...
Başlık : DÖRT KUTU YAĞ
Yazar : MAHMUT ARSLAN

Genç karı-koca otobüs durağının yakınındaki yamaçta dizili çam ağaçlarının altına atıverdi kendilerini. Yorgundular. Adam iki elinde ikişer tane 5 litrelik PET kutuda  ayçiçeği yağı taşıyordu, toplamda 20 litre. Adam top sakallı uzun saçlı şehirli bir tip. Karısı da modern ve sade giyimli.
Oturduğum yerden konuşmaları duyuyorum.
Adam mutlu ve sevinçli bir tonla konuşuyor.
“Beş litresini 55 liraya çok iyi bulduk. Daha birkaç ay önce en pahalısı 35 liraydı.”
“Ayçiçek yağı bile neredeyse 20 liraya çıkacak, sızma zeytinyağı mübarek.”
“Konuştuğumuz ve sevindiğimiz şeye bak, daha bir yıl önce neler konuşuyorduk?”
“Geçen sene annemlerin gönderdiği zeytinyağından biraz kaldı Allahtan. Bu aldığımız yağlar bir yıl yemek pişirmeye yeter bize.”
“İşe bak Ege kızına ayçiçek yağı yediriyoruz.”
“Yine yeriz zeytinyağı merak etme. Annemler sıktırdıkça gönderirler. Evdekinin çoğunu sabahları kıza yediriyorum. Pek bir seviyor domatesle peynirle.”
“Eskiden bütün yemekler sızma zeytinyağı ile pişerdi. Şimdi tenekesi 250 lira olmuş. 4 tane alsan 1000 lira. Bir teneke zeytinyağı yerine 4 teneke ayçiçek yağı alınıyor.”
“Şu atamam bir çıksaydı.”
“Salgın bir bitse kurslar yeniden başlar, eski rahatlığımıza kavuşuruz.”
“Millet can derdinde kim ne yapsın piyanoyu, gitarı.”
“Müzik ruhun gıdasıdır.”
“Gıda şu anda bedenlere lazım, ruhlar açlıktan ölmez.”
“Tek kişinin devletteki müzik öğretmeni parasıyla bu kadar oluyor işte.”
“Birimizin dalı da farklı olsaydı keşke. Fenci matematikçi falan olsaydık. Hepsi internetten çatır çatır ders verip para kazanıyor.”
“Uzaktan enstrüman çalmayı kime nasıl öğretelim ki?”
“Evde iki müzik öğretmeni, sekiz yaşında çalışkan ve zeki bir kız çocuğu.”
“Elinden geleni yapıyorsun. Fark etmiyorum sanma kendi tabağının bile etini yağını ona veriyorsun.”
“Sen de hep çok aç değilim diye yemeğin suyundan alıp pilav ya da makarnayla doyuyorsun.”
Adam gülüyor
“Ayçiçek yağında pişmiş”
“Herkes eski püskü de olsa bir araba almaya çalışırken biz elimizde olanı da sattık.
“Ne yapsaydık evi mi satsaydık? Bir de kiralarda mı rezillik çekseydik?”
“Evin taksitleri de kiranın iki katı.”
“Az kaldı beş yıl sonra ev bizim oluyor. İleride bir şekilde araba alınır.”
“Artık yanına yanaşılmıyor.”
“Böyle olacağını nasıl bilebilirdik ki? Her şeyi inceden inceye ölçüp biçmiştik. Sen hem okula gidiyor hem de barlarda çalıyordun. Arada da kursa gidiyordun. Ben de kurstan öğrenciden başımı alamıyordum. Yağı peyniri mi düşünürdük? Sen arabayı değiştirip yeni otomotaik bir araba alayım diyordun. Millet canının derdinde şimdi gitarı piyanoyu kim ne yapsın?”
Adam tekrar güldü.
“Ama müzik ruhun gıdasıdır.”
“O eskidendi. Şimdi herkes müziği de bedava dinliyor internetten radyodan.”
“Boşver yağları ucuza kapattık.”
“Romanların durumuna bak, tam bir facia. Müzik yapamıyor, çiçek satamıyor temizliğe gidemiyorlar. Bakkaldan ayçiçek yağını çay bardağı ile alıyorlarmış. Gazeteden okudum.”
“Keşke babanı dinleyip mühendis olsaydın.”
“O zaman birbirimize aşık olamazdık.”
“Kızımız da olmazdı.”
“Buna da şükür, virüs kapıp hasta olmadık ya.”
“Baban öldü ya virüsten daha ne olsun.”
“Bana hep kızardı ama yine de severdim. Bir yıl olmuş ya. Sanki hala annemle evdeymiş gibi geliyor bana”
“Kızımız için yaşamak zorundayız.”
“Yaşamak için yeterince yağımız var artık.”
“Otobüs geliyor”
“Kalabalık değildir inşallah.”
“Maskeni iyi tak sakın çıkarma.”
“Yakınımıza kimse oturmasa bari.”

 

 

 

Sayfa : 9