...
Başlık : Kadın Onurunun Mayası: Nezihe Muhittin Tepedelenligil (1898-1958)
Yazar : Ş.Nezih Kuleyin

Yeni kuşaklar onu ne kadar tanıyorlar bu konuda elimizde herhangi bir veri yok. Benim kanım çok iyi tanımadıkları doğrultusunda. Zaman, zaman acaba Nezihe Muhittin unutturulmaya mı çalışıldı, yoksa değeri çok iyi anlaşılamadığı için mi unutuldu diye düşünmeden edemem.
Oysa genç olsun, yaşlı olsun herkes bugün  Simone de Beauvoir’ı tanıyor.
Bana sorarsanız gerek yaptığı işler, gerekte yaşadığı dönemde hem dünyada hem de ülkemizde Nezihe Muhittin çok daha ünlü ve dünya kadın hareketi açısından çok daha önemli bir kişilikti.
Bizim Nezihe Muhittin’e bir gönül borcumuzun olduğuna inanmaktayım. Onun gibi bu topraklarda yetişmiş ve dünya kadın hareketine öncü olacak ilk eylemleri yapmış birisini anımsamak ve okuyucularımıza anımsatmak görevimizdir diye düşünerek bu yazıyı yazmaya yayın kurulu olarak karar verdik.

Nezihe Muhittin’i anlamak için önce kendisinin ürettiklerini kısaca sıralamakta yarar var. Fırtınalı bir yaşam sürerken bu derece üretken olmanın ne kadar zor olduğunu onaylarsınız sanırım.

Nezihe Muhittin 1958 yılında İstanbul’da bir akıl hastanesinde yaşama veda ettiği gün geride üç yüz öykü, yirmi roman, oyun, opera, senaryo ve çok sayıda sosyoloji, psikoloji ve siyaset üzerine yazılmış yazılar bırakmıştı.
Çok iyi bir eğitim almıştı kuşkusuz; Arapça, Farsça Almanca ve Fransızcayı bu dillerden çeviri yapabilecek kadar iyi biliyordu ve Anadolu topraklarında yaşayan bu ülkenin aydınları, Goethe ve Edgar Alan Poe’yu onun çevirilerinden tanıdılar.

1909 yılında sadece yirmi yaşında iken, onu Kız İdadi Mektebi’inde (Kız Lisesi) ve Dar-ül Muallimat’da(Öğretmen Okulu) Fen Bilgisi öğretmeni olarak görürüz. Kız Sanayi Mektebi Müdürlüğünü yaptığı yıllarda ise henüz yirmi üç yaşındadır.
İlk romanı Şebâb-ı Tebah (Kaybolan Gençlik) 1911 yılında yayınlanır ve çok okunan bir yazar olacağı edebiyat çevrelerince kabul edilir.

1913 yılında “Türk Hanımları Esirgeme Derneği”‘nin kuruluşunda yer almıştır. O yıllarda onu derneğin etkin Genel Sekreteri olarak görüyoruz. Kadınlar üzerine yazılarını Hanımlara Mahsus Gazete’de “Zekiye” imzasıyla yayımlamaya başlar.
Sabah ve İkdam gazetelerinde köşe yazarlığı yapar ama onu asıl ünlendiren ilk olay, Cumhuriyet’in ilan edilmesinin peşi sıra Türkiye’nin ilk siyasi partisini kurma  girişimi olmuştur.  Cumhuriyet tarihimizin ilk siyasi partisi olan Kadınlar Halk Fırkası’nı Halide Edip ile birlikte kurmak üzere Ankara Valiliğine başvurmuştu. Partinin Genel Başkanı Nezihe Muhittin Genel Başkan Yardımcısı ise Hailde Edip idi. Ne oldu o partiye diyeceksiniz, verilen dilekçe ‘kadınların seçilme hakkı olmadığı için’ reddediliyordu.

Ama Nezihe Muhittin durdurulamazdı. Önce kadın hakları için mitingler düzenledi. Feminist bir erkeği milletvekili adayı yapmak fikri akıllarına geldi, eyleme de koydular fakat aday olan erkek basında kendisine yapılan eleştirilere dayanamayarak istifa edecekti.

Türkiye’de kadınlara seçme ve seçilme hakkı kendiliğinden verilmiştir gibi bir görüş vardır ya, o kadar doğru değildir; yani Türk Kadınının Nezihe Muhittin, Halide Edip, Ulviye Mervan ve daha bir çok kahramanı ile birlikte verdiği unutulmaz bir savaşın sonucunda, bu hak verilmesi gereken bir şey olarak kabul görmüştür.
‘Madem siyasi parti kuramıyoruz, parlamentoya da girmemiz zor, o zaman dernek kurarız’ diye düşünen Nezihe Muhittin, 1924 yılında Türk Kadınlar Birliğini kurar. Birlik, binden fazla üyeye ve dört şubeye de ulaşmayı başarır.
Diğer yandan da bütün bu olaylar, siyasi olarak kendisini rakip, hatta tehlikeli gören bir karşı oluşumun doğmasına, özellikle de politik arenada Nezihe Muhittin’i görmek istemeyen bir kitlenin oluşmasına neden olur.

1928 yılından sonra Nezihe Muhittin’i bugün popüler roman olarak kabul edilen bir roman türünün en önemli aktörü olarak görürüz. Bu tarihten itibaren yayımlanan romanlarının adlarını burada vermek isterim.
Evlat Aşkı (1928), Benliğim Benimdir (1929), Türk Kadını (1931), Güzellik Kraliçesi (1933), Bozkurt: Küçük Mehmet’in Romanı (1934), Haydudun Sonu (1934). İstanbul’da Bir Londra (1934), Kevser Nine (1934), Ateş Böcekleri (1936), Bir Aşk Böyle Söndü (1939), Çıplak Model (1943), İzmir Çocuğu (1943), Avare Kadın (1943), Bir Yaz Gecesiydi (1943), Çıngıraklı Yılan (1943), Kalbim Senindir (1943), Gene Geleceksin (1944), Sus Kalbim Sus (1944), Sabah Oluyor (1944).
İyi bir öğretmendir, piyano ve beden eğitimi de dâhil, neredeyse her dersi vermiştir.

Yaşamının neden akıl hastanesinde sonlandığı aslında hepimizin kendine sorması gereken bir sorudur. Bence Nezihe Muhittin kaybolan bir değer değildir, kaybettiğimiz bir değerdir.

Nezihe Muhittin Türk kadın hareketinin yılmaz bir savaşçısıydı şüphesiz ama bana sorarsanız, aydınlanma hareketimizin kutup yıldızıydı. Bazı sisli havalarda kendisini görmesek de o her zaman oradaydı; belki biz yanlış yere baktığımız için onu fark etmedik.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayfa : 15