...
Başlık : KIRMIZI KADİFENİN SIRRI
Yazar : Gülçin Göktay

Psikolog  ve yazar Şule Şahin’in “Psikolojik Kadın Polisiyesi” üçlemesinin üçüncü romanı olan Kırmızı Kadifenin Sırrı, adı gibi sırlarla dolu bir kitap. Romanın baş kahramanı olan Ömür henüz küçük bir çocukken babasının öldürülmesiyle başlayan bu sır, artık yetişkin bir kadın olan Ömür’ü kabuslarında yalnız bırakmamakta, otuz yıl öncesinden  göz kırpıp kaybolmaktadır. Ömür henüz üç yaşında iken gözlerinin önünde gerçekleşen  bu korkunç olay, onun bütün hayatına damgasını vurmuş ve psikolojisini derinden etkilemiştir. Çözemediği bu sırrın merkezinde, neyi simgelediğini bilmediği kırmızı kadife bulunmaktadır. Bu kadife nedir, nereden gelip düşlerine yerleşmiştir, babasının ölümüyle nasıl bir ilişkisi  vardır? Ömür bu olayın ağırlığı ile hayatını sürdürürken ailesinin başına gelen bir ikinci trajedi ile sarsılmıştır: Babası yerine koyduğu, hem ağabeyi hem arkadaşı olan Özgür, gizemli bir uçak kazasında hayatını kaybetmiştir. Annesiyle birlikte bu travmalara karşın ayakta durmaya çalışan Ömür’e bir darbe de nişanlısı Bahadır’dan  gelmiş ve ihanete uğramıştır.

Romanın başında biz Ömür’ü tanıdığımızda, bütün bunlar geçmişte kalmıştır. Olaylar, Emniyette çalışan Bahadır’ın uluslararası kaçakçılık ve daha bir çok yasa dışı iş yapan bir çetenin gerçekleştirdiği cinayetleri çözmek için yıllar sonra Ömür’le bağlantı kurup ondan yardım istemesiyle başlar. Eski defterlerin açılması da bu ikilinin yeniden bir araya gelmesiyle gerçekleşir. Çetenin bir şekilde Özgür’ün gizemli ölümüyle bağlantılı olduğundan yola çıkarak Ömür’le işbirliği yapan Bahadır, Özgür’ün ardında bıraktığı ipuçlarının peşinden giderken,  “kötülük” de boş durmamakta, uranyum kaçakçılığından uyuşturucuya bir çok organize iş yapan çete, kirli işlerini yapmaya devam etmektedir. Çete tarafından katledilen masum insanların sayısı artmakta, sıra yavaş yavaş Ömür’e gelmektedir.  Bu çetenin, Ömür’ün kâbusları ile, kendine ihanet eden Bahadır ve çocukluk arkadaşı Mine ile ne bağlantısı vardır? Ömür bu düğümleri çözmeye çalışırken, Özgür’ün geride bıraktığı bulmaca gibi mesajlar, psikoloğu İpek ve Bahadır’ın da üyesi olduğu emniyet teşkilatı, en büyük yardımcıları olacaktır.

Mekân olarak Ankara’nın farklı semtlerinde geçen romanda okur, kahramanlarla birlikte Bilkent’ten Ulus’a, Kaleye çıkan yokuştan Kızılay’a nefes nefese koşuyor. Zaman ise, otuz yıllık bir salınımla Ömür’ün çocukluğundan şimdiki zamana, bugünden yakın geçmişe ve tekrar şimdiye gidip geliyor. Sonunda, şimdiki zamanda geçmişin bütün düğümleri çözülüyor. Gizemler açığa çıkarken, kâbusların aydınlanma, yaraların sarılma zamanı gelip çatıyor.

 Şule Şahin’in romanında, kahramanlar arasındaki  karmaşık ilişkiler düğümü son sayfaya kadar çözülmeden gizini devam ettiriyor. Çok incelikle ve ustaca kurgulanmış olan roman, psikanalizler, çocukluk anıları ve rüyaların söylediklerini çözmeye çalışan terapi seansları ile zenginleşiyor, boyutlarını genişletip derinleştiriyor. Bu tür düğümler ve çözülme süreçleri, romanda, klasik polisiye eserlerinde görülmeyen bir gerilim yaratıyor. Kısacası, yazar, hakim olduğu psikoloji bilim dalını yine hakim olduğu belli olan edebiyatla çok başarılı biçimde birleştirerek hem dil hem kurgu açısından çok akıcı bir eser ortaya koymuş. Ömür’ün Bahadır ile ilişkisindeki gizem, çetenin elebaşları ve Ömür’ün yakın ilişkide olduğu bir çok insanın gerçek yüzleri, roman boyunca soru işaretleri olarak kafamızda dolaşıyor; böylece sayfaları nasıl çevirdiğimizi bile anlayamıyoruz. Bu soru işaretlerinin yanına; kahramanların kendileri ve birbirleri ile olan çatışmalarını, kişilik çözümlemelerini, Özgür’ün matruşka bebeklerle başlatarak bir oyun oynarcasına peşinden koşturduğu ipuçlarını ve otuz yıllık hesaplaşmaları ekleyince, bir örümceğin ağı gibi karmaşık görünen ama düzgün ve titizlikle örülmüş bir roman çıkıyor karşımıza.

 

Sayfa : 7