...
Başlık : BİRİNCİ DALGA FEMİNİZM HAREKETLERİNDE KADIN DERGİLERİ
Yazar : Filiz Bilgin

   “Kadın idam sehpasına çıkma hakkına sahip olduğu gibi, konuşmacı kürsüsüne çıkma hakkına da sahip olmalıdır.”

                                                                                                                                 Olympe de Gouges

 

          8 Mart 1857 tarihinde New York’ta 40.000 tekstil işçisinin, kadının aldığı düşük ücreti protesto etmek için yapmış olduğu greve polisin müdahalesinden ve grev işçilerin fabrikada kilitli kalmasının  ardından çıkan yangında kaçacak yer bulamayan çoğunluğu kadın 129 işçinin hayatını kaybetmesinden  yaklaşık 65 yıl önce Fransız İhtilali’nden hemen sonra eşit hakların sadece erkeklere verildiğini, kadınların erkeklerle eşit statüye getirilmediğini  gören Olympe de Gouges  yukarıdaki meşhur cümlesini söyler. Ne yazık ki insanların eşitliğini savunarak adaletsiz olarak tanımladığı her işe karşı çıktığı için çok geçmeden tutuklanır, avukat tutma hakkı verilmez ve trajik şekilde giyotinle idam edilir.
         Neolitik dönemden beri değer verilmeyen, ikinci sınıf muamelesi gören, hatta insani bir varlık olduğu dahi unutulan kadın, ancak “özgürlük, eşitlik, kardeşlik”  sloganıyla gerçekleşen Fransız Devrimi’nden sonra özgürlük ve eşitlik için örgütlenmeye başlar.  Erkekler ile eşit hak ve sorumluluklara sahip olma talebiyle tüm dünyada başlayan hareketler Osmanlıda da görülür.
        Osmanlı Devleti, gerileme dönemine girdikten sonra askerin modernleşmesi ihtiyacıyla yüzünü Batıya döner. Sultan III. Ahmet ile başlayan Batılaşma hareketleri 1839 yılında ilan edilen Tanzimat Fermanıyla bir dönüm noktasına ulaşır. Bu ferman ile kanun önünde eşit kabul edilen bütün vatandaşların canları, ırzları, malları ve namusları devlet tarafından güvence altına alındığından  çağdaş hukuk prensiplerinin yolu böylece açılmış olur. Ceza Kanunnamesi, Ticaret Kanunnamesi, Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yürürlüğe girer. Maarif-i Umumiye Nizamnamesinde, kız çocukları için öğretmen okulu açılması, ayrıca rüşdiye sayısının artırılması karara bağlanır. Bunun yanında, ilk kız rüşdiyesi 1858 yılında öğretime başlar, ilk kız öğretmen okulu olan Darülmuallimât’ın açılışı 1870 yılında gerçekleşir. Kızlar için ilk idâdi ise, 1880’de II. Abdülhamit döneminde açılır.  Batılılaşma hareketlerinin modern bir hukuk devlet kurma aşamasını işaret eden Birinci Meşrutiyetin1876 yılında ilanıyla modernleşmenin siyasal boyutuna geçilir. Tanzimat’la başlayan ve II. Meşrutiyet’e uzanan bu modernleşme döneminde kadınların eğitiminin yaygınlaştırılması ilerleme olarak nitelendirilebilir.
        Osmanlı Dönemi’nde kadınların seslerini duyurmak için kullandıkları yöntemlerin başında yayıncılık  gelir.  Yayın hayatına giren kadınlar, ya  takma isimlerle ya da erkek isimleriyle kaleme aldıkları metinleri dergilerde yayımlamaya başlarlar. Bu dönemde yayın hayatına katılan kırka yakın kadın dergisinin her ne kadar işlediği konular farklı olsa da eğitim talebi, çalışma talebi,  kadınların hürriyeti gibi temel hak mücadelesi ortak paydadır. 1869’da Terakki gazetesinin eki olarak çıkarılan ilk kadın  dergisi Muhadderat  dahil II. Meşrutiyet’in ilanına kadar 12 kadın dergisi çıkarılır. Muhadderât’tan sonra Vakit veya Mürebbi-i Muhadderât,  Âyine, Âile, İnsâniyet, Hanımlar, Şükûfezâr, Mürüvvet, Parça Bohçası, Hanımlara Mahsus Gazete, Hanımlara Mahsus Malumat ve Âlem-i Nisvân  dergileri yayınlanır. Tanzimat’ın ilanıyla birlikte Batı’ya yönelişin bir uzantısı olan ilk Osmanlı dergileri, ansiklopedist bir tavırla Batı’yı, Batı’daki bilimsel ve teknik gelişmeleri tanıtmaya çalışmışlardır.
        1875’te yayın hayatına giren ve haftalık olarak 30 sayı çıkan “Ayine” adlı dergide evlilikte ilişkiler, eşlerin tutum ve görevleri, çocuk terbiyesi ve sağlığı gibi konular işlenmiştir. Öte yandan 1880 tarihinde kadınları pek çok konuda bilgilendirmeye çalışan “Aile” dergisinde imza olmamakla birlikte yazıların hepsi Şemseddin Sami’ye aittir. 1883 yılında aylık olarak çıkarılan ve  iki sayısı bulunan “İnsaniyet” dergisi, kadınları ansiklopedik bilgilerle aydınlatmayı ilke edinmiştir. 
        1886 yılında yayın hayatına giren sahibi ve yazı kadrosunun tümünü kadınların oluşturduğu ilk kadın dergisi “Şükufezar”dır. Eski harfli Türkçe basılan Şükûfezar, "çiçek bahçesi " anlamına gelmektedir ve  herhangi bir gazetenin eki olmaksızın çıkarılan ilk kadın dergisidir. Derginin kurucusu Arife Hanım,   dönemin eğitim bakanı Münif  Paşa'nın kızıdır. İlk sayısında, Arife imzasıyla yazılmış ve aşağıda bir kısmı alıntılanan bir Mukaddime (Önsöz) bulunur.
        “Biz ki saçı uzun aklı kısa diye erkeklerin hande-i istihzasına (alaycı gülüşüne) hedef olmuş bir taifeyiz. Bunun aksini ispat etmeye çalışacağız. Erkekliği kadınlığa kadınlığı erkekliğe tercih etmeyerek şâhrâh-ı say ve amelde mümkün olduğu kadar pây-endâz-ı sebât olacağız (gayret ve çalışma yolunda mümkün olduğu kadar sebatla adım atacağız).”
         Okuyucu mektuplarına önemli ölçüde yer veren Şükûfezâr’da yazar kadrosu gibi mektupları yazanlar da dönemin kız öğretmen okulu olan Darülmuallimât mezunlarıdır. Şükûfezâr dergisinin kadınlardan gelen mektupları yayımlaması,  edebiyat dünyasında oturmuş bir tür olarak kabul gören “mektup roman” için bir başlangıç sayılabilir.
        Şükûfezar’ı hem kendisinden önceki hem de sonraki birçok dergiden ayıran en önemli özellik kadının rolünün ev içinde tanımlanmamasıdır. Diğer dergilerde yer alan yazılar genel olarak çocuk eğitimi, evlilik, ahlak, ev idaresi, çocuk bakımı ve sağlığı, moda gibi daha çok kadınların ilgi ve görev alanlarına giren öğretici, eğitici konular hakkındayken Şükûfezar’da kadınların bu bağlamda eğitimine dair tek bir yazı dahi bulunmamaktadır. Şükûfezar bir kadın dergisi olarak nitelendirilmekle beraber, çok fazla kadın meselelerine ilgi göstermemiştir. Şükûfezar’ın yazarları, daha ziyade kadınların da var olduğunu, onların da okuduklarını, yazdıklarını göstermek, erkek-kadın karşılaştırması yapmaktan ziyade yaptıkları ve ürettikleri ile gündeme gelmek istemişlerdir. 
        1895 yılında yayın hayatına giren “Hanımlara Mahsus Gazete”nin başyazarı ve yazı kadrosunun çoğunluğu kadındı. Dergi, ilk yüz elli sayısı haftada iki kez, diğer sayıları ise haftada bir kez olmak üzere 1908 yılına kadar on üç yıl içinde çıkardığı altı yüz on iki sayıyla en uzun süreli kadın dergisidir. Derginin yazar kadrosu da büyük ölçüde kadındır. Dönemin ünlü isimleri Makbule Leman, Şair Nigar, Fatma Aliye, Emine Semiye ve Fatma Şadiye gibi kadın yazarların yanında, Mustafa Âsım, Faik Ali, Ahmed Rasim, Talat Ali gibi erkek yazarlar da zaman zaman dergide yazmışlardır. Ayrıca, tefrika roman ve hikâye çevirileri gibi kurmaca türleri de ilk kez bu dergide yayınlanır.
        24 Temmuz 1908’de II. Abdülhamit’in Kanun-u Esasî’nin yeniden yürürlüğe konulduğunu ilan etmesiyle birlikte  basın ve özellikle gazeteler için oldukça geniş bir özgürlük dönemi başlar.  Özellikle II. Meşrutiyet sonrasında basın özgürlüğünün getirdiği ortamdan etkilenen dergilerde de bu dönemde fikir dergiciliğine doğru bir yöneliş olur. II. Meşrutiyetin ilanı ile birlikte kadın hakları üzerinde daha fazla durulmuş, kadınların iyi anne, iyi eş olmaları yanında sosyal ve siyasi hakları da çeşitli yazılarda dile getirilmiştir. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra kadın hakları konusunda fikir söyleyen, mücadele eden dergi ve derneklerin sayısı artar. Demet, Mehasin, Kadın/Selanik, Kadın/İstanbul, Kadınlar Dünyası ve Kadınlık dergileri yayınlanır.
        II. Meşrutiyet döneminin ilk kadın dergisi olan “Mehasin” dergisi, Batı giyim tarzı ve modasının yayılmasına katkıda bulunan  dergilerden biridir. Derginin başyazarı ve müdürü Mehmet Rauf’tur.   Kadın yazarlar içerisinde Emine Semiyye, Münevver Asım, Fatma Sabiha, Şukufe Nihal, Halide Salih ve Zühre Hanım  yer alır. Derginin en önemli özelliği renkli ve resimli olarak yayımlanan ilk kadın dergisi olmasıdır.
        Demet”,  siyasi konuların yer aldığı ilk kadın dergisidir.    Siyasi yazılara yer vermiş olsa da, edebî nitelikteki yazıların ağır bastığı görülür.   Sağlık, moda, çocuk eğitimi, ahlak, kadın eğitimi konularına da yer vermiştir . Başyazarı Celal Sahir olan dergide,   Enis Avni, Mehmet Akif, Mehmet Emin, Selim Sırrı, Mithat Cemal gibi  yazarların yanında Ulviye (Bint-ül Asım Ulviye) Fatma Müzehher, Halide Salih (Halide Edip), Nigar Bint-i Osman, Ruhsan Nevvare, İsmet Hakkı gibi kadın yazarlar da vardır.
         “Kadın(İstanbul)” dergisinde, özellikle eğitim hakkını savunan  ve kız mektepleri açılmasının gerekliliğine değinen  yazılar yayınlanır. Kadın konusunu merkezine alan Fatma Nesibe Hanım tarafından düzenli olarak verilen “Beyaz Konferans” adıyla anılan konferans yazılarının  da yer alması ayrıca önemlidir.
           1913 yılında ise “Kadınlar Dünyası” dergisi yayın hayatına başlar.  Kendini “bilimsel, edebi, toplumsal, kadınlara özel günlük gazete” anlamında, “fenni, edebi, içtimaı, hanımlara mahsus yevmi gazete” olarak tanıtır. “Kadınlar Dünyası”, millet, din, toplumsal statü ayrımı yapmaksızın her kadının hakkını gözeten bir “kadın inkılabı”nı savunur.  Bu yönüyle “Kadınlar Dünyası”,  milliyetçi söylemlerin egemen olduğu ve yalnız entelektüel kadınların katkısını kabul eden döneminin diğer kadın yayınlarından ayrılır. Bu nedenle, Kadınlar Dünyası Osmanlı’daki ilk feminist yayın olarak kabul edilir.  Kadınlar Dünyası, “hukuk-i nisvan”ın (kadın hakları) yanı sıra, “Feminizm” kelimesini de kullanır ve feminizme dair tartışmalara geniş yer verir. “Kadınlar Dünyası”, 55. sayıdan sonra, derginin  imtiyaz sahibi Nuriye Ulviye Mevlan tarafından kurulan Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin yayın organı gibi çalışır.
        Seyyale, Hanımlar Alemi, Siyanet, Kadınlar Alemi, Bilgi Yurdu Mecmuası, Türk Kadını, Genç Kadın, İnci, Hanım dergileri kadının toplumdaki yeri, eğitimi, kadınlık bilinci, moda, aile konularını ele alan bu dönemdeki kadın dergilerinin bazılarıdır.
       Cumhuriyet yıllarında kadın dergilerinde bir durgunluk göze çarpar. Türk Kadın Yolu, Süs, Firuze, Kadın Yazıları, Çalıkuşu dergileri kadını konu alan ve çoğu kısa ömürlü olan dergilerdir.
       İlk iki sayısı “Kadın Yolu” ismi ile çıktıktan sonra üçüncü sayıdan itibaren Türk Kadın Birliği’nin yayın organına dönüşen dergi, “Türk Kadın Yolu”  ismini alır. Baş yazarı Nezihe Muhiddin olan dergi, kadının siyasi haklarını savunur.
        Tanzimat ve Cumhuriyet’in kuruluşunu kapsayan  Birinci Dalga Feminist Hareketinde öne çıkan, kadını görünür kılmayı ve kadının eğitilmesini  amaçlayan dergilerin bir kısmına  kısaca değinildi. 1869’da Terakki gazetesinin eki olarak çıkarılan ilk kadın  dergisi Muhadderat’tan bu yana  bir buçuk asır geçmesine karşın kadınların erkekler ile eşit hak ve sorumluluklara halen istenilen düzeyde ulaşamaması ve erkekler tarafından şiddet görmesi   acı verici.

 

 

KAYNAKLAR

  1. https://www.academia.edu/3049944/%C5%9E%C3%BCk%C3%BBfezar_Kad%C4%B1nlar_Taraf%C4%B1ndan_Kad%C4%B1nlar_%C4%B0%C3%A7in_%C4%B0lk_S%C3%BCreli_Yay%C4%B1natma Tunç Yaşar, Şükûfezar: Kadınlar Tarafından Kadınlar İçin İlk Süreli Yayın, DemDergi, Yıl 1, Sayı 4
    2) https://birikimdergisi.com/guncel/10258/feminist-odalar-vii-osmanlida-ilk-kadin-dergisi-sukufezar-i
    3) https://tr.wikipedia.org/wiki/Kad%C4%B1nlar_D%C3%BCnyas%C4%B1
    4) AKKOÇ Özge Özdemir, Osmanlı’da Kadın Hareketi Ve Milliyetçi İdeolojinin Kesişimleri: Kadınlar Dünyası, Türkiye Cumhuriyeti Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı, Tezli Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2019
    5) KARABIYIK Sibel, II. Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Basınında Kadın Dergileri: Demet Ve Kadın (İnceleme Ve Metin), T.C. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili Ve Edebiyatı Anabilim Dalı Yeni Türk Edebiyatı Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Şubat 2019
    6) ÖZKAN Elif Burcu, Erken Cumhuriyet Dönemi Kadın Hareketini Türk Kadın Yolu Dergisi Üzerinden Okumak Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı, