...
Başlık : KURŞUNLU HAMAMI
Yazar : Gülsüm Bülbül

                                                                                                   20 Ekim 2019

 

     Tedirgin gitti Sivas’a. Şehrin tütsülü kokusu etkiledi onu. Cumhuriyet Müzesi, Buruciye Medresesi, Şifahane, hanlar, sokaklar, sıcacık insanlar, yemekler ve yorgun argın otele dönüş.

     Karşı caddede “Kurşunlu Hamamı.” Haşmetiyle oturmuş tarihin ortasına. Şöyle gireceksin kapıdan, buharı yüzüne vuracak, bakacaksın Sivas’ın güzellerine gözün gönlün açılacak. Yunacaksın saçtan aşağı, içindeki, dışındaki bütün kirlerin akacak. Sonra bir türkü tutturacaksın. Hamamda sesin bangır bangır çıkacak. Sivas’ın Tavra deresi bütün derdini, tasanı yedi kat yerin dibine taşıyacak.                                                                                                                Güzeldi hayali, yaşanılası.

     Buğulanan gözlüklerden başladı çıkarmaya, üstündekileri. Sardı peştamalı bedenine, yürüdü usul usul hamamın içine. Natır Esma’nın kolunda. Gözleri çok iyi görmüyordu. Tanımadığı şehrin, tanımadığı hamamında temkinli olayım dedi aklınca. Oturdu mermer kurnanın başına. Döktü kaynar suları başına, konuşmaya başladı Esma. Dört çocuklu, iki kız, iki oğlan anası. Akşamın yedisinde dünyanın kadınlarını temizleyeyim derken düşündüğü sadece ekmek parası. Kocası pazarcı, oğlanın biri okumuş işsiz, büyük kızın hayali meşhur bir şarkıcı. İki küçükler şimdilik okuyor. Bir meslek sahibi olsunlar bırakacak bu işi Esma. Kırklı yaşlarında, güçlü kuvvetli, aldı göbek taşına başladı keseye. Bir yandan da anlatıyor durmadan. ‘At abla kirlerini burada, iyidir bizim havamız suyumuz, gelinimiz, kızımız. Ne derdin kalır ne tasan rahat uyu Sivas’ta.’

     Hamam girişindeki geniş alanda görmüştü mükellef hazırlanmış masayı. Zeytinyağlı yaprak sarma, hıngel, Sivas katmeri, kuru yemiş, meyveler vb…Yabancı olduğunu sezip buyur etmişlerdi. Koca memeli kadınlarla, tazecik fidan gibi kızlar, yiyip içip, gülüp söyleşiyorlardı. Gelin hamamı varmış. Hayata yeni bir başlangıç, suyla, neşeyle kadınca temizlenmeyle.

     Esma dur durak bilmiyor. Hatır hatır kafadan başlayıp ayaklara kadar keseye devam. Sonra tas tas sıcak su döküyor. ‘Dur abla bitmedi şimdi de masaj. ’İstemem Esma, yeter bu kadar, Esma dediği dedik Anadolu kadınlarından. Başladı kafasından. ‘Esma çekme saçlarımı, dokunma başıma. ’Hassastır benim başım.’ ‘Sen Ankara’lı değil misin abla düzeltmek lazım sizin kafaları. Bizleri de düşünün, hayat pahalı, dişimle tırnağımla okuttum da ne oldu? İşsiz -güçsüz geziyor benim oğlan ortada, kafayı bozacak korkuyorum yakında. Deyiver oradakilere, düzeltsinler halleri. ’Ben kimim ki, kim dinler beni Esma. Vekil değilim, bürokrat değilim. Büyüklerden de kimseyi tanımam. Emekliyim sadece.’ ‘Ben dedim ya abla, bir duyan bulunur, şu oğlanı bir işe tıkıversinler, vardır senin tanıdıkların.’ Kafayı düzeltti ya, şah damarına ve oradan boynuna, omuzlarına… Kapattı gözünü kulağını. Çaresizlik dedi içinden.            ‘Bitti’ dedi Esma. Liflendi, durulandı, çıktı hamamdan. Soyunma, giyinme odacıklarının bulunduğu mermer meydana geldi. Açmışlar müziği gelin kız oynuyordu. Etrafta arkadaşları. Kıkırdaşan, şakalaşan kızlar. Sonra biri Sivas’ın yollarına türküsünü söylemeye başladı. Gönlünü aldı götürdü başka diyarlara.

     Giyindi, etrafına bakındı. Üniversite öğrencisi olduğunu tahmin ettiği bir genç kızdan yardım istedi. Gece yarısı yolun karşısına geçmekte zorlanacağını düşündü. Genç kız ‘seve seve’ dedi. Girdiler kol kola ana- kız gibi. Çıktılar buharlı ortamdan. Sivas’ın ayazı çarptı yüzüne. Geçtiler karşıya. Teşekkür etti genç kıza. Aldı iki elini ellerine genç kız, sıktı ve öptü, ayrı ayrı ikisini de.

 Dünyası değişmiş gibi sızladı içi. Kaldırdı başını. Karşısında bir çift masum kara göz.         

Madımak’ta yanan Hasret’ti.

Güvenpark’ta parçalanan Fazilet.

Ankara garında halay çekerken, lime lime olan Nimet.

Merasim sokakta kreşten aldığı çocuğuyla servise binen anne ve diğer patlama kurbanları…

Öyle çoktular ki…                                 

                                                                                        

 

 

Sayfa : 18