...
Başlık : CUMHURİYETİN 100. YILINDA İLKLERİN KADINLARI OPERA SANATÇISI SEMİHA BERKSOY
Yazar : Ü.Gülsüm Bülbül

     Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, sanatı seven, sanatçılara değer veren ve onları destekleyen eşsiz bir devlet adamıdır. Askeri ateşe olarak Sofya’da bulunduğu dönemde çok sesli müziğe ilgi duyar, konserlere ve operalara giderdi. Cumhuriyetin ilanından sonra da sanata ve sanatçıya verdiği önemin göstergelerinden biri de 1934 yılında Türkiye’yi ziyaret edecek olan İran Şahı Rıza Pehlevi gelmeden önce iki ülkenin kültürel bağlarının güçlenmesi amacıyla bir destandan esinlenerek “Özsoy Destanı” operasının yazılıp sahneye konulması –devrin güç koşullarına rağmen– Ahmet Adnan Saygun tarafından bestelenmesi ve Atatürk’ün librettonun yazılmasına bizzat katılmasıdır. Bu eser o zamanki adı Halkevi Sahnesi-şimdi Türk Ocağı Sahnesi’nde sergilendi. Semiha Berksoy da ilk kadın opera sanatçısı olarak bu eserde rol aldı.

     Opera müzik sanatının birçok kolları arasında kendine göre özelliği olan bir sanat dalıdır. Bu sanatın oluşup gelişmesi diğer sanat kollarından olan müzik, dans, tiyatro, resim, heykel gibi diğer sahne sanatlarının sentezinden oluşan bir sanat.

Atatürk’ün isteği ve yönlendirmeleri doğrultusunda 1934 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı kurulması için bir yasa hazırlanmış, 1936 da konservatuvara öğrenciler alınarak tiyatro ve opera sanatçıları yetiştirmek için eğitime başlanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında sarayda özel davetliler için Avrupa’dan davet edilen sanatçılarla opera- operetler temsil edilse de Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra “Opera” da sanat olarak ilklerden sayılabilir. Bu sanatın öncülleri de Semiha Berksoy, Saadet İkesus, Mesude Çağlayan ve Rabia Erler’dir.

                                                     SEMİHA BERKSOY

     24 Mayıs 1910 tarihinde, İstanbul- Çengelköy’de Ressam Fatma Saime Hanımla, Şair-Maliye Kâtibi Ziya Cenap Berksoy’un adını Semiha verdikleri kızları dünyaya gelir. Sanatçı bir aile ortamında büyüyen Semiha, ilk ve orta öğrenimini Kadıköy İlkokulu’nda tamamlar. İlkokul yıllarında öyküler yazmaya başlar. Kadıköy'de evlerinin karşısında Kuşdili Tiyatrosu’nun bulunması, sanata yönelmesinde etkili olur. Sekiz yaşında annesi İspanyol gribinden ölünce bir süre amcasının yanında yaşar. Babası tekrar evlenir ama birlikte olamazlar.

Lise eğitimini İstanbul Kız Lisesi’nde tamamlar. O yıllarda (1928) İstanbul Konservatuvarı kuruluş aşamasındadır. Semiha hanım müziğe olan ilgisi nedeniyle o okulda şan hocası olan Nimet Vahit Hanımla şan çalışmaya başlar. Sesi ve çalışkanlığı onun iyi bir sanatçı olacağının göstergesidir.

    1929'da halk önünde ilk konserinde Nikolay Rimski-Korsakov'un Sadko operasından çeşitli aryalar seslendirir. Bu konserde ona Cemal Reşit Rey eşlik eder.

Aynı dönemde Güzel Sanatlar Akademisi'nin sınavlarını da kazanır. Namık İsmail Atölyesi’nde Refik Epikman ile heykel, İsmail Hakkı Oygar ile seramik çalışır. Ancak onun önceliği sahnede olmaktır. Resim yapmaya uzunca bir süre ara verir.                                                

     1930 yılında Darülbedayi Tiyatro Okulu'nun sınavını kazanarak tiyatroya başlar. Tiyatro sahnesine ilk kez Tolstoy'un "Yaşayan Kadavra" oyunuyla çıkar.                               

     1931 yılında Muhsin Ertuğrul'un çektiği İstanbul Sokakları filminde rol alır. İlk sesli Türk filmi olan bu filmin çekimi için Paris'e gider. İlk defa bu seyahat sırasında Paris'te bir opera izleyip gerçek anlamda opera ile tanışır.

     1932 yılında Nâzım Hikmet'in yazdığı, Muhsin Ertuğrul'un sahneye koyduğu "Kafatası" adlı piyeste "Karagözlü Sinyorina" tangosunu söyleyerek yer alır.

