...
Başlık : YAĞMUR YAĞARKEN ANKARA SEVDALARI
Yazar : Mahmut Arslan

Yağmur öyle hızlı yağıyordu ki Kale’nin aşağısında akan Bent Deresi neredeyse taşacaktı. Ama sevdiği kadın Cornelia’nın hamamdan biraz sonra çıkacağını bildiği için yağmura aldırmadan Kaleden aşağıya doğru hızla koşuyordu genç Ignatius, önce Avgustus tapınağının önüne geldi ve dua edecek zamanı olmasa da sadece tapınağın ulu duvarlarına bakıp içinden “Ulu tanrıçam, sen beni Cornelia’ma kavuştur, onun sevgisini lütfet bana ulu anamız” dedi. Sonra Büyük Tiyatro’nun önünden geçerek büyük Roma İmparatorluk yoluna girip Agora’nın altındaki hamamın olduğu aşağı caddeye doğru ilerledi. Bu yolda ne İmparatorlar yürümüştü ve şimdi kendisi yağmurdan tolgası ıpıslak olduğu halde buna aldırmadan hamamın önüne kadar geldi. Bugün kadınlar günüydü. Güzel Cornelia annesi ve evdeki kadın hizmetçi köleler ve her zaman ona eşlik eden dadısı ile birlikte birazdan kapıdan görünecekti ve de göründü de. Bütün Romalı asil kadınlar gibi tepeden tırnağa süslü kumaşlarla ve paia denen renkli bir çarşafla örtülüydü. Ama gözleri yolun karşısında duran Iganitus ile kesişti, sadece saniyelik bir gülümsemeden başka bir şey olmadı. Beğendiği için mi yoksa alay etmek için mi güldüğü de belirsizdi. İgnatius yine mutluydu. Yarın savaşa gidecek bir subay sevdiğini görmeden gitmemeli diyordu kendi kendine.

Yağmur öyle hızlı yağıyordu ki Kale’nin aşağısında akan Bent Deresi neredeyse taşacaktı. Ama sevdiği kadın Maria’nın hamamdan biraz sonra çıkacağını bildiği için yağmura aldırmadan Kale’den aşağıya doğru hızla koşuyordu genç Doğu Roma askeri Nikoforos Demetrius, önce Büyük Kilise’nin önüne geldi ve dua edecek zamanı olmasa da sadece Kilisenin ulu haçına bakıp içinden “Ulu Meryem, sen beni Maria’ma kavuştur, onun sevgisini lütfet bana ulu anamız” dedi. Sonra eski Büyük Tiyatro yıkıntısının önünden geçerek büyük Roma İmparatorluk yoluna girip Agora’nın altındaki hamamın olduğu aşağı caddeye doğru ilerledi. Bu yolda ne İmparatorlar yürümüştü ve şimdi kendisi yağmurdan harmanisi ıpıslak olduğu halde buna aldırmadan hamamın önüne kadar geldi. Bugün kadınlar günüydü. Güzel Maria annesi ve evdeki kadın hizmetçiler ve her zaman ona eşlik eden dadısı ile birlikte birazdan kapıdan görünecekti ve de göründü de. Bütün Doğu Romalı asil kadınlar gibi tepeden tırnağa renkli bir harmaniyle örtülüydü. Ama gözleri yolun karşısında duran Niko ile kesişti, sadece saniyelik bir gülümsemeden başka bir şey olmadı. Beğendiği için mi yoksa alay etmek için mi güldüğü de belirsizdi. Niko, yine de mutluydu. Yarın savaşa gidecek bir subay sevdiğini görmeden gitmemeli diyordu kendi kendine.

Yağmur öyle hızlı yağıyordu ki Kale’nin aşağısında akan Bent Deresi neredeyse taşacaktı. Ama sevdiği kadın Leyla Hanım’ın hamamdan biraz sonra çıkacağını bildiği için yağmura aldırmadan Kale’den aşağıya doğru hızla koşuyordu genç Yeniçeri Çavuşu Murat Bey. Önce Hacı Bayram Camisinin önüne geldi ve dua edecek zamanı olmasa da Cami avlusundan çıkmakta olan Hacı Bayram Efendi’nin elini hızlıca öpüp dualarınızı esirgemeyiniz benden efendim” dedi saygıyla. İçinden de “Rabbim, sen beni Leyla’ma kavuştur, onun sevgisini lütfet bana” dedi. Sonra Büyük Tiyatro yıkıntısının önünden geçerek büyük yola girip alt çarşının yanındaki hamamın olduğu aşağı caddeye doğru ilerledi. Bu yolda ne İmparatorlar yürümüştü ve şimdi kendisi yağmurdan kaftanı ıpıslak olduğu halde aldırmadan hamamın önüne kadar geldi. Bugün kadınlar günüydü. Güzel Leyla annesi ve evdeki kadın hizmetçiler ve her zaman ona eşlik eden dadısı ile birlikte birazdan kapıdan görünecekti ve de göründü de. Bütün asil Türk kadınlar gibi siyah bir çarşafla örtülüydü. Ama gözleri yolun karşısında duran Murat Bey ile kesişti, sadece saniyelik bir gülümsemeden başka bir şey olmadı. Beğendiği için mi yoksa alay etmek için mi güldüğü de belirsizdi. Murat Bey yine de mutluydu. Yarın Sultan Bayezıt Han’ın yanında Timur’a karşı sefere gidecek bir yeniçeri sevdiğini görmeden gitmemeli diyordu kendi kendine.

Yağmur öyle hızlı yağıyordu ki Kale’nin aşağısında akan Bent Deresi neredeyse taşacaktı. Ama sevdiği kadın Fatma Hanım’ın hamamdan biraz sonra çıkacağını bildiği için yağmura aldırmadan Kale’den aşağıya doğru hızla koşuyordu TBMM ordularının genç Mülazımı Evveli Ahmet Nuri Bey. Önce Hacı Bayram Camisinin önüne geldi ve dua edecek zamanı olmasa da Cami avlusundan çıkmakta olan Hoca Efendi’nin elini hızlıca öpüp dualarınızı esirgemeyiniz benden efendim” dedi saygıyla. İçinden de “Rabbim, sen beni Fatma’ma kavuştur, onun sevgisini lütfet bana” dedi. Sonra Büyük Taş Mektebin önünden geçerek büyük yola girip Çankırı Caddesinde Hamamın olduğu yere doğru ilerledi. Bu yolda ne İmparatorlar yürümüştü ve şimdi kendisi yağmurdan üniforması ıpıslak olduğu halde aldırmadan hamamın önüne kadar geldi. Bugün kadınlar günüydü. Güzel Fatma annesi ve evdeki kadın hizmetçiyle birlikte birazdan kapıdan görünecekti ve de göründü de. Bütün varlıklı Ankara hanımları gibi pembe feracesi vardı ve yağmura karşı da bir pelerinle örtünmüştü. Ama gözleri yolun karşısında duran Ahmet Nuri Bey ile kesişti, sadece saniyelik bir gülümsemeden başka bir şey olmadı. Beğendiği için mi yoksa alay etmek için mi güldüğü de belirsizdi. Ahmet Nuri Bey yine de mutluydu. Yarın Mustafa Kemal’in ordusunda Sakarya nehrinin karşısındaki düşmana karşı sefere gidecek bir Türk subayı sevdiğini görmeden gitmemeli diyordu kendi kendine.

Sayfa : 10