünü kapatarak toplantıya misafir olarak katılım yaptıklarını gözlüyoruz.
İnsan kaynaklarımızı çok yüksek ücret ödeyen yabancı şirketlere kaptırma sorunu da sanallaşma ile daha çözülmez bir duruma doğru hızla ilerliyor. Uluslararası şirketler yazılımcıları kendi ülkelerine dahi götürmeden ucuz işçi olarak uzaktan çalıştırıyorlar.
Söyleyeceğim o kadar çok şey var ki her gün sanallaşıyor ve ben sanallaştıkça sanki içimin kuruduğunu hissediyorum. İnternet gazetelerinde her gün yayınlanan doğa belgeseli haberler gibi. Sanallaşma sokağa hâkim olan endüstrileşmenin insanları eve kapamasının bir aracı gibi geliyor bana ve arkadaşlarımla arama giren mesaj kümelerinden ve tümünü yanıtla seçeneğini kullanarak verdiğim yanıtlardan nefret ediyor ve yeter artık daha fazla sanallaşmayalım diyorum.

 

 

 

 

 

 

 

Sayfa : 13