...
Başlık :   Mütedeyyin Mustafa  Bey’in İlk Aşkı, Göğ Erik Gözlüsü
Yazar : Betül İğdeli

                    Anam yine hastalandıydı, bir gün iyi olsa ertesi gün ağrılar içinde kıvranırdı. Böyle olduğu zaman beni yanına çağırırdı.   “İlk gözümün ağrısı oğul, gönlün kimi çekerse, kimi seversen sev kabulüm, evereyim. Mürüvvetini görmeden gözlerimi yummayayım “,   derdi hep.

         Daha kırk yaşındaydı ama rengi sararıp solmuştu. Alkolikler  gibi siroza tutulmuştu, ağzına bir damla bile içki koymayan kadıncağız. Anacığımı üzmemek için olur Ana derdim amma, içimden; daha on yedi yaşındayım, hayatımın baharındayım. Aşkla meşkle ne işim olacak benim. Ne diye  evleneyim de hayatımı kasabaya yaşamaya bağlayayım derdim, kendi kendime.

        Bir gün bir kapı açıldı, her gün gelip geçtiğim sokakta karşılaştığım hurinin göğ rengi iri erik gözlerine çarpıldım. Adımımı bile atamadan kalakaldım. Göz göze gelmiştik işte, bir süre dalıp gittim derinliklerine ırmak gibi karşımdaki yeşil erik gözün. Girdaplarında boğuluverecektim sanki. O vakitler çok gençtim.O yüzden karşımdaki kız, çoluk çocuk gördü beni, dudakları küçümser gibi kıvrılıverdi.

        Bu tavrı üzdü beni, bir iki adım atıp yürümeye kalkıştım. Lakin yüreğim kızda kalacaktı. Döndüm baktım ona, yerinden kımıldamamıştı bile. Tekrar gözlerine takılıp kaldım. O da göğ erik gözlerini beynime çakıyordu. Dalıp gittim erik gözlerinin derinliklerine, öylece kımıldamadan orada kalırdım ya sokaktan geçen birileri olunca çaresiz uzaklaştım.

         Geri geldiğimde oradaydı. O göğ erik gözleri benim üstümdeydi. Gözleri bana döndüğünde yeşil, başını yana çevirdiğinde deniz rengine boyanıyordu. Aklımı başımdan alan  göğ erik gözlerinden kaçıp gitmek istedim ama ne mümkün. İki adım atıyor, geriye dönüp yine o erik gözlerin büyüsüne kapılıyordum.  Gitmek gelmedi ya içimden kız içeri kaçınca çaresiz uzaklaştım ve eve gelince kapanıp kaldım odama.

    Göğ erik gözlü hurim benimleydi sanki. Gözleri karşı duvardan bana bakıyor, oturduğum mindere çiviliyordu. Saatlerin nasıl akıp geçtiğinin farkına varmamışım.

     Anam sofraya otururken “Mustafa’m nen var?, Bu gün sende garip bir hal var, çağırdık gelmedin,     bizi neden duymadın” dedi .

     Seslenmedim geçiştirdim, yoktu ki bir şeyim. Kaşığımı anamın tarhana çorbasına daldırdım. Tasın içinde çorbanın üzerinde o göğ rengi erik gözler yüzüyordu. Kaşığımı ağzıma getirirken o gözler kaşığımın içindeydi. Yutamadım bir türlü, çok sevdiğim aşımı içemedim gitti.

        Gece yattığımda başımı nereye döndürsem, karşımda iri göğ erik gözlüm duruyordu. Gözleri kaybetmemek için, yummadım gözlerimi. Vaktin nasıl geçtiğini bilemedim. Sabah horozların ötmesine şaştım. Sonra yorgunluktan içim geçmiş. Sofraya kaldırdıklarında uyku mahmurluğunda elimi çay fincanına uzattığımda göğ erik gözlerle karşılaşınca uyandım, hemen hazırlanıp kendimi sokağa attım.

      Aklımı başımdan alan yeşil erik gözler, ateş olup yakıyordu beni o gözler. Yine görmek istiyordum onları. Evinin yanından geçtim. Ama nedense kaybolmuştu ortadan. Yoktu o huri yok!                         Göremedim bir türlü içimde ateşi yakan hurimi. Derdimi döküyordum, kan kardeşim yakın arkadaşım Hasan’a, yana yakıla yeşil erik gözlümü anlatıyordum.

       Anacığım Hasan’ı sıkıştırmış. Oğlum sen de bilirsin ben bitecik oğlum Mustafa’mı büyütebilmek için astımıma rağmen kocamın karşı çıkmasına aldırmadan pazarcılık bile yaptım okuttum onu. Ama bu oğlanın bir derdi var, bacılarına bile açılmıyor, hiç bir şey de anlatmıyor sen biliyorsundur, kime âşık bir söylesen de kimin nesi kimin fesi gidip istesek demiş. Bense yazları yardımcı olduğum babamın dükkanında işleri olduğu yerde bırakıp, göğ erik gözlümün evini tavaf ediyor,   bir gün mutlaka görürüm diyor,   derdimi Hasan’a döküyordum.

       Günlerden bir gün, kasaba küçük karşılaşıverdik çarşıda.  Hasan dedim işte erik gözlüm burada. Hasan da baktı, ben senin dediğin gibi birini göremiyorum burada dedi. Benim sessiz kaldığımı görünce, bakışlarımı diktiğim yere döndüğünde baktı baktı ;”Allah senin iyiliğini versin,  Sen tanımıyor muydun bu hafif meşrep kadını, dillerdedir bu kadın, kırdığı cevizlerle bilmiyor musun, oğlum o beynelmilel!” demesin mi?.

     Birden çatırdadı, cam gibi dökülüverdi dağıldı gitti göğ erik gözlüm.      Aşkıyla kavrulduğum kadın bu sürtük müydü? Hasan farkına vardı, benim perişan olduğumu. “Çok üzgünüm, çok. Yazık oldu bu kadar yandığın kadın, ne yazık ki senin sevgine  lâyık biri değil.  Birden ağzımdan kaçtı kusura bakma kardeşim “ dedi.

    Bacılarımın yavuklum olması için yakıştırdığı bana tutkun komşu kızlar, yüz vermediğim kara üzüm gözlü çocuklum aşklarım bile bin kat daha güzeldiler bu şeytani güzelden. O güzel gözlere kanıp nasıl da aldanmıştım. Göğ erik gözlü şırfıntı  baygın baygın bana baktığında başımı çevirip gittim. Şimdi ne zaman iri erik yeşili gözler görsem, anamın benim mürüvvetimi göremeden gittiğini hatırlarım.

 

                                                                    

                                                        

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayfa : 19