...
Başlık : CAMDAN CAMA SOHBETLER
Yazar : Elçin TOKER

Bir gelişim kuramcısı olan Jean Piaget çocuk gelişimi alanında yaptığı çalışmalarla bilinen İsviçre’li bir psikologdur. Çalışmalarında, bireyin doğumdan başlayarak ergenlik dönemine kadar bilişsel gelişimini incelemiş ve dış dünyadan etkilenen zekasını etkin bir tarzda yapılandıran çocuğun bilişsel yapısının dört evrede gerçekleştiğini ifade etmiştir.

Üniversite yıllarımda hocalarımın ve daha sonra bizzat şahsımın gündeminden düşmeyen bu dört evreden sonuncusuna birlikte şöyle bir göz atalım. Piaget’in Soyut İşlemler Dönem’i olarak adlandırdığı bu evre 12 yaştan başlar ve tüm yetişkinlik süresince devam ederek bireye farklı değerler katar.

Piaget, o dönemdeki bireyin; arkadaşları gibi olma eğiliminde, sosyal - toplumsal konularda kendi görüşlerinin olduğunu ve sorumluluk alabileceğini, karışık da olsa problemleri bilimsel yöntemlerle çözebileceğini, geçmişte olan olayları analiz edebileceğini artık soyut düşünme becerisine sahip olduklarını, dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşündüğünden görünümüne çok dikkat ettiğini ifade eder.

Aylardan Haziran. Anaokulu çocuklarının bir başka, ilkokul, ortaokul, lise öğrencilerinin ayrı, üniversitelilerin tamamen farklı yoğunluk ve duygular yaşadıkları, belli bir yaş grubu için de, bu grubun içinde ben de varım, ‘Bahar Temizliği’ dediğimiz evin dibini bucağını elden geçirdiğimiz aydayız. ‘Dünya dönüyor sen ne dersen de, yıllar geçiyor fark etmesen de’ diyen Nilüfer’i dinlerken bir kulağım da bilgisayardan beklediğim çağrıdaydı. Çünkü dün gece Cahide’den “Elçin seninle konuşmalıyım. Yarın arayacağım.” Diye bir mesaj almıştım. Beklediğim arama sonunda oldu. Ekrandan gelen sesle temizlik eldivenimi hızla çıkardım, ekrana dokundum. Düzgün taranmış kısa, kızıl saçları, beyaz renkte kemik çerçeveli gözlüğü ve onu giydiğimde kendimi iyi hissediyorum dediği, yakasında mini kırmızı gülleri olan beyaz elbisesi ile Cahide ekrandaydı. Haftada bazen bir, duruma göre iki kez, camdan cama ama candan cana muhabbet etmeye başlamıştık. Bu durum son iki buçuk yıldır pandeminin bir öğretisi olarak alışkanlığımız olmuştu. Konuşmalarımızın temeli; çocuklar, aile büyüklerimiz, pandemi… Analiz et, güvendiğin bir arkadaşınla konuş, karar ver, harekete geç. Sanki dünyayı biz ve bizim düşüncelerimiz kurtaracak. Durumu çok ciddiye alıyoruz ama ‘harekete geç’ kısmına gelince tıkanıp kalıyoruz. Sağ elindeki beyaz dantelli yelpazesini hızlı hızlı sallayarak serinlemeye çalışıyor, gergin görünüyordu. “Nur karneyi alacakları gün belini açıkta bırakacak, aslında renkli bir bistüyerle okula gitmek istedi. Anne ve babasını zor sakinleştirdim. Nur’u desen ikna etmek ne mümkün? Babanın şekeri, annenin tansiyonu derken evlerinde dün ikinci bir kriz daha çıktı.” Lise ikiye geçen, duru beyaz tenli, yeşil gözlü, beline kadar inen düz kahverengi saçlı yeğeninden bahsediyordu. Dünkü krizin nedeni, burnuna piercing taktırma kararını verip babasından para istemesiymiş. Bir de bunlar yetmezmiş gibi üst kattan gelen sesle yukarı kata çıkarken Cahide ayağını burkmuş. Üstüne üstlük konuya ağabeyi girip, “bırakın kızı istediğini yapsın, neden bizi hep engelliyorsunuz?” Diye arka çıkınca iyice kızılca kıyamet kopmuş. Ne annesini ne de babasını sakinleştirebilmiş. Derken elinde tuttuğu telefonu göstererek , “Haliş! Ben iptal. Annemlere sen oku, diye bana da bu mesajı atmış.” Dedi.

