...
Başlık : Polisiye mi?
Yazar : Filiz Bilgin

       Polisiye roman, farklı kişiler tarafından farklı yorumlansa da kimin tarafından işlendiği bilinmeyen bir suç, arkasında ipuçları bırakan bir  suçlu ve muammayı çözen bir dedektifi konu alan roman türüdür. Suç ve dolayısıyla suçluyu konu alan bu anlatı türü kadim zamana, Habil ile Kabil anlatısına kadar dayandırılır. Ancak tam anlamıyla bir polisiye roman özelliğini taşıyan ilk eser   Edgar Allan Poe’nun 1841 yılında ABD’de Grahm’s Magazine dergisinde yayınlanan Morg Sokağı Cinayeti öyküsüdür. Edgar Allan Poe’yu   Fransa’da  Emile Gaboriau 1866 yılında Orchival Suçu ,  İngiltere’de Arthur Conan Doyle 1887 yılında Kızıl Leke adlı eserleri yayımlayarak takip etmişlerdir.

       Polisiye kurgu gerçek hayattan esinlenir. Kurguyu hazırlayanın analitik çözümleme yeteneği, entrika yaratma hüneri, sır çözme becerisi öne çıkar. Okuyucu ise gerçek hayattakinin aksine sonunda  daima suçlunun bulunduğu bu kurgudan kendi zihin egzersizini gerçekleştirerek bilmece çözmekten alacağı hazzı yaşar. Polisiye eserin suç ve suçlunun yanında üçüncü ana unsuru olan dedektik/hafiye bazen yazarın önüne geçer. Arthur Conan Doyle’nin Sherlock Holmes’ı, Fransız yazar Maurice Leblanc’ın Arsene Lupin’i, Marcel Allain ile Pierre Souvestre’in Fantomas’ı  ve casus polisiye’yi en iyi işleyen yazar Ian Lancaster Fleming’in James Bond’ı dedektif karakterlerin en ünlülerindendir.

       Polisiye türün 19.yüzyıl ortalarında  çıkmasının başlıca nedenlerinden biri kentleşme ve modernleşmedir. Kentleşmeyle birlikte artan ve çeşitlenen suç olgusu, suç edebiyatının doğmasını sağlamıştır. Zamanla toplumsal yapıda meydana gelen değişmeler, polisiye romanlarda ele alınan suç ve suçluları da değiştirmiştir. Polisiye, toplumsal değişimin yanı sıra bilimsel ve teknolojik gelişmelere paralel olarak da değişim gösterir. Toplumsal değişmeler ve polisiye roman arasındaki paralel ilişki sonucunda bireysel suçların yanına örgütsel suçlar da eklenmiştir. Ayrıca post-modernizmin “üst kurmaca” tekniğinin, polisiye romanlara  farklı bir boyut kazandırarak polisiye romanın gelişiminde büyük etkisi olmuştur.

       Polisiye roman için çeşitli sınıflandırılmalar yapılır. En yaygın sınıflandırmaya göre polisiye romanlar dört ana başlık altında toplanır.

1.Geleneksel “katil kim?” romanları. “Sorun romanı” olarak da adlandırılan bu türde cinayetin öyküsünün anlatıldığı “suçun hikâyesi” ve karakterlerin eylemde bulunmadan her şeyi öğrendiği “soruşturmanın hikâyesi” şeklinde ikili bir yapı vardır.
2. Kara Roman. Kurgularında toplumsal konuları ön plana çıkarır. Bu türde, önceden işlenilen bir suç anlatılmaz. Roman, suç olayıyla paralel bir şekilde ilerler.
3.Şüphe Gerilim (Suspense) Romanı. “katil kim?” ve “kara roman” türlerinin   özelliklerini bir araya getiren “şüphe- gerilim romanı” psikolojik öğelerle derinleştirilir. Gerilim yaratan unsur, ana karakterin başına ne geleceğinin yarattığı merak unsurudur.
4. Heyecan – Korku   Romanı. Muamma öğesi yanında, zincirleme olaylar, heyecan, seks, şiddet ve korkunun egemen olduğu ve genellikle beklenmedik bir sonla biten türdür.

