...
Başlık : Editörden… Virginia Woolf’un Meleği
Yazar : Gülçin Manka

Ünlü İngiliz yazar Virginia Woolf, kadınların yazabilmek için “evdeki meleği” öldürmesi gerektiğini söyler ve kendi meleğini nasıl öldürdüğünü anlatır. “Çünkü ben onu öldürmeseydim o beni öldürecekti. Yazılarımın kalbini söküp atacaktı.” diye açıklar bunun nedenini ve devam eder:

“Evdeki melek derken ne demek istediğimi anlamayabilirsiniz. Onu size mümkün olduğunca kısa şekilde tarif edeyim. O son derece anlayışlıydı. Muazzam derecede cazibeliydi. Bencillikten tamamen uzaktı. Aile hayatının zorlu sanatında ustaydı. Gün be gün kendini feda edip dururdu. Sofrada tavuk varsa derisini o yerdi. Cereyan varsa cereyanlı yerde o otururdu. Sözün kısası, öyle bir yapısı vardı ki kendine ait ne bir kararı ne de isteği olabiliyordu.”

Meleği öldürmeyi, kadını ev işlerine hapsederek elini kolunu bağlayan geleneksel rolünden sıyrılmak için zorunlu gören Woolf, sonrasında şöyle der:

“Melek ölmüştü, peki geriye ne kalmıştı? Geriye kalanın basit ve alelade bir şey olduğunu söyleyebilirsiniz, bir odada hokkasıyla genç bir kadın. Bir başka deyişle artık sahtelikten kendini kurtardığına göre o genç kadının tek yapması gereken, kendisi olmaktı. Ah, peki ama kendisi nedir? Yani kadın nedir? Sizi temin ederim ki bilmiyorum. Sizin de bildiğinize inanmıyorum. İnsanlığın yeteneklerine açık bütün sanatlarda ve mesleklerde kendisini ifade edene kadar da kimsenin bilebileceğine inanmıyorum.”[1]

 


[1] Virginia Woolf, Benlik Üzerine Denemeler, s.112-113, Çev. Esra Çakıruylası, Ayrıntı Yayınları,2014

. - devamı üçüncü sayfada-

Sayfa : 2