...
Başlık : Bir Masalmış Aşk
Yazar : Betül İğdeli

KırıkKalplerLobisin’ de elimde şişeyle ağlarken görünce şaşırdınız! Sanki zehirli elma ile Yedi Cücelerin cenneti ormandan, cam tabuta kovulmam çok normaldi. Prens hazretlerinin beni cam tabuttan kucaklayıp hayat öpücüğünü vermesi,  kırk gün kırk gece süren düğün vesaire vesaire.  Sanmayın ki “Onlar çıktı tahtına, biz çıkalım kerevetine”, diyerek masal bitecek.

 Prens hanedanın en genç üyesi, Kralımızın eşlerinden bir düzine veliaht prens olunca döndük bizim kürkçü dükkânına.  Prensim, elinden aynayı düşürmeyen estetikli Kraliçe’nin son gözde aşığı. “Neden böyle yapıyorsun”,  deyince üste çıktı. Cücelerle onu aldattığımı ima eden fıkralar duymuş, ateş olmayan yerden duman çıkmazmış gibi malum hikâyeler.  Siz söyleyin içmeyip de ne yapayım, kimlere dert yanayım.

Kül Kedisi benden beter,  iki gözü iki çeşme ağlıyor. Gündüz vakti ayağına, kayıp balo ayakkabısı gelince, iyi saatlerde olanlar yardıma gelememiş. Çin işkencesi, minik pabucu giyememiş, öteki tekini ve ayakkabı kutusunu da göstermiş ama, ayakkabıyı giydiren zaptiye ve yaverleri ayağına uymayan pabuç yüzünden ikna edememiş. İyi saatte olanlara da küsmüş ondan efkârlı. Masada da otursa kimseyi dinlediği yok, aklı Prenste kalmış.

Esmeralda’nın aşığı Emlak Kralı olmuş, keyfi yerinde zahir dersiniz ya, o kocasını çok kıskanıyor. Yine de zamparalıklarını görmezlikten geliyor. Aklı eski hapsolduğu kız kulesinde ki romantik zamanlarda.  O günleri özlemle anıyor.

Esmeralda, tüm öfkesini saçlarından alıp kestirmişti. Şimdi saçlarının rengiyle oynayarak oyalanıyor. Kaynak yaptırsa da saçlarını göğü tırmalayan rezidanslarından uzatıp âşıklarını çekme fantezisini yaşayamıyor. “Ne günlerdi o günler”  ezgisi dudaklarından düşmüyor.

Masamızın dörtlüsünün son mensubu Kraliçem, cadım benim. Hala genç hanımları ince bedeni ve terütaze cildiyle cebinden çıkartabilir. Keyfi de yerinde, delikanlılarla aşk yaşayarak gençlik aşısına kavuştuğunu söylüyor. Yalnız estetik yaptıra yaptıra yüzü makyaj tutmaz oldu. Gün gelir de gerçek yüzü ortaya çıkarsa korkusunu yaşıyor. Halk güzelliğiyle övündüğü Ecesinin gerçek yüzünü görmek istemez ki. Düşüne düşüne şişenin dibini buluyor.

“İçmeyin, “bu zıkkımı devlet zoruyla mı içersiniz[1]?””, derseniz haklısınız. “ Hayır, bize de    masanızdan içki gönderin mi”,  diyorsunuz? En iyisi boş verin. Âşıksanız zaten esriksiniz, içkiye ne hacet. Âşık olmak derdindeyseniz, “Bir masalmış aşk “ , öyle  değil mi?

 

 


[1] Bedri Rahmi Eyüboğlu

Sayfa : 14