     1933 yılında Darülbedayi Tiyatro Okulu’ndan ilk ve tek kız öğrenci olarak mezun olur.  Aynı yıl, Darülbedayi ‘de Schiller'in "Hile ve Sevgi, Muhsin Ertuğrul’un sahneye koyduğu "Güneş Batarken" oyununda rol alır.

    1933’te Cumhuriyet’in kuruluşunun onuncu yılına şehir tiyatrosunda Ekrem ve Cemal Reşit Rey kardeşlerin sahneledikleri Lüküs Hayat operetinde oynadı. Süreyya Opereti'nde "Emir, Çardaş Fürstin, Maskot, Leblebici Horhor gibi operetlerde rol aldı ve ün kazandı.

   1933 yılında Nazım Hikmet'in senaryosunu yazdığı Söz Bir Allah Bir filminde rol aldı.

   1934-1935 sezonunda Nazım Hikmet'in kendisi için yazdığı "Bir Rüyadır" adlı oyunda başrol oynadı. Şiirlerini Nazım Hikmet'in yazdığı Yalova Türküsü müzikalinde; Berksoy'un ünlü şair ile dostluğu uzun yıllar devam etti. Mektuplaşmaları "Nazım Hikmet ve Tosca’sı Semiha Berksoy" adıyla kitaplaştırıldı.

     Semiha Berksoy’un yaşamı 1934 yılında “İlk Türk Operası” olarak kabul edilen ‘Özsoy’ operasında ‘Ayşim’ rolüyle değişir. Ankara Rıza Şah Pehlevi onuruna sahnelenen bu opera çok beğenilir ve Çankaya Köşkü’nde Atataürk’ün huzurunda bir konser verdikten sonra opera eğitimi için Berlin Müzik Yüksek Akademisi Opera bölümü bursu ile eğitimini tamamlaması için Berlin’e gönderilir. Öğrenmeyi ömür boyu sürdüren Semiha Berksoy öğrenciliği sırasında da Türkiye, ABD, İtalya sefarethanelerinde, Berlin radyosunda konserler verir. Berlin Devlet Yüksek Müzik Akademisi Opera bölümünü 1939'da birincilikle bitirdi. Aynı yıl, "Richard Strauss'un 75. Doğum Yılı Festivali’ndeki "Ariadne auf Naxos" Operası'nda "Ariadne" başrolünü yorumlayan sanatçı, bu temsille Avrupa'da opera sahnesine çıkan ilk Türk sopranosu unvanını aldı.

     Semiha Berksoy 1940 yılında Türkiye’ye döndü. Cemal Reşit Rey yönetimindeki orkestra eşliğinde Ankara Radyosu’nda ilk konserini verdi. 2 Nisan 1941 tarihinde Ankara Halkevi Sahnesi'nde Riyaseti Cumhur Filarmoni Orkestrası eşliğinde Tosca'nın ikinci perdesi sahnelendi. Berksoy, daha sonra Madame Butterfly operasında Ciocio San rolünü oynadı. Performansı ile ilgili kötü bir değerlendirme yazısından sonra ani bir kararla operadaki görevinden istifa etti ve ülkeden ayrıldı. Çok çalışkan olmak, başarıları ard arda sıralamak elbette bu yerlerde olmak isteyenleri rahatsız ediyordu. Sanatçı, psikolojisini belki de çok etkilendiği için bir anda karar verip gemileri yaktı. Devam eden II. Dünya Savaşı'na rağmen Berlin'e gitti. Berlin Yüksek Müzik Akademisi'nden aldığı diplomanın denkliği kabul edilmediği için Ankara'da ses kadrosuna atanamadığından Berlin'de akademiye giderek diplomasının denkliğini kanıtlamaya çalıştı. II. Dünya Savaşında böyle bürokratik işlerle uğraşmak çok uzun zaman alacağından, uğraşını yarım bırakıp diplomasını ve hocalarından ses kalitesini öven mektuplar alıp yurda döndü.

      1943 yılında, Ankara Gaz Şirketi'nde çalışan, aynı zamanda piyanist olan Ercüment Siyavuşgil ile evlendi. Bu evlilikten kızı Zeliha dünyaya geldi (1946). Sanatçı, 1943-1950 yılları arasında operaya çıkartılmadı ve kızını alarak Viyana'ya gitti. Yurt dışında konserler verdi.

     1950 yılında Ankara Devlet Operası'nın kurulmasında Carl Ebert ile birlikte görev alan Berksoy, 1950'de açılan operaya solist olarak atandı.

     1951-1952 opera sezonunda, temsil edilen "Tiefland Çukurova Operası’nda başrol "Marta"yı oynadı ve ses uzmanı A. Lombardie başta olmak üzere diğer uzmanlar tarafından devlet operası kadrosunda "Birinci Sınıf Dramatik Soprano" oldu.

