...
Başlık : Nihan Kaya’dan 'Seni Feda Etmeyeceğim'
Yazar : Gülçin Göktay

Kaya’nın eserinin ilk sayfasında karşımıza çıkan, “Kimseye onun putuna tapacağıma dair bir söz vermedim ben” cümlesiyle, inançlar, putlar, kurbanlar üzerine ciddi bir sorgulama yapan bir kitapla karşı karşıya olduğumuzu anlarız.

“Bir rüya gördüm” dedi. “Tanrı, oğlumuzu ona kurban etmemizi istedi.”

Sara, Hz. İbrahim’in bu sözü üzerine oğlunu alarak evden kaçar. Dokuz ay karnında taşıdığı, emzirip büyüttüğü, canının parçası oğlunu kimseye feda etmeyecektir. Sadece görülen bir rüya üzerinden küçücük oğluna biçilen role göz yummayacaktır. Ama rahat bırakmaz onu, içinde bulunduğu toplum. İsmail, sadece küçük bir oğlan çocuğu değil, toplumun kurban nesnesi olmuştur. Herkesin gözü onun ve onu vermemeye kararlı annesinin üzerindedir, günahların vebali küçücük omuzlarına yüklenmiştir. Sara bu kurban etme olayının mantıksızlığını, saçmalığını insanlara ne kadar anlatmaya çalışırsa çalışsın, dinlemezler:

“Tanrı sadece sınıyor Sara! İbrahim’in imanını test etmek için bir imtihan bu. Çocuğa bir şey olmayacak. Bıçak kesmeyecek.”

Bu cümle de Sara için kabul edilebilir, anlaşılır değildir. Oğluna bir şey olmayacağını kim garanti edebilir ki? Üstelik, Tanrı her şeyi biliyorsa, İbrahim’i sınamaya neden gerek duymaktadır?

Nihan Kaya, öykülerden oluşan “Seni Feda Etmeyeceğim”de, kurbanın bir toplumda gördüğü işlevi, kurban etme ve kurban olma durumlarını farklı bağlamlarda, değişik açılardan irdeliyor. Kurbana atfedilen önem ve törenin eksiksiz yerine getirilmesi, tüm toplumun yüklendiği bir görev, bir sorumluluk haline dönüşüyor. “Kurban” feda edilecektir ki toplumun düzeni bozulmasın, günahlar affedilsin, sistem devam etsin.

Tarih öncesi çağlardan beri devam eden kurban etme geleneği, Mezopotamya, Anadolu, Mısır, Hint, Çin, İran ve İbranilerde dini törenlerde görülse de en ünlü kurban etme hikayesi, Hz.İbrahim’in oğlunu kurban etme girişimi ve göklerden onun yerine kurban edilmesi için koç gönderilmesidir. Bütün dinlerde var olan kurban etme olayını Nihan Kaya, aile, cinsellik, evlilik, bekaret konuları etrafında cesurca ortaya koymaktadır. Kurban deyince aklımıza sadece bayramlarda kesilen koçlar gelse de geleneksel toplumlarda düzenin devam etmesi için farklı kurbanlar verilir. Bu olay, toplumsal kuralların en katı, en acımasız ve dehşet verici haliyle önümüze çıkar. Örneğin, bir hikayede, evlenme töreninin, gelinin kurban edildiği bir ritüel olarak anlatıldığına tanık oluruz:

“ Bütün törenler kurban etme törenidir. Tören ne kadar büyükse gelin ve damat o kadar edilgenleşir, o topluluğun o kadar nesnesi olur.”

Düğünler, iki kişinin cinsel birlikteliğinin bütün toplumca kutsanması, tanıklık edilmesidir. Bekaretini kanlı çarşafla kanıtlanması gereken gelin kadar, erkekliğini ortaya koymak zorunda olan damat da toplumsal düzenin kurbanlarıdır aslında. Kurban etme törenlerinde feda edilenler hep zayıf, edilgin, savunmasız karakterler midir? Toplumun gücü onlara yettiğinden mi seçilmiş olurlar?

Kaya, başka bir öyküsünde, ailesinden koparılıp kaçırılarak sarayın haremine satılan bir kız çocuğunu anlatmaktadır. Ailesi, kızlarının kaçırılmasına adeta sevinir, nedense? Kızlarının hayatının kurtulduğunu düşünmüşlerdir belki de. Çocuk yaşta hareme giren kızın padişaha sunulması için adet görmesi, kadınlığa adım atması beklenir ve zamanı gelince padişaha sunulmadan önce diğer kadınlar tarafından günlerce hazırlanır:

“Padişahın odasına iki kez götürüldüm. (…) Ömrüm boyunca o iki gece için yetiştirilmiştim. O iki gece için ailemden kopartılmıştım.”

Haremde ömürleri boyunca padişahın emrine sunulmak için hapis bekleyen cariyeler de birer kurbandır. Onlar da padişahın iktidarına, cinsel zevklerine feda edilen seks objeleri olarak hayatlarını tamamlamışlardır. İnsan olarak görülmemiş, kendilerine ait yaşamları, aileleri, istek ve hayalleri olabileceği düşünülmemiştir. Aynı Sara’nın oğlunun bir insan değil, Tanrı’ya feda edilecek bir kurban nesnesi olarak görüldüğü gibi. Başka bir öyküde diri diri toprağa gömülen kız çocukları gibi. Peki buna kim karar vermektedir?

Geleneksel bir toplum düzenine hapis olmuş coğrafyalarda, küçük çocukların ve kadınların kaderi haline gelen bu kurban etme olayına isyan eder Nihan Kaya’nın öykülerindeki kadınlar. Yazar, tüm bu kadınların ağzından okura seslenirken cesur ve eleştirel bir dil kullanır. Anlatımında Mısır, Kafkasya, Anadolu, Arabistan gibi ülkelerde okuru dolaştıran yazar; bazen sessiz bir çığlık, bazen meydan okuyan bir anlatımla inançlar, inanca feda edilen kurbanlar, insanların birey olmasına izin vermeyen toplumsal/kültürel tabu ve ritüeller, kadın ve çocuklar üzerindeki baskıları dile getirirken toplumdaki iktidar ilişkilerini de bu bağlamda sorgulamaktadır.

KAYNAK:

Nihan Kaya, “Seni Feda Etmeyeceğim”, Eksik Parça Yayınları, İstanbul, 2021

Sayfa : 16