Mrb,

Askeem’lerim benim. Size sölim, sayemde okulda popi oldunuz. Ben sizin gülüşünüze tav’ken bana yargı dağıtıyosunuz. Bana hep “Bencilsin, tüketim çılgınısın, çabuk sıkılıyorsum, sanal dünyada sosyalleşiyorsun, internet olmasa ne yapacaksım?, Bla, bla, bla… diyosunuz.” Ya biraz salın beni!

Ok Boomer, sizler de şunları bilin; adına “Z” dediğiniz, kuşaktanım. Konuşurken atarlandığımı düşünüp beni eleştirmeyin. Kendimi unf yapılmış hissediym. Ne sizin oynadınız oyunlarla ne de problemlerle büyüdüm. Boş yapmıyorum siz büyürken evinizde bilgisayar bile yokmuş.
Buraya efso bir Halil Cibran şiiri bırakıyorum...Okurken cickuŞnuzu hatırlayın.Ok…

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar Hayat'ın kendine duyduğu hasretin oğulları ve kızları.
Onlar sizinle geldiler ama sizden değil.
Sizinle birlikte olsalar da size ait değil.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil,
Çünkü kendi düşünceleri var onların.
Onların bedenlerini barındırabilirsiniz ama ruhlarını değil,
Çünkü ruhları geleceğin evinde yaşar;düşleriniz de bile gidemezsiniz oraya.
 

Cahide ile bir süre camdan cama birbirimize baktık. Kuşaklar arası çatışmanın dün olduğu gibi bugün ve bundan sonra da devam edeceğini ikimiz de biliyorduk. Anne ve babanın sakinleştiğinden emin olduktan sonra onun isteğini yerine getirip ilerleyen zamanda tekrar durum değerlendirmesi yapmaya karar verdik. O an Nur’dan bir mesaj daha geldi, şunlar yazıyordu.

Slm Haliş, cicikuŞ Nur seni mucuklar bunu da okuyuver. Byee, kib.

Anne’ciğim, Baba’cığım “Gençler, cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ü bana sevgiyle anlatıp, tanıttığınız için tenks.

Sevmek ve sevilmek için bahaneler aramayacağımız sevgi dolu günlere...

KAYNAKLAR

www.unutulmayansozler.com/mustafa-kemal-ataturk-sozleri-72.htmlwww.zkuşagi jargonu
Cibran, Halil.,(2006),Ermiş, Alkım Yayınevi,İstanbul

Elçin Toker Kimdir?

1958 yılı Ankara doğumluyum. İlkokulu Aydınlıkevler İlkokulu’nda bitirdim. Ortaokulu Ulus Kız Ortaokulu’nda, liseyi Aydınlıkevler Lisesi’nde okudum. 1977 yılında Hacettepe Üniversitesi Ev Ekonomisi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü’ne girdim.1981 yılında mezun oldum. 1982-2013yılları arasında bir kamu kuruluşunun okul öncesi eğitim merkezi’nde Çocuk Gelişimi ve Eğitimcisi olarak çalıştım. O süreçte adı geçen üniversitenin aynı bölümünden Bilim Uzmanlığımı aldım. Ardından okul öncesi çocuklarına yönelik Kök Yayıncılıktan “Ne Kadar Dikkatliyim” adlı bilişsel etkinlik kitabımı çıkardım. 2013 yılında başlayan özel yuvacılık çalışmalarıma 2020 yılında dünyayı etkisi altına alan pandemi nedeniyle 2021 yılında veda etmek zorunda kaldım. Halen çocuklar için olan çalışmaların içinde varlığımı sürdürüyorum.

 

Sayfa : 1