...
Başlık : ÖYKÜNÜN GÜCÜ
Yazar : Ü.Gülsüm Bülbül

 

Öykü; Gerçek ya da düş ürünü bir olayı aktaran kısa, düz yazı şeklindeki anlatıdır. Ancak öyküyü sadece bu kısa tanımla anlatmak yetersiz kalır.

Çünkü öykü; yaşamın halleridir. Yaşamın hallerini anlatırken yazar, onu ters yüz eder. Olmazları oldurur. Çözümlenmez nedenleri sorgular. Didikler, kurcalar, çözmeye çalışır, bazen de olduğu gibi bize bırakır.

Bir nesnenin, bir sesin, bir kokunun arkasından gitmektir öykü. Gidilir, ulaşılmaz. Belki de ulaşılmak istenmez. Amaç sadece ulaşmak için yola çıkmak ve yolculuğu yaşamaktır. Ulaşıldığında hayal edilenin olmayacağı sezilir de yolculuğa da devam edilir.

Sonsuz bir inceliğin erişilmeyen gücüdür öykü. Estetiktir, kırılgandır, narindir. İncinir ve incitebilir. Bu kadar inceliğin gücü olabilir mi? Bilinmez.

Öykü; Doğduğumuz, doyduğumuz, büyüdüğümüz, eğitim alıp verdiğimiz, evlendiğimiz, anne-baba olduğumuz, çocuklarımızı yetiştirdiğimiz, torunlarımızla oynadığımız, sevdiklerimizi kaybettiğimiz, kaybolduğumuz yaşamın izdüşümüdür.

Gücü var mıdır? Yitmekte midir? Bilinmez.

Duyuları, duyguyla beslemek, acımak, öfkelenmek, kin duymak, nefret etmek, ölesiye sevmek, kahkahalarla gülmek ve bunları yaşamak ya da yaşayanları gözleyerek kaydetmektir öykü. Sözcükler hep aynı şeyi anlatmak için kullanılmaz.

Dünyada var olan insan sayısı kadar duygu olabileceğini düşünürsek, öykünün de bunları anlatacak gücü olduğunu düşünebiliriz.

Öykü; hükümetleri devirmez, depremlere neden olmaz, akarsuların akışını tersine çevirmez, güneşi soğutmaz, fırtına, tayfun yaratmaz, mevsimleri değiştirmez. Yoksulları zengin, zenginleri yoksul yapmadığı gibi yazarına da para kazandırmaz. Ekonomik krizlere çözüm, işsizlere iş bulmaz. Bunları yapmaya gücü yetmez öykünün.

En çok satanlar listesinde çok fazla öykü kitabı bulunmaz. Resim gibi sanat galerilerinde sergilenmez, müzayedelerde olağanüstü fiyatlara alıcı bulmaz. Bir heykel gibi şehirleri süslemez, çok meşhur bir şiir gibi dilden dile dolaşmaz, bir dönem ülkeyi ya da dünyayı sarsmaz.

Ancak; Bunları düşünmemizi ve hayal etmemizi de engellemez. Hatta sadece bu nedenler bile öykünün gücüdür diyebiliriz.

Bir öykücü bunları bilir ve yine de yazmadan duramaz.

Yer, içer, yaşar, yatar, uyur. Bir gece yarısı küçük bir çekiç kafasına ‘yaz, yaz, yaz’ diye durmaz vurur. Öykü yazanlar ve okuyanlar; bir film bittiğinde son yazılar perdeden silininceye ve müzik bitinceye kadar salonda kalanlardır.

 Bir çocuğun bir elmayı ısırmasıyla mutlu olanlar, çok uzaklarda hiç de bilmedikleri bir ülkede, tanımadıkları küçücük bir çocuğun, küçücük bir kurşunla ölmesine ağlayanlardır.

   Hapishanede, ömür boyu tutuklu mahkumlar, umutsuz bir hastalığı olanlar, asker yolu bekleyen kadınlar olduğu gibi, bir sözcüğe bin bir anlam yükleyerek yazan ve okuyanlardır.

Umutlanmak için hiçbir neden kalmamışken umutlanmak, okunduğunda dudak kıvrımında bir gülümseme, ya da yürekte bir sızı bırakmaktır öykü.

Okur ve yazarı kaldıraç olan bir dünyayı öykü yerinden oynatabilir. Ancak yine de gücü var mıdır? Bilinmez.

                                                                                                Ü. Gülsüm Bülbül

KAYNAK:

Yüreğim Dünyada Misafir, Ü. Gülsüm Bülbül, Kanguru Yayınları, Ankara, 2021

 

Sayfa : 8