...
Başlık :       RESİM DEFTERİ
Yazar : Filiz Bilgin

       Kırtasiyeci dükkanında, beyaz sayfaları olan kendi halinde bir resim defteriydim. Bir gün, genç bir hanım beni evirip çevirip inceledikten sonra güzel bir paket yaptırdı. Parlak kağıtlarla, kurdelelerle sarılmak hoşuma gitmişti. Bir kaç gün sonra gürültü içerisinde üstümdeki paket kağıtları parçalandı. Tekrar gün ışığına çıktığımda kocaman bir çift göz ile karşılaştım. Küçük bir kız çocuğu elinde tutmuş bana bakıyordu. Beni paket yaptıran hanım küçük kızın yanına çömelerek: 
          “Bu güzel resim defteri senin. Artık duvarları çizmezsin. Defterine güzel güzel resim yaparsın. Oldu mu?” dedi.            Küçük kız başını salladı. İçim  sıkılmıştı birden. Beni sıkı sıkıya tutmasından mı,  yoksa annenin “Duvarları çizmezsin artık,” diye dolaylı uyarısından mı bilemiyordum. Tertemiz sayfalarım saçma sapan karalanacaktı.
 “Söyle bakalım Beyza, ne resmi yapmak istersin?”
   Küçük kız hemen “Bebek,” diye yanıtladı, sonra da devamını getirdi. “Ev, kuş, kedi…” Anne:
 “Sırayla hepsini yaparız. Önce kolaydan başlayalım. Top resmine ne dersin?” dedi.
             Küçük kızdan ses çıkmadı. Top çizme fikrinden pek hoşlanmamıştı sanırım. Anne, ilk sayfamı açtı. Okşar gibi elini sayfamın üstünde gezdirirken:
  “Ne renk olsun topun?” diye sordu.
  Kendimi tutamayıp “Kırmızı,” diye bağırdım. Beyza annesinin elindeki boyalı kalemleri bir bir elledikten sonra kırmızı kalemi gösterdi. Sanki beni duymuştu. Anne “Kırmızı,” diyerek kalemi alıp bembeyaz sayfamın üstüne koskoca bir yuvarlak çizdi. Hafif hareketlerle yuvarlağın içini boyadı. Sonra dönüp Beyza’ya sordu.
 “Sen de denemek ister misin?”
  Küçük kızın elini tutu. İkisi birlikte kırmızı topun yanına bir yuvarlak daha çizdiler. Sonra bir yuvarlak daha, bir daha… Yuvarlakların içini de boyadıklarında ilk sayfam kırmızı beneklerle dolmuştu.
 Anne, benekli sayfamı çevirdi, temiz ikinci sayfamı açtı. Eliyle yine okşuyor gibi yaptı.
“Şimdi bu sayfaya tek başına top çiz ve boya bakalım,” dedi ve odadan çıktı. Küçük kızla yalnız kalmıştım. Elindeki kalemi sayfanın en alt sağına koyarak bastırdı. Bir an delineceğim sandım. Sonra ağır ağır çizdi.  O çizdikçe ağrılar giriyordu orama burama. Elini kaldırdığında eğri büğrü bir şekil ortaya çıkmıştı.
           “Anneee, çizdim bak,” diye seslendi. Anne, yanımıza gelerek şekle baktı.
           “Çok güzel. Başka renkler kullanarak yeni toplar da yap.”
            Beyza tekrar denedi. Eğri büğrü şekilleri mavi, yeşil, sarı, rengarenk boyamaya çalıştı. İkinci sayfam karma karışık oldu. Annesi yine “Çok güzel,” dedi.
Beyza çok sevindi. Yeni bir sayfa daha açıp renkli kalemlerle enine boyuna sayfamı boyamaya başladı. O denli bastırıyor ve aynı yeri o kadar çiziyordu ki sayfam yırtılıverdi. Çok canım yandı. Küçük kız şaşkın bir halde “Yırtıldı, yırtıldı,” diye bağırırken ben de “Of! Aman!” diye inliyordum. Anne sese hemen yanıt verdi.
 “Sayfa mı yırtıldı? Her halde kalemi çok bastırdın. Elini daha hafif tut.”
 Dördüncü sayfamı kaldırıp parmakları arasında tutarak:
 “Bak ne ince, yırtmamak için hafifçe çizmeliyiz,” dedi. Anneyi çok sevdim. Beni anlıyordu. Anne:
“Ne resmi yapmaya çalışıyordun?” Beyza’dan hiç yanıt gelmeyince: “Gökyüzü yapalım mı?” diye sordu. Beyza ses çıkarmadı. Annesi sarı kaleme uzatıp:
  “Önce bir yuvarlak çizip, içini sarı ile boyayarak güneş yapalım,” dedi. Beyza sarı kalemle bir yuvarlak çizdi içini boyadı. Sonra pencereden gökyüzüne bakıp boya kalemlerinin arasından mavi kalemi aldı, güneşin etrafını boyadı. Resim tamamlanınca ikisi de mavi  ve sarı boyanmış sayfama sevinçle baktılar.  Ben de yırtılan sayfamın acısını unutmuştum.
  Yavaş yavaş sayfalarım doluyordu. Beyza, eve gelen herkese beni gösteriyor tek tek sayfalarımı çeviriyordu. “Aman ne güzel yapmışsın,” dendikçe daha bir kıymetleniyordum.
  Bazen küçük kız beni günlerce unutuyordu.  Beyza ne zaman “Canım sıkılıyor,” dese Anne beni hemen eline alıyor, yeni resimler yapabileceğini söylüyordu. Ev, araba, kuş, papatya, bebek… daha neler neler. Sayfalarım bitmeye yakın Beyza tüm renkleri öğrenmişti.
  Son sayfamı doldurduğunda içime bir hüzün çöktü. Resim defteri olarak yaşantım beklediğim gibi olmamıştı. Beni bir ressamın alacağını ve sayfalarımda özenle çizilmiş resimlerin olacağını düşlerdim. Oysa karalamayı andıran çizimlerle doluydum ve yer yer yırtılmıştım. Şimdi sayfalarım bittiğine göre beni çöpe atacaklardı. Anne, beni kızının elinden alıp yine okşar gibi kapağıma dokundu.
  “Bu defter benim güzel kızımın ilk resimlerinin olduğu defter. Onu saklayacağım,” dedi. İçimdeki sıkıntının azaldığını hissettim.  
   O gün beni kaldırdıkları dolapta senelerdir duruyorum. Anne, beni hala ilk günkü gibi ara sıra okşuyor. Küçük kızın resim defteri olmaktan mutluyum artık.

Sayfa : 2