...
Başlık : Esrik Roman ADSIZ OZANLAR KENTİ
Yazar : (M.Loris Lemur M) Serdar Koç

-X-

Bir şiir bazen birkaç saatte yazılır, bazen birkaç yıl sürer, bazense ömür yetmez.
Aşka ömürler yetmez. Tekrar be tekrar gelmek isterim şu fani dünyaya, mecalim yetmez.

Bir şiiri belki çok vakit önce yazmışsınızdır ama kalbinizde o gün tamamlanır, bugün yani.
Bugünkü sözcüklerin hiçbiri bugün doğurmadı kendini, yüzyıllar ötesinden geliyor.
Bugün yeniden yorumlandı, derlenip toparlandı, biçimlendi, bir başka anlamlandı.

Yazma sürecinde, her zaman şair şiiri yazmaz, şiir döner şairi yazar bazen.
Sonrasında da, şairinden bağımsız şiir kendini yazmaya devam eder.
Şiir döner kendini yazar, tekrar be tekrar, bir daha, bir daha. Şairinden azade.
Her okur şiiri bir daha anlar, tekrar be tekrar,  başka manalarda, bir daha, bir daha…
Şiirdar arkadaşlar farkındadır, şiirlerimin zeyli kendini yazmaya devam ediyor. Hâlâ.

Bir çocuğun oyuncağını parçalayarak içinde ne olduğunu anlamaya çalışması gibi;
Bir fizikçinin atomu parçalayarak içinde neler olup bittiğini öğrenmek istemesi gibi;
Şair de sözcüklerin içindeki, en içteki sesi, manayı, çekirdeği bulmak ister.
İç içe geçmiş matruşkalar gibi, akordeon gibi, sözcüklerin içine gizlenmiş zaman katmanlarının peşindedir şair. Bütün bir ömür, sözcükleri deşerek ilerler. Bir nevi sözcük arıtma cihazı gibi.
Törpü yalayan köpeğin dili kanadıkça, demiri kemirdiğini sanarak daha da bir hırslanması misal, şairin de, kazıdığı dilin sınırlarında kanamalı yüreği, aşkla esrimeli. Olası hayatlardan arta.
Suyun gezegenimizdeki devridaimi gibidir şiir; sözcükler aynıdır da, kullananları ve kullanım değerleri farklıdır, şairlerin aura’sı, bun’dan neşet eder, yürür…

Sözcüklerle özgürleşmek tutkusuyla; tutkuyla dizelerini uzay-zamana gönderir şair; sözcükleri; ne kadar pürüzsüz, sürtünme kuvveti ne kadar düşükse o kadar uzağa gider şiiri, değilse az ötede düşüp kalır. O düşüp kalan sözcükleri de başka şairler sahiplenecek, alıp temizleyip, bakımını yapacak, cilalayıp parlatacak; tekrar fırlatacaktır uzay-zamana, böylece sözcükler elden ele, şiirin devasa kütlesi devinip durur. Gelecek’le, er geç buluşur iyi şiir, ama şairi yoktur, artık, ölmüştür.
(Güzel bir şiir aşk ürpertisi gibidir, hazdan yarılırsınız.)

Şairler bir sözcükle birçok şeyi hayal edebilir. Veya birçok sözcükle bir tek şeyi düşleyebilirler. Veyahut da birçok şeyi düşlemezler. Bir sözcüğün birçok görüntüsü olabilir, hiç olmayabilir de. Sözcüklerin hayal gücü sonsuzdur. Sözcüklerin imgelem değeri; canı ve ruhudur. İçimizdeki karanlığın dilidir şiir.
Hakikate yaklaştıramaz hayat bizi, şiirin hayatı hakikate yaklaştırdığı kadar.

Dizelerin kendi içinde oluşturduğu anlam ve imge boşlukları, şiirin gücüdür de. Sözcüklerin sözlük anlamları elbette bir şey ifade eder ama şiir için çok şey ifade etmez. Her sözcüğün şiirde, sözlük anlamından öte, sayısız anlam ve imge olanakları vardır. Hatta o şiiri bizzat yazmış olan şairinin öngöremediği kadar. Şiirin hayatı şairinden bağımsızdır. Tıpkı her sözcüğün kendi yaşamı olduğu gibi, her şiirin de kendi yaşamı vardır. Ama yaşamdan bağımsız da değildir.
Şiir başlı başına bilimdir. Bizatihi kendisi bir karşı-bilim olan bilim. Bir başka bilim.
Kuantum fiziğinin olasılık kalıbına benzer. Olasılık kalıbı çöker ve şiir kalır. Sonunu bilemediğin.

Dilimize dolanan bazı sözcüklerin evirile çevrile şiire doğru yol alması meşakkatlidir ve her seferinde farklı bir yol izler. Dağdan aşağıya yuvarlanan bir parçacık karın bir çığa doğru çoğalması gibi ki bazen bu çığ ufacık bir engele çarpıp dağılıverir, oradan, işte tam da oradan, işin peşini bırakamayan küçücük bir kar parçası yola devam eder, yeni bir çığa doğru, olur ya; bu dağılıp parçalanma mütemadiyen başa sarabilir ve bir şiircik ortaya çıkmayabilir olsa bile bu serüvenin kendisi öğreticidir.

Damarlarının mürekkebinden, yeniden ve yeniden doğar şair.
Sözcüklerin sırrına ermek için, önce büyüsüne kapılmak gerek…Şaire güzelleme yaraşmaz, şiire şerh gerek şairane.

Kaldırımlarda geceden kalan bu kan lekesi, kimin busesi, hangi serserinin tökezlemesi.
Şiirini adayabileceği bir yaşama aldanmak arzusu. Göğsü daim aşka açık mecnun.
Uzun yolun yokuşu. Uyaklı duygular ulağı. Uyaksız serseri. Kalbin deli gerçeği…
Kavak yelleri ile deli kızın nişanı.

Dizim dizim savrulmalı dizelerim, ikili sarmal bir rüzgâr gibi, zamanın girdabında, mahcup ve nazenin. Tutkun ve biçare. Savrulmalı, savrulmalı, savrulmalı, yeniden ve yeniden ve yeniden, kurgulamalı kendini bensiz, benden azade, dalgalanmalı, durulmalı, dalgalanmalı, kısa, kıp kısa ve upuzun. Olmalı.
Her dilin bir de uç dili var! Şairce/ şairane/ ŞİİRCE/
İçten içe ilerleyen sözcüklerle. Dil sınırlarını zorlayan.

Evrim varoluşun kalbidir, ruhudur, bizatihi kendisidir. Evrimsiz varoluş imkânsızdır. Bir şeyin var olabilmesi için evrilmesi gerekir (şarttır), yoksa yoktur.
Doğa olası bütün yolları dener. Tekleştirmez. Çoğuldur. Sonsuza değin…
Dilin evriminin en güçlü aracıdır şiir. Ve; her şiir kendi aklını oluşturur.
Varoluşun illaki, eninde sonunda kendi aklını oluşturduğu gibi…

Şiir nasıl sözcüklerde vücut bulursa;
aşk da sevgilin vücuduna bürünür.
Eğilip öpelim o billur teni. Solgun dudakları.

(En çok neye üzülürsün serdar? Yazmayıp da unuttuğun dizelere mi! Bir de…

Siz olsaydınız bu romanı nasıl sürdürürsünüz?

info@bulutyazardergisi.com.tr

 

Sayfa : 10