...
Başlık : Esrik Roman ADSIZ OZANLAR KENTİ// Serdar Koç (M. LorisLemur M.)
Yazar : (M.Loris Lemur M) Serdar Koç

-XVII-

İlk insanların düşünce ve imgelem biçimleri bugün bize masalsı gelmektedir. Oysa onlarınnormal günlük algılarıdır bizim masallarımız.
İlkel insanlar tüm varlıkları bir tek görüntü içine alabilen bir düşünme biçimine sahiptiler. O yüzden insan veya hayvan veya bitki veyahut cansız bir varlık birbirinin devamı, birbirine dönüşebilen aynı şeyin görüntüleridir.

Bir türün bir bireyi değil tümü bir varlık olarak algılanır. Bitkileri veya hayvanları ihtiyaçları
olduğu için yemek zorunda kalırken, onlarla saygılı ve tinsel bir ilişki içindedirler.

Görüntüler her türün özünün dışa vurumudur. O yüzden avlanırken, türden özür diler, bağışlanmak isterler.

Her türün bir tanrısı söz konusudur. Bu soyut değil, kafada canlandırılabilen somut bir düşüncedir.
İlkel insanların, olaylar ve olgular arasındaki ilişkileri ve nedenselliği kafalarında canlandırma biçimleri bugünkünden çok farklıdır. İki ayrı varlık tek bir varlık olarak algılanabilmektedir.
İmge dünyaları böyledir. Onlara hastır. Onların gerçeğidir. Bugünün masalı.

İlkel insanın düşüncesindeki bu ikili (dual) yapı, aynı anda iki ayrı biçime sahip olma hali, düşsel değil, günlük olağan gerçeklik halidir. Özne bu iki biçimden birine büründüğünde, diğeri terk edilmez. Görünmese, algılanmasa bile imgelem dünyasında bir gerçekliğe sahiptir.
Düşünme biçimlerinin sürekli yeniden ürettiği doğal imgelerdir. Zihinsel olarak canlandırılabilirdir.
Sanatsal yaratıları da bu imgelerin dışa vurumudur.
Çoklu birlik modern insan için metafizik sorunlar taşısa da ilkel insanın böyle bir sorunu yoktur. Aynı kişi değişik görünümlerde farklı yerlerde bulunabilir. Bu bizim için gizemdir, onlar için doğaldır. Soru sormadan inanılan bir gerçekliktir. Atalardan miras kalmış bir inanıştır.

Aynı kişi ölümden sonra, aynı anda birden çok bedene dönebileceği gibi, birden çok ölmüş kişi aynı bedene dönebilmektedir. Ama aynı zamanda o yeni bedenin de kendi ayrı kişiliği vardır. Hem kendisi hem başkasıdır. Birbirlerinin uzantısıdırlar. Bu aynı zamanda değişik ruhların veya kişilerin aynı yerde görünme isteğidir veyahut aynı kişinin değişik yerlerde görünme (belirme) isteğidir.

İkili (çoklu) varoluş aynı anda ve yan yana ve iç içedir. Birdir, eşleniktir, bütüncüldür. İmgedünyaları öyledir de ondan. Kimi zaman iki ayrı (birden fazla) şey aynı anda aynı yerdedir.

Kimi zaman da aynı şey aynı anda iki ayrı (birden çok) yerdedir. Onlar için önemsiz bir ayrıntı, doğal bir özelliktir. Bizim dualite dediğimiz şeyi ilkel insan bütüncül görür. Tek bir varlık olarak algılar. Ayrı ayrı değil. İlkel insanın günlük anlatı dilinde kavramlaştırma yok.

Masal diye bir edebi tür de yok. Onu sonradan biz icat ettik! Günlük doğal dilleri onların.
Masalsı.

Bu bütüncül bakış, aynılaştırma, ölü-diri diyalektiğinde de geçerlidir. Masalsı dünyada,

kolayca ölü dirilebilir, tekrar ölüp tekrar dirilebilir. Bu inanılan gerçekliğin doğasıdır.

Normalidir.

Taşların, kayaların, ağaçların, bazen hayvanların gizemli güçleri olduğuna inanılır. Bedenler birbirine dönüşebilir. Yarı insan yarı hayvan yaratıklar olabilir. Bir kişi aynı anda birden çok yerde ve bedende görünebilir. Ölümle yaşam arasında gidip gelebilir.

Birey algıları çok farklıdır. Bugünkü anlamıyla birey de yoktur. Bütünün uzantısıdır.

Topluluğun tümü bir bireydir. Birey tekil değil çoğuldur. Ben’i biz’de eritmiştir, biz’i bir’de.

“Ben bir başkasıdır.”.

Ancak ilkel insanda bu durum, dualite değil birliktir. İmgelem dünyalarında beden ve ruh farklılığı da yoktur zaten. Türdeştir. Bizim gördüğümüz gibi görmezler evreni. Bizim gördüğümüzü onlar görmez, onların gördüğünü ise biz göremeyiz. Bugün yan yana yaşasaydık farklı şeyler görürdük.

İlkel insanların yaşamındaki eşyalar, giysiler, yemekler, atıklar vb. bütüncül varlıklarının uzantılarıdır. Arada neredeyse bir ayırım çizgisi yoktur. Aynı şekilde hayvanlarda birbirinin devamı gibidir ve birbirlerine dönüşebilir. İnsan da hayvanla akrabadır ve birbirine dönüşebilir.

Masalsı bir uzak çağın insanlarıdır onlar. Bizim bugün masal dediğimiz şey, onların gerçekdünyasıydı. Edebi bir türe dönüştü. Masallarda yaşıyorlar bugün. İnsanlığın masal çağı…

İlkel insanın düşünce yapısı sanılanın aksine basit değil son derece karmaşıktır.

Evvel zaman içinde en eski atalara ait yaşantıların anılarıdır masallar. Dünyaya bakışları ve algılayışlarıdır. Modern insanla aralarında ister istemez derin bir düşünce farklılığı vardır.

Daha sonraki tek tanrılı dinlerden de çok farklı bir kavrayıştır bu.

Dünyanın farklı coğrafyalarında benzerlikler gösterir. İnsanın düşünce dünyası, benzer koşullarda, benzer biçimlerde gelişme gösterir. İlkel insanların modern insana göre zihinsel yapılarındaki bu fark ortak paydalarıdır da. Bizi masalsı bir dünyaya götürür.

Birbirleriyle apayrı coğrafyalarda yaşayan ve farklı diller kullanan bu insan toplulukları, neredeyse birbirinin aynı inançlara ve düşüncelere sahipti. Bu da bize insanın zihinsel gelişim diyalektiğinin benzer yollardan geçerek geliştiğini gösterir.

Her kültürün ve devrin kendine has gerçeklik algısı vardır. Masallar da çok eski bir devrin gerçeklik algısıdır. Evvel zaman içinde uzunca bir dönemin günlük anlatı dili bugün için masalsıdır. Giderek bir edebi dile dönüşmüştür. Masalların gerçeküstü dünyasının dili neşelidir de. Kim bilir belki de Breht’in dediği gibi gerçek gerçeküstüdür

 

Siz olsaydınız bu romanı nasıl sürdürürsünüz?

info@bulutyazardergisi.com.tr

Sayfa : 18