Bu dört türe On Paralık Öyküleri ve  Casus Romanı da ekleyebiliriz.

Dime Novels “On Paralık Öyküler: Elli sayfayı aşmayan küçük hacimli, ama aynı kahramanın öykülerinin haftalık ya da aylık olarak sürekli üretildiği eserlerdir. Maliyetinin ucuz olması, hikâyelerin yazıldığı kâğıtların kalitesinin kötü olmasından ötürü ’’On Paralık Öyküler’’ adı verilir.

Casus Romanı: Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan casusluk kavramının polisiye romana yansımasıyla oluşmuş bir türdür.

       Türk edebiyatında ise polisiye roman 1881 yılında  çeviri romanlarla başlar. Dilimize çevrilen ilk polisiye roman Ahmet Münif tarafından  tercüme edilen Fransız yazar Ponson de Terrail’in Paris Faciaları adlı kitabıdır.  Bu dönemde polisiye tutkunu II. Abdülhamit’in sarayında bulunan tercüme bürosundaki tercümanlara binlerce  cinai roman çevirttiği rivayet edilir. Ahmet Mithat Efendi 1884 yılında Esrâr-ı Cinayât adlı eseriyle Türk Edebiyatına ilk polisiye romanı kazandırmıştır. Esrâr-ı Cinayât adlı eser İstanbul’da boğazın bitimindeki Öreke Taşı denen yerde bir genç kızla iki adamın cesedinin bulunmasıyla başlar ve Osman Sabri Efendi bu cinayetlerdeki esrarı çözer.  Esrâr-ı Cinayât’dan sonra,  ilk Arséne Lupin çevirmeni olan Fazlı Necip’nin 1901’de yazdığı Cani mi? Masum mu? adlı  romanı gelir. Takip eden yıllarda Arthur Conan Doyle’nin Sherlock Holmes’ı, gibi Ebüssüreyya Sami de on kitaplık dizi içinde Amanvermez Avni karakterini yaratır. Peyami Safa, Server Bedi takma adıyla yazdığı Cingöz Recai tiplemesini yaratarak polisiye seriler çıkarmıştır. Zaman içinde polisiye romanlar gerek tercüme gerekse telifli olarak artmış, tanınmış bir çok yazar da polisiye romanlar yazmışlardır. Bunlara Esat Mahmut Karakurt’un Ankara Ekspresi, Erikler Çiçek Açtı ve Bir Kadın Kayboldu ve Hüseyin Rahmi Gürpınar ‘ın  Kesik Baş romanlarını örnek verebiliriz. Ayrıca Kemal Tahir, Mickey Spillane’in yarattığı  dedektif  Mike Hammer dizisini Türkçeye çevirdikten sonra elinde tercüme edilecek romanı kalmayınca,   F.M. takma adıyla yeni Mike Hammer hikâyeleri yazmıştır. Yine 1950’li yıllarda casus polisiyesine önemli katkı veren Ümit Deniz’in  gazeteci Murat Davman karakterini yaratarak yazdığı polisiye romanlar öne çıkar.  

       1980 den sonra  yerli polisiyelerde hızlı bir artış görülür. Dönemin siyasi atmosferi nedeniyle polisiye romanın içeriğinde yaşanan mekân ve kahraman bağlamındaki farklılıklardan sonra en önemli değişim, Türk edebiyatını etkileyen post-modern yapının polisiye romanda baş göstermesidir.  Böylece polisiye romanlar biçim ve içerik olarak kendini yenilemiştir. Bu yılların ilk örnekleri Erhan Bener’in Sisli Yaz, Ümit Kıvanç'ın Bekle Dedim Gölgeye ve Mehmet Eroğlu'nun Issızlığın Ortasında, Geç Kalmış Ölü, Yarım Kalan Yürüyüş    adlı polisiye romanlarıdır.1990 yıllarda polisiye eserler artmaya devam eder. Bu yıllarda Erhan Bener’in Gece Gelen Ölüm,   Engin Geçtan’ın Kırmızı Kitap, Osman Aysu’nun Havyar Operasyonu, Mavi Beyaz Rapsodi, Cellat,   Murat Çulcu’nun Baykuşlar Vadisi, Ünal Bolad’ın Cinnet, Reha Mağden’in Yazlıların Tableti,  Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı, bu dönem için sayabileceğimiz birkaç kitaptır. Bu yıllarda dikkati çeken bir diğer polisiye roman yazarı Ahmet Ümit ise, edebiyatımızda “kara roman” nın önemli örneklerini Bir Sis Böler Geceyi, Tapınak Fahişeleri, Sis Ve Gece, Kar Kokusu , Agatha’nın Anahtarı  adlı romanlarla verir. 

       İlk kadın polisiye roman yazarı Amerikalı  Anna Katherina Green,  İlk romanı The Leavenworth Case, 1878 yılında, yani Doyle’ın Sherlock Holmes’leri piyasaya çıkmadan   on yıl kadar önce yayınlamıştır. Green’in yarattığı başkahraman Violet Strange, iz sürerek cinayetleri çözen kadın dedektif tipinin ilk örneği sayılır.

       Romanın başında işlenilen cinayeti, ipuçlarını izleyerek ortaya çıkaran dedektiflerin yer aldığı “kim yaptı?”  türünün kurucuları Agatha Christie ve Dorothy L. Sayers’tır. Agatha Christie’nin yaratığı Hercule Poirot ve Miss Marple karakteri en ünlü kahramanlardandır. Şark Ekspresinde Cinayet,  Nil Cinayeti, Katil Kim?   romanları türün önemli eserleridir.

       Amerikalı yazar Patricia Highsmith, 1950’de yayınladığı Trendeki Yabancılar adlı eseriyle ünlenir ve filmlere konu olan psikolojik gerilim romanlarıyla polisiye edebiyatta önemli bir  yer edinir.

       Edebiyatımızda kadın yazar tarafından yazılan ilk polisiye roman, Halide Edib Adıvar’ın 1936 yılında yazdığı Yolpalas Cinayeti adlı kitabıdır. Halide Edib Adıvar’ı Peride Celal takip etmiştir.

       Polisiyede yetkin örneklerin  verilmeye başlandığı 80’li yıllara gelinceye kadar  Nihal Karamağaralı(Müzehher Va-Nu),  Pakize Başaran, Zuhal Kuyaş, Melek Melih Bayrı polisiye romanlarıyla edebiyatımızda yerlerini almışlardır. 1980 den sonra polisiye   romanlarda görülen artışta kadın yazarların da payı çoktur.  Pınar Kür, Bir Cinayet Romanı (1989) adlı romanıyla  post-modernizmi polisiyeye başarılı bir şekilde uygulayan ilk kadın yazarımız olmuştur.

       1990’lı yıllarda Perihan Mağden’in Haberci Çocuk Cinayetleri, Piraye Şengel’in Gölgesiz Bir Kadın   ve Ayşe Akdeniz’in Ve Bir Erkeği Sevmek   adlı polisiye romanları öne çıkar.

        Son yıllarda polisiye roman türünün popülerleşmesi ve çok okunması  kadın yazarlarda da  artış sağlamıştır.   Cahide Birgül, Şebnem Şenyener, Esmahan Aykol, Şebnem İşigüzel, Sibel Atasoy, Hava Gülbeyaz Coşkun, Şule Şahin, Müzeyyen Yılmaz, Gökçe İspi Turan gibi yazarlarımızın yanı sıra   Ayşe Erbulak,   Yaprak Öz, Elçin Poyrazlar, Nurhan Işkın, Gonca Çiftçioğlu, Alev Çalışkan,  Büşra Toraman da polisiye romanlarıyla edebiyatımıza katkı veren kadın polisiye yazarlarındandır.

       Dünyada önemli bir ivme kazanan polisiye romanın örnekleri gün geçtikçe artarken, polisiye romanın “edebiliği” konusundaki tartışmalar da halen sürüp gitmektedir.

   

Sayfa : 7