... ...
Başlık : YALNIZLIĞA DAİR
Yazar : Aslı Zorba

        Yüzyıllık Yalnızlık’ta şöyle der Marquez, “Çünkü yalnızlık, anılarını ayıklamış, yaşamın yüreğinde biriktirdiği özlem dolu süprüntüleri yakmış geriye en acı anıları bırakarak onları arıtmış, büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı.“ Yalnızlıkla ilgili şimdiye dek okuduğum en güzel cümledir bu. Ara ara açıp bakar hatırlatırım kendime. “Arıtmış, büyütmüş, sonsuzlaştırmıştı…”
        Kelime anlamı olarak her ne kadar olumsuz düşünceleri çağrıştırsa da yaş ilerledikçe, tecrübeler arttıkça büyülü bir yönünün olduğunu fark ediyorsunuz yalnızlığın. Size ‘siz’i bulduran bir huzur hali…
        Aslında iki farklı yalnızlık var bana göre. Beynen yalnızlık ve bedenen yalnızlık. Bazı insanlar karakterleriyle, davranışlarıyla rahatsızlık verdiği için bilinçli bir şekilde başkaları tarafından yalnızlığa itilse de bazıları için yalnızlık bir seçim. Bile bile, isteyerek sükûnetle yürüdüğü bir yol gibi. Ayaklarınızın altındaki kuru yaprakların hışırtısını; kulağınıza çalınan rüzgârın fısıltısını kendi iç sesinizle bütünleştirebildiğiniz sakin bir yol.
         Anlattıklarınızın aslında karşınızdakinin anladığı kadarıyla sınırlı olduğunu fark edip bu durumu kabullendiğiniz an yalnızlığın aslında ne kadar çekici olduğunu hissediyorsunuz. İnsanlarla yine konuşuyorsunuz yine görüşüyorsunuz ama artık farklı bir algıyla. Bu farklı algı kafanızın içinde bir çöp sepeti oluşturuyor. Artık sizinle konuşulanlar, söylediklerinize karşı yapılan yorumlar bir filtreden geçirilip gereksiz görülenler o sepete atılıyor. Hani “arıtmış” diyor ya Marquez işte tam da bu. Eskiden sizi yoran, üzen, yaralayan unsurların aslında o “anlaşılmak” kelimesinde gizli olduğunu görüp her şeyi sorgulamamayı ve umursamamayı öğreten bir hayat dersi gibi.
         Yaşanılanları kendi süzgecinizden geçirip süprüntülerinizden kurtulduğunuzda özgürleştiğinizi de hissediyorsunuz. Ruhunuz değersiz ruhlardan arınıyor. Buna ister umursamazlık deyin ister “idrak noktası” deyin fark etmiyor. Ruhunuzu başkalarının elinden kurtardığınız an oluşan bu hissin tadına doyum da olmuyor. Sizi ana rahminden yalnız çıkaran ve bilinmeyene yalnız yollayan ilahi gücün verdiği mesajı da böylece daha net kavrıyorsunuz.
        Zaten hep yalnızdım ve yalnız olacağım deyip, MFÖ’den “Yalnızlık Ömür Boyu” dinleyip, Descartes’ın o güzel sözünü hatırlıyorsunuz. “ Yalnızlık bir daha kırılmayacağın ve üzülmeyeceğin bir huzurdur.”

Sayfa : 7