...
Başlık : Kadere “Nanik” Yapan Yazar: Fadime Uslu…
Yazar : Nilgün Çelik


 Kaç yaşında olduğu beni çok ilgilendirmiyor. Nerede  doğduğu da. Hayat bizi bir kafenin alt katında karşılaştırdı. Biraz soğuk olan ortamı, sadece “Merhaba, biraz geciktim” gibi kısa bir cümleyle sımsıcak yapıverdi. O gün için o, yeni öğretmenim, bugün derdimi anlatacak kadar yakın arkadaşım.  Artık biz, “Hayat kısa” diyenlere  “dostluklar uzun” diyoruz. Kısacık saçları, güzel yüzü ile ilk gün karşımda dururken, işini ciddiye alan, “paramı alayım da kim ne öğrenirse öğrensin” zihniyetinden çok ama çok uzak oluşu, bildiklerini paylaşmaktan zevk alması, onu farklı kıldı. Eğitimine Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’nde başlayıp Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde sınıf öğretmenliği ile tamamladığını okumuştum. Eğitimli ve donanımlı olduğunu bilerek gittim ama bildiğini, öğrenmek isteyenlerle paylaşıyor ve bunun için yürekten çaba sarf ederek yapıyor oluşu bambaşkaydı.   Fadime Uslu’nun bu hevesini gördüğümde bu güne kadar böyle zevkle anlatan kaç kişi tanıdığımı düşündüm. Sayı azdı gerçekten. Verdiği bilgileri her öğretmen gibi öğreterek geri almayı da bekliyordu kuşkusuz. Eğitmenliğin yanında editörlük ve yayın yönetmenliği yaptığından eleştirilerini incitmeden yapıyordu, küstürmeden, soğutmadan.  Zaten onun naif bedeninden, naif sesinden incitici bir cümlenin çıkma ihtimali -tanıyanlar hak verecektir- imkânsız gibi bir şey…

Zaman ilerledikçe ve hayatın verdiklerinin/aldıklarının muhakemesini yaparken, tamamen hissi olarak, tesadüflerle birbirimizin sesini duyar olduk. Ve her ikimize de bu konuşmalar ilaç oldu. Yalnız olmadığımızı, bizi sevenlerin, düşünenlerin, iyi olmamızı isteyen, iyi insanların varlığına inandık. Dost olduk. Dostluk sürecinde gördüm ki, naif yapılı güzel bayanın demir gibi bir iradesi ve hayata tutunurken kadere de bir inadı var. Kader ona sırtını dönerken onun kadere “nanik” yapmasının şahidi benim. Ve onun bu inadını çok seviyorum…   Fadime Uslu’nun yazdığı güzel kitaplara, edebiyatına baktığımızda çok özel başarılara imza attığını görürüz. İlk öykü kitabı 2010’da yayımlanan Büyük Kızlar Ağlamaz. Sonra  2011 yılı Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne layık görülen Gölgede Yaşamak, 2014’de Yaz Korkuları, 2016’da Yüzen Fazlalıklar ve 2019 yılında şahane bir kitap daha:  Ay Eski Gün Işırken. Soluklanmadan hep çalışmak, hep çalışmak Uslu’nun yaşamı. Ama o yazar olmanın yanında aynı zamanda eş, aynı zamanda anne, aynı zamanda kardeş ve arkadaş. Çocuk kitapları denince de akla gelen isimlerden, Uslu. Sokağın Kuyruğu (2011), Çat Kapı Dayım (2012) ve Kaçak Kahramanlar (2014) adlı üç adet çocuk romanı da var.

Çocuk  romanlarını en az diğer romanları kadar merak ettiğimi en kısa zamanda okuyacağımı belirtmek isterim.   Hepsine yetebiliyor olmak, üretmek, bunu zevkle yapabiliyor olmak gerçekten muhteşem. Ankara’da, Ankaralı öykücülerin elinden tutuyor olması ve dostluklarda, geceyi sabaha bağlayan saatlerde beklenen maillere cevap yazıyor olması onu başka kılıyor gözümde.

Herkese yetecek sevgisi, dostluğu, birikimi var.

Bu aralar ışıl ışıl parlıyor. Çok sürsün, hep sürsün…

Ve bu ışıltının kaderin gözlerini kör ettiğini görüp,  ben de onun adına kadere “NANİK” yapıyorum

Sayfa : 3