...
Başlık : “Özgünlüktü; bizi sancılarla doğuran ve hayata bir kurban gibi sunan.”
Yazar : Filiz Bilgin

Adnan Gerger’in “Yürürlükteki Yalanlar” adlı kitabı beş öyküden oluşuyor.

“Otobüs Yolculuğu” adlı ilk öykünün hemen başında okuyucu “Bu hikayeyi okumak için sen de hazırlıklı ol, ey Okur!” diye bir çağrı ile karşılaşıyor. Böylece okuyucu kendine yöneltilen bu seslenişle birlikte dikkatini daha da arttırarak öykünün atmosferine dalıyor. Öyküde anlatıcı, şehirler arası bir otobüs yolculuğunda senelerce önce aynı şehre yaptığı yolculuklarını, oradaki ilk aşkını ve mahallesinin faşistlerinin kurduğu pusuyu yolculuk sırasındaki izlenimleriyle birlikte zihinsel gidiş gelişlerle anlatıyor. Yine ilk paragrafta ip uçları verilen uğursuz trafik kazasıyla iç monolog ve bilinç akışı daha da yoğunlaşıyor.

Kitaba adını veren “Yürürlükteki Yalanlar” öyküsünde, orta yaşta bir yazar olan Fikret, davet edilmediği halde genç sevgilisinin nikahına gider. Tören sırasında genç sevgiliyle yaşadıklarını hatırlar. Genç sevgili, “… erkeklerden intikam alma adına evlenmeye karar…” vermiştir. Öykünün sonuna, yazar Fikret’in kurgulaması karışır.

“Kul” öyküsünün başında yazar Medet’in imza günü izlenimlerinin anlatılmasından sonra bir imza gününe gençlik sevgilisi Semiha’nın on sekiz yıl önce Medet’in neden buluşma yerine gelmediğini öğrenmek için gelmesiyle öyküye girilir. Devamı, sevgiyle hesaplaşma ve öz eleştiri zemininde sürer. Öykü, Medet’in "Yıllar öncesinde başladığım ve bir türlü bitiremediğim, ‘Gemici Bildirisi’ başlıklı öykümü artık sonlandırmalıydım.” cümlesiyle biter. Okuyucuya öykünün kurmacası bir kez daha hissettirilirken kitabın dördüncü öyküsüne de geçiş yapılır.

“Gemici Bildirisi” öyküsünde Medet, ev ve sınıf arkadaşı Mehmet ile olan anıları üzerinde yoğunlaşır. Mehmet’in vurulmasını, sonrasında da ölümünü hatırlayarak gençlik yıllarında yaşadıklarını sorgular.

Adnan Gerger’in bir röportajında gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenerek yazdığını belirttiği, kitabın son öyküsü “Hayat Kadını”nda, Gülsüm’ün hayat kadını olması, hayat kadınıyken tanıdığı Mustafa yüzünden örgüt üyesi diye tutuklanması, cezaevinde yaşadıkları anlatılır. Gülsüm cezaevinde “… hayatın içinde sadece “bir kadın” olarak değil “bir insan” olarak yer almanın anlamını …” öğrenir. Gülsüm’ün cezaevinden çıktıktan sonra işlediği cinayet ve sonrasında yaşananları gazeteci Muhsin haber yapar.

Öykülerin konuları, kısaca yukarıda açıklandığı gibi olsa da temaları çok daha boyutlu ve alt okumalara açık. Öyküler, 12 Eylül öncesi yaşanan çatışmalara, inançlara, anlaşmazlıklara, darbe sonrası işkencelere, kadının yaşamdaki yerine incelikle değinilirken bir çok olguyla da yüzleştiriyor. Bunda, italik olarak yazılmış, “Neden bilinmez; erkekler yaşadıkları değil yaşamadıkları şeyleri anlatırlar. Üstelik yaşamadıklarını, yaşadıklarına inanarak anlatırlar.” cümleleriyle başlayan veya “Bir kitap; okuyucusunu mu yaratmalı, yoksa okuyucu tarafından mı yaratılmalı? Kitap ya okuyucusunu yaratırsa? Kendine kullar yaratmaz mı?” cümleleriyle biten bölümlerde olduğu gibi yer yer deneme tadı veren bölümlerin ustalıkla öykülere yerleştirilmiş olmasının da payı var.

Öykülerin katmanlı yapısına, düşündürücü boyutuna ulaşmak ancak onları okumakla mümkün. Okuyana zenginlik kazandıracak öyküler, daha iyi redaksiyon hizmetini hak ediyor.

 

(*)Gerger Adnan, Yürürlükteki Yalanlar, Babil Yayınları, İstanbul, 2004, s.90

Sayfa : 7