...
Başlık : Deklanşöre ne zaman basacağını bilen yazar: Elçin Poyrazlar / Nilgün Çelik
Yazar : Nilgün Çelik

Bir güzel kadın, Elçin Poyrazlar. Kendisiyle Hep Kitap yazarları ile yaptığım söyleşi programında tanıştım. Daha önce karşılaşmadığımız için ve elbette etkinliğimizin dolu dolu geçmesini dilediğim için onunla tanışmak beni heyecanlandırdı. Son romanı Mantolu Kadın için bir aradaydık.

Son derece aktif ve donanımlı. Gazeteci, polisiye roman yazarı, Türkiye Polisiye Yazarlar Birliğinin kurucularından ve İngiltere Polisiye Yazarlar Derneğinin de üyesi. Daha ne olsun?  Bütün bu sıfatlar etkinliğe çok iyi hazırlanmam için yeterli sebep değil mi? Polisiye yazarı… Gözünden kaçar mı acemi bir soru? İpuçlarından kurgu oluşturuyor, ipuçları ile olay çözüyor. Hayatı polisiye… Şaka bir yana elbette kurnaz sorular sorup köşeye sıkıştırmak aklımdan geçmedi. Olabildiğince kitabı okumak isteyenlere referans olabilecek sorular sormayı bol enerjili bir etkinlik olmasını hedefledim.

Hedeflemek tek başına yeterli olmayacaktı elbette. Buna yazarın da dahil olması gerekecekti. Elçin Hanım tüm enerjisi ile içeri girdiğinde “işim kolay” dedim.  Tahmin edersiniz, biraz bencillik, biraz tepeden bakma, biz bu işi mektebinden biliyoruz havası da olabilirdi işimi zorlaştırmak için. Ama biz, bugün değil yıllar öncesinden tanışıyor gibi muhabbeti koyulaştırdık. Kaleminin akıcılığı ile sohbetinin akıcılığı aynı eksende.  Yazıyor gibi konuşuyor, konuştuğu gibi de yaşıyor. İngiltere’de ama bir orada bir burada aktif ve çalışkan. Gözlerinin içi gülüyor, anlıyorsun ki bir kadın olarak evet dost bakışı bu. Kıskançlık ve bencillik yok.  Sohbetimiz ilerledikçe, yaptığı işleri, çalışmalarını anlattıkça bu duygumdan daha emin oluyorum. Polisiye yazarlarını örgütlemekten tutun, Polisiye romanlarının sevilmesi, önemsenmesi ve yayılması için çalışıyor. Oysa “ben yazdım, ben yaptım bu işi ben bilirim” dese çok yabancı olmazdık bu duyguya…

Son romanı Mantolu Kadın’ı sadece polisiye roman kategorisine koyulamayacağını konuşuyoruz etkinliğimizde. Zira romanda çocuk gelinlerden, kariyeri olan iktidarsız erkeklerden, aile içi psikolojik ve fiziksel şiddetten, normal görünen ve aramızda dolaşan anormallerden, susan kadınlardan, savrulan genç kızlardan bahsediyor. Bana kalırsa İngiltere’den Türkiye’nin fotoğrafını çekiyor. E gazetecilik de var ucunda, deneyimli, deklanşöre ne zaman basacağını biliyor.

 Tanışmış olmaktan son derece keyif aldığım Elçin Poyrazları en iyi anlatan yine kendi cümleleri. Bakın yazma sebebini anlatırken, içindeki güzel duyguları bize ne güzel hissettiriyor.

“Kendim için yazıyorum. Güzellik için, aşk için, zarafet için, birilerinin elini tutmak, dost olmak, oyun oynamak, yaralarını sarmak, beraber kaçmak, aynı yolda yürümek, yollarımız ayrılsa da uzaktan sevmek, ağaçlar, kediler, deniz ve martılar için yazıyorum. Gece lacivert bir gökyüzüne, Akdeniz’e, çam kokusuna, karadut ağacına, bir çocuğun terli alnına uzanmak için yazıyorum.

Dik başlı, ‘evcilleşmeyen’ isyankâr kızlar ve hayalleri için yazıyorum. Ki onlardır bu toprakların gerçek devrimcileri. Kenara itilmiş, dövülmüş, kalbi kırılmışlar için yazıyorum.”

Böylesi duyarlılıkla yazan Elçin Poyrazlar’ın Mantolu Kadın dışında iki adet polisiye romanı da var. Gazetecinin Ölümü ve Kara Muska. Her ikisinde de Selin Uygar karakterinin peşine takılıyoruz. Son kitabı bu anlamda takipçilerini şaşırtmış olsa da etkinliğimizde Selin’in yeni serüvenleri olacağının da müjdesini alıyoruz. Kadın haklarına da en az ifade özgürlüğü kadar önem verdiğini hissettiğimizde yeni serüvenler, yeni karakterler ve tabii Selin Uygar’lı romanlarını da merakla beklediğimizi söylüyoruz. Gülerek olumluyor bizi.

Sonra yeni zamanlarda görüşme dileğimizle sarılarak ayrılıyoruz. Sonra hafiften huzursuz olmaya başlıyorum. Yazma huzursuzluğu.


                                  
 

Sayfa : 4