...
Başlık : Çiçekli Koltuk...
Yazar : Aysel Yalçın

Şimdi pencerenin önündeki koltukta oturuyordur Nesrin; annesinin en sevdiği, yıllardır solmuş çiçeklerine rağmen, atmaya kıyamadığı koltukta, denizin batışını seyrediyordur. Nesrin daha bir yaşındaydı eve getirildiğinde, adeta beraber büyümüştü çiçekli koltukla. Annesi akşamüstü güneşin batışını bu koltuğa oturup izlerdi, yanındaki küçük sehpasının üzerinde mutlaka orta şekerli kahve eşliğinde. Evde yıllar geçtikçe birçok eşya yenilendi ama o çiçekli pembe koltuk hep yerinde kaldı. Kimse cesaret edemezdi yerini değiştirmeye. Annesi Nesrin’e bir gün; “Bu koltuk benim ilk çeyizim sayılır kızım, ben olmasam da sen ona iyi bak olur mu?” demişti. Daha anlayacak yaşta değildi Nesrin. “Olur” diyerek kafasını sal-ladı Nesrin. Bir daha hiç aklına gelmedi, ta ki annesinin onu bırakıp gittiği güne kadar...

Nesrin annesini kaybettiğinde daha yirmi yaşındaydı, üniversiteye gidiyordu. Annesi onun en iyi arkadaşıydı, beraber hafta sonu eğlenmeye gider, sabaha kadar dans ederlerdi. Okul dönemi çok görüşemezlerdi, Nesrin başka bir şehirde okuyordu. Arada annesi onu sürpriz ziyarete giderdi, Nesrin annesini evinin önünde beklerken gördüğünde, dünyalar onun olurdu. Arkadaşları onun annesiyle ilişkisine hayran kalırdı. “Keşke bizim de annemiz de seninki gibi olsa” diyenler çok olurdu. Şimdi aklınıza geliyordur eminim; ‘bu kızın babası yok mu?’, diye. Tabi bir babası vardı ama birkaç yıl önce annesiyle ayrılmış, başka şehirde yaşıyordu. Pek anlaşamadıkları için de, Nesrin babasıyla görüşmüyordu. Annesi onun her şeyi olmuştu, gelecek planlarını bile annesiyle yapıyordu. Arada annesi; “Kızım bir gün hayatında başkaları da olacak ve sen kendi yoluna gideceksin” dediğinde, Nesrin; “Sensiz bir yere gitmem, beni alan seni de alacak” diye şaka yapardı. Oysa çocukluğunda babasının prensesiydi. Babası gelmeden yatmamak için inatlaşır, onu öpmeden uyuyamazdı. Her kız çocuğu gibi o da âşıktı babasına. Ta ki bir gün babası onu terk edinceye kadar. Nesrin anlamamıştı aslında, neden babası annesiyle beraber kızını da terk ettiğini!

Lise son öğrencisiydi, birkaç hafta sonra mezuniyet töreni yapılacaktı. Nesrin’in elbisesi deniz mavisiydi, saçlarını doğal bırakacaktı, zaten sadeliği seviyordu annesi gibi. Babası mutlaka lacivert takım elbisesini giymeliydi, gömleği beyaz...

Bunlar Nesrin’in annesiyle babasının ayrılmadan önceki hayalleriydi. O gün babasını elinde valiziyle gördüğünde bütün hayalleri yıkılmıştı. Babası ona, “Allaha ısmarladık” dedi sadece, sonrası büyük sessizlik ve gözyaşı.

Zaman olduğu yerde hiç durmadığı gibi, o gün de durmadı. Mezuniyet günü Nesrin üzüntüsünü içinde saklamayı başardı, annesi de sahte mutluluk gülücükleri dağıtıyordu etrafa. Aslında kızı için çok mutluydu ama darmadağın yüreğine bir de yalnızlık eklenmişti.

Ayakta durmalıydı, yola devam etmekten başka çaresi yoktu. Tek arzusu kızının geleceğini kurmaktı. Babası ayrıldıktan sonra başka bir şehirde başka bir kadınla yaşamaya başlamıştı. Nesrin babasını asla affetmeyecekti, o terkedilmeyi hak etmediğini düşünüyordu.

Mezuniyet balosunda kızlar babalarıyla dans ederken Nesrin dayısıyla dans etti. Dayısı titreyen ellerini sıkıca tutmuştu, her ikisi de ağlamamak için göz göze gelmemeye çalıştılar bütün gece.

Yaz tatili buruk geçmişti, attığı her adımda babasıyla yaptıkları aklına geliyordu. Annesi kızının bu halini görüyor ama yardım edemiyordu. Üniversite başlamadan kızını profesyonel bir yardım alması için ikna etmişti.

Zaman her şeyin ilacı olduğu gibi, Nesrin’in de yaralarını az da olsa sardı. Annesiyle yeni bir eve taşındılar, yanlarına kıyafetleri ve mutfak eşyaları dışında sadece çiçekli koltuğu alarak.

Evin oturma odasının penceresinin önüne yerleştirdi annesi koltuğu, yanına da sehpasını.

Artık her şey yerine tek tek oturuyordu. Nesrin okuluna devam ediyor, annesi de var gücüyle çalışıyordu. Bütün sıkıntıları bitti derken, Nesrin hayatının en acı gününü şimdi yaşayacaktı.

O sabah Nesrin uyandığında ev çok sessizdi. Annesini mutfakta aradı ama yoktu. Oturma odasında annesini çiçekli koltukta, denizi izlerken buldu. “Korkuttun beni anne ya, yine huzur köşendesin, uyuyamadın mı?” diye konuşarak annesine doğru yürüdü…

                                                                                        26.09.2021

 

Sayfa : 9