     1952 yılında Beethoven'in 125. ölüm yıldönümü nedeniyle Devlet Tiyatrosu opera bölümü tarafından sahnelenen Mozart'ın Fidelio operasında Leonore rolünü oynadı. 22 Mayıs 1953 tarihinde Ankara Devlet Konservatuarı Konser Salonu'nda konservatuarın piyano bölüm başkanı Mithat Fenmen'in eşliğinde "Wagner Konserleri" düzenledi.

Semiha Berksoy, opera rejisörü Feridun Altuna yönetiminde 1961'de "Hensel und Gratel" Operası'nın prömiyerinde "Hexe" başrolünü temsil etti ve 1963'teki "Kültür Bakanlığı 30. Sanat Yılı Jübilesinin galasında Verdi'nin "II.Trovatore Operası"nda ünlü "Azucena" rolünü canlandırdı.

     1966 yılında Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin Personel Kanunu'nun değişmesi sonucu operada "baş artist" (primadonna) unvanın aldı. 1968 yılında ilk kez kızı Zeliha Berksoy ile sahneye çıktı. 1972 yılında kendi isteğiyle emekli oldu.

     Semiha Berksoy, UNESCO’nun 2002 senesini Nazım Hikmet yılı ilan etmesi sebebi ile” Bu Bir Rüyadır” opereti yeniden sahnelendiğinde ise 92 yaşında yeniden sahneye çıktı. Bu oyunda, dekor olarak onun çarşaf tabloları kullanıldı.

Ressam Semiha Berksoy

     Semiha Berksoy 1960 yılından itibaren resim çalışmalarına yoğunlaştı. 1961 yılında "Bursa’da Fatih’in Doğduğu Ev" ve "Yeşil Cami" tablolarıyla Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde düzenlenen Devlet Resim Heykel Sergisi’ne katılarak ödül aldı.1969 yılında Berlin,de, 1972 yılında Paris’te, 1974 yılında Ankara’da resimlerini sergiledi.1975 yılında eşi Ercüment Siyavuşgil vefat edince on yıl sanat dünyasından ayrılıp inzivaya çekildi. Semiha Berksoy o yıllarda 65-75 yaş diliminde olup bu on yıllık yaşam muhasebesinden sonra “Do sesini verdim, ölümü yendim” diyerek resim yapmaya ve şarkılar söylemeye başlar. Sıra dışı bir sanatçıdır Semiha Berksoy, çılgın, deli gibi sıfatlarla sanat dünyasında anılması onu pek de etkilemez. Resim yapmaya devam eder ve 1985 yılında resimleri Moskova ve Leningrad’da sergilenir. 1992 yılında Cemal Reşit Rey salonunda da bir sergi açar. Ayaspaşa semtinde Pamir apartmanında, Berksoy, 1993 yılında evinin bir odasını özel yaşamındaki eşyalar, tablolar, mektuplar, kıyafetler ve fotoğraflarla düzenler. Bu odada sanatçının yaşamı 6.5 saat süren bir video enstalasyonu ile anlatılır.1997 yılında İstanbul Binealinde, NewYork’ta, Berlin’de, Lüksemburg’da ve Montreal’de gösterime girdi, ödüller aldı. Semiha Berksoy 15 Ağustos 2004 yılında 94 yaşında öldü. Mezarı İstanbul- Çengelköy’dedir.

Semiha Berksoy Vakfı

     1995 yılında Semiha Berksoy’un eserlerinin korunması ve tanıtımının devam etmesi, izleyicilerle buluşturulması için Mengü Ertel, Onat Kutlar, Ferit Edgü, Bedri Baykam ve Nejla Fertan’ın çabalarıyla Semiha Berksoy Opera Vakfı kurulmuştur. Vakıf tarafından Türk operasına emek veren sanatçılara 2009 yılından beri Semiha Berksoy anısına opera ödülleri verilmektedir.

                                                  Faydalanılan Kaynaklar:

  1. TURAN, Namık Sinan, “Erken Cumhuriyet Döneminde Ulusal Kimliğin Opera Sahnesinde İnşası: Özsoy”, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Ahenk Müzikoloji Dergisi, C 2, 2018, s.1-30.
  2. GÜRÜN, Dikmen, Ateş Kuşu Semiha Berksoy, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 2010.
  3. 1. Opera ve Bale Kongresi Tutanakları (Konuşmalar, Bildiriler, Tartışmalar) Haz: Asım Cem Konuralp, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1989
  4. Semiha Berksoy, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2003.
  5. Şenol Tiryaki, Erk’in Sanatla Dansı, Bizim Büro Matbaası. Bas. Yay. Ankara. 2022
  6. https://tr.wikipedia.org/wiki/Semiha_Berksoy
  7. https://www.aa.com.tr/tr/kultur/turk-sanat-hayatinda-ilklerin-kadini-semiha-berksoy/2661393

Sayfa : 5