...
Başlık : SES Sus Barbatus Üzerine
Yazar : Behice BABA BAĞATIR

Uyumsuzun tekiyim, dedi Meral. İlk defa sesli. Uyumsuzum, diye tekrarladı içinden gururla. Direniyor muyum? Sindirilmiş, ezber edilmiş davranışlara? Ne kadar?

Kitabı kapattı. Bitmedi daha kitap. Etkisi de bitecek gibi değil. Dışarıda da günlerdir SUS BARBATUS havası var. Soğuk, karanlık Ankara’yı yutmaya hazırlanıyor. İçinden, yutsa betonlarını, onları yapan an- layışı, diye geçiriyor. Rüzgâr pencere aralıklarında uğulduyor, ıslıklarla içeri süzülüyor. Lodos bu. Belki Ç. gölündeki kır at gölden çıkar gelir de şöyle göğe kanatlanır.

Ne zaman bir söylence ustasıyla karşılaşsa içi kıpırdıyordu Meral’in. Karnından başlayıp bir yılan gibi omurgası boyunca kıvrıla kıvrıla içini geziyordu. Nasıl da yoğurmuş varlığında yaşamı, bildiklerini, dedi içinden. Bir kartalın keskin görüşünden yaşananları nasıl da damıtıyor? Zamanın herhangi bir anını şim- dide nasıl da sonsuzlaştırıyor. Eski ama eskimeyen, aydınlık bir kapı açıyor. Dede Korkut gibi bu Faruk Duman. Ama değil de. Donmuş, kaskatı kesilmiş gerçeği, fırtınanın ortasından çıkarıp doğanın sonsuz zamanında kırıyor, çıkan güneşle dengeleyip önümüze koyuyor. Öyle gevezece değil, gereğinde çenesini sıkı tutup gereğinde de sözcükleri özenle seçerek gerçeklik örüyor. Bir halk ozanı yalınlığında… Yaban olan yabanda uyum içinde.

Uzandığı kanepeden doğruldu, pencerenin önüne geldi. Camda yansıyan görüntüsüne baktı. Parmak- larını uzun, kara saçlarının arasından geçirdi. Pencereye biraz daha yanaştı. Sabahtan beri günü rehin alan sis aralanmış, bulutların ak yırtıklarından göğün kara mavisi damlamaya başlıyordu. Yanındaki koltu- ğa oturdu. Dirseğini kolçağa dayayıp gözlerini uğultulu karanlığa çevirdi. Yukarıda bulutların üstüne uzan- mış kendini izleyen fareye baktı öfkeyle. İçini kemirdikçe kıvrandıran… Baktıkça annesinin sesi geliyordu çocukluğundan. Meral’i eksik bulan, onu yamayan sesi. “Derslerine çalış, bizi ne dinliyorsun. Misafirlerin yanında da çok konuşup bir densizlik etme, ha! Uslu dur!“ Çocuk oldun mu hiç, dedi içinden annesine yani fareye bakarak. Keşke olsaydın da SUS BARBATUS oynasaydık. Zaten anlattığın Kırmızı Başlıklı Kız’ı da sevmezdim. Sen anlatırken değiştirip kendi hayalimdekine dalardım. “Kız ormanda sedirlerle, kuşlarla konuşup şarkılar söyleyerek giderken kurtla karşılaşmış. Kurda evini gösterip annesini evde yalnız oldu- ğunu, evde güzel bir yahninin yanında bir sürü yemek hazırladığını söylemiş,” deyince devamını dinleme- den kaçıp giderdin. O zaman oynamadın ama bak şimdi oynuyoruz.

Meral gözlerini indirdi. Derin bir nefes aldı. Fareye baktı. Kaybolmuştu. Gözünden damlalar düşüyor- du. Yutkundu. Pencereden yerdeki buzlara baktı. Donup kalan, basıldıkça kırılan, kırıldıkça acılaşan yara- larımız gibi diye geçirdi içinden. Yazarın ormanın derinliklerinde yaktığı ateş. SUS BARBATUS. Uyumsuz yanım. Direnen yanımın masalı.

Pencereyi açtı Başını kaldırıp göğe baktı. Bulutların arasından kendine yönelen bir şahinin sesini ay- rımsadı. Evin üzerinde bir tur atıp karanlıkta kayboldu.

 

 

 

 

Sayfa : 6