...
Başlık : KAHROLASI ŞEMSİYE
Yazar : MAHMUT ARSLAN

Yaşlı adam karakolda ifade veriyordu. Genç kadın komiser ise hiç de sempatik olmayan bir tavırla şüphelinin verdiği ifadeyi bilgisayara geçiriyordu. Karşısında yine suratına bakmaktan iğrendiği genç kadınları taciz eden sapık ihtiyarlardan biri vardı. Aslında eski zamanlar olacaktı ki moruğu içerideki bir odaya tıkıp ayağındaki sert asker postallarıyla eşşek sudan gelinceye kadar bir güzel dövecekti ama şimdilerde her şey şeffaf olmak zorundaydı. Yine de bu moruk sapığın yaptığı taciz yanına kâr kalmamalıydı. İfadesini yazdırırken yakayı sıyırması için hiç de ona yardımcı olmak niyetinde değildi.
Bir gün üniformasız geziyorken gündüz gözü kendi başına da böyle talihsiz bir olay gelmişti ama Allahtan silahı çantasında olduğu için tacizciyi kıskıvrak sucüstü yaparak tutuklayıp kelepçeyi basmıştı. Aslında bu yaştaki babasından daha büyük bir erkeğe normalde amca diye hitap ederdi ama burada ancak mağdurlara, müştekilere ve şahitlere bu şekilde sıcak ifadeler kullanılırdı. Şüphelilere amca, teyze, dayı abi gibi sıfatlarla seslenmek hoş karşılanmazdı. Hatta bir şüpheliye bey ya da hanım da denmez sadece adı ve soyadı ile hitap edilir ve ondan bahsederken de sadece şahıs kelimesi kullanılırdı.
“Halit Faruk Taşpınar, hakkınızda kamusal alanda ahlaka aykırı davranışlarda bulunmak ve müşteki Ayla Yılmaz’a cinsel saldırı ve tacizde bulunmaktan şikayet var. Aleyhinizde üç adet tanık vardır. Şimdi bize bugün öğlen saatlerinde Yıldız İş Merkezinde olanları düzgünce anlatın. İsterseniz Avukatınız gelmeden konuşmayabilirsiniz. O zaman bekleme odasına alınacaksınız.”
“Avukata gerek yok kızım, ben herşeyi anlatacağım”
“Bana kızım diye hitap etme. Senin gibi tacizden şüpheli bir babam olsun hiç istemezdim. Benim babam şerefli bir öğretmendi. Çok istiyorsan Nurcan Komiserim dersin.”
Bu ifadeleri duyan Halit Faruk Taşpınar’ın başından aşağı kaynar sular dökülmüştü. İşlemediği bir suçun cezasını şimdiden çekmeye başlamıştı bile. Eli ayağı ve sesi tiriyordu. “Elbette Komiser Hanım” sözleri ağzından zor çıkmıştı. Kırk yıldan fazla ülkenin en büyük firmalarından birinin insan kaynakları müdürlüğünü yapmıştı. Meslek hayatında tek bir olumsuzluk yaşamadan namusu ve şerefiyle emekli olmuş, bir dolu takdir ve teşekkür belgesi de almıştı. Şimdi burada suçsuz günahsız yere kızı yaşında bir komiser tarafından ahlaksızlık, namussuzluk ve şerefsizlikle suçlanıyordu. Bu kadın komiser kendisini çoktan mahkum etmişti bile, üstelik henüz hiç dinlemeden. Hayatında ilk defa gözaltındaydı ve ifade verdikten sonra nöbetçi hakimliğe çıkarılacaktı. Bir de kadın hakime ratlarsa tutuklanacağı kesindi. Hoş genç ve güzel bir kadın komiserden bir taciz şüphelisine sempatik davranması da beklenemezdi ya. Komiser Nurcan arkasına yaslanıp elini önündeki bilgisayarın klavyesine götürdü ve sert bir ses tonuyla sordu,
“Evet anlat bakalım söylediklerini aynen yazıya geçiriyorum sonra okuyup imzalarsın.”
“Olayların nasıl geliştiğini anlatacağım ama baştan üzerime atılı suçların hiçbirini kabul etmediğimi belirteyim.
Kırk yıldan fazla Onur Holding’in insan kaynakları müdürlüğünü yaptım. Bu süre içinde en çok dikkat ettiğim husus da kadın çalışanların erkek üstleri ya da iş arkadaşları tarafından rahatsız edilmemeleri için her türlü önlemi almak olmuştur. Hatta bu konuda Çalışma Bakanlığından ödül bile aldım. İnternetten bakabilirsiniz. Bir kadın çalışana ağız alışkanlığı ile “canım” diyen bir müdürün bile canına okumuştum. Bir rahatsızlığa meydan vermemek için şirketteki erkeklerin kabinde tek kadın varsa asansörü kullanmalarını bile yasaklamıştım. Bir tacize meydan vermemek için hem kendim çok tedbirli oldum hem de başkalarının tedbirli olması için elimden geleni yaptım. Etrafımdakilere hep “Allah muhazafa tek bir söz bile insanı bu dünyada rüsvay etmeye yeter demişimdir. Eline, beline, diline hakim olmak şiarım olmuştur.”
“Tamam şimdi bunları geç de konuya gel. Madem taciz hususunda bu kadar hassastın bugün neler oldu da bu dört kadın hakkında tacizden şikayette bulundu?”
“Aslında tedbiri elden bırakmasaydım bunların hiçbiri başıma gelmeyecekti. Hayat boyu kadınları taciz etmekten korktum ve bu yüzden bu yaşa kadar evlenmeyi bile beceremedim. Bugün öğlene doğru bir miras meselesini konuşmak üzere avukatımın bürosuna gidecektim ve hava kapalı olduğu için o lanet olası baston şemsiyeyi de yanıma aldım. İş merkezine geliş amacım da buydu. Her zamanki gibi asansörü beklemeye başladım. Önümde gençten bir hanımefendi de asansör bekliyordu. Ben 22. Kata çıkacaktım. Asansör geldi fakat kabinin boş olduğunu görünce hanımefendiye buyurmasını benim kendisinden sonra çıkacağımı söyledim. O da inatçı mı inatçı çıktı. “Amca ya olur mu öyle şey 10 kişilik asansöre neden binmiyorsun, beni neden rahatsız edeceksin, zaten asansörde kameralar var kimse kimseyi rahatsız edemez merak etme, yazık bekleme boşu boşuna” deyip beni adeta asansör kabininin içine ittiriverdi. Ben “olmaz kızım benim prensiplerime aykırı, ben asla bir hanımla kapalı bir mekanda yalnız kalmam” dediysem de güldü “gel ya amca korkma yemem seni” diye bir de dalgasını geçti. Çaresiz binmiş oldum ama ona en uzak olacak şekilde karşı köşede durdum. Fakat asansör 10.kata gelince birden elektrikler kesildi ve durdu. Meğer bu hanımefendinin karanlık ve kapalı yer korkusu varmış ve esasında o yüzden asansöre yalnız binmek istememiş.”
“Dur bir dakika sen nereden biliyorsun mağdurenin böyle fobileri olduğunu?”“E kendisi söyledi 10. kata gelinceye kadar. Maaşallah pabuç kadar dili var, kapalı yer korkusu varmış yalnız asansöre binemezmiş o yüzden ısrar etmiş bana da. Bunları der demez de asansör durdu ve içerisi zifiri karanlık oldu. Hanımefendi birden bağırıp bana sarılmaya başladı. “kızım sakin ol şimdi jenaratör çalışır yukarı çıkarız” dedim ama bu panik atak geçiriyor gibiydi. Daha fena olmasın diye cep telefonumun fenerini açıp kabini aydınlatayım dedim. Bunun için kendimi hanımdan kurtarıp ceketimin iç cebinden cep telefonumu çıkarmaya çalışırken o karanlıkta ve karmaşada tamamen yanlışlıkla ve istemeden hanımefendinin göğüs bölgesinde dokunmamam gereken bir yere dokunmuş oldum. Zaten panik içinde olan hanımefendi bu kez de “çek ellerini üzerimden pis sapık” diye yaygarayı basıp karanlıkta beni tokatlamaya başladı. Ben de kendimi hanımın elinden kurtarıp asansörün karşı köşesine kaçmaya çalışırken elimdeki şemsiyenin sapı hanımefendinin eteğine takılıp aşağıya çekivermiş ama tabi ki ben karanlıkta bir şey görmedim ve tam da o anda elektrikler gelip kapı açılınca 10. katta bekleyen şikayetçi üç hanım da asansördeki hanımefendiyi o vaziyette bana saldırırken gördüler ve hep birlikte üzerime çullanıp kendi şemsiyemle beni bir güzel patakladılar. Ağzım burnum kan içinde ambulans beklerken polis arabasıyla buraya getirildim.”
Nurcan Komiser gülsün mü ağlasın mı bilemiyordu. Bildiği bir şey varsa o iş merkezindeki kameraların akülü ve karanlıkta görüntü alabilecekleriydi. Elektrik kesintisinde de faaldiler ve bu işlerde kameraların tanıklığı müştekilerin tanıklığından daha güvenilirdi. Bu durumda şahsın yalan söyleme ihtimali çok azdı. Fakat kamera kayıtlarını inceleyerek karar verecek olan sulh ceza hakimi Nesrin Hanım’dı ama bunun için de kamera kayıtlarının varlığını bilmesi lazımdı.
Nurcan Komiser utanç içinde gözlerinden yaşlar süzülen adama baktı. İfade tutanağının altına “söyleceklerim bundan ibarettir” ibaresini yazmadan önce “Eğer kabinde gece görüşlü kameralar varsa incelenmesini talep ediyorum” ibaresini de ekleyerek imzalattı. Sonra “Bekle biraz” diyerek yerinden uzaklaştı ve birkaç dakika sonra elinde iki karton sıcak çayla döndü. Birini uzatarak,
“Halit Amca iç şu çayı da biraz kendine gel” dedi.

 

Sayfa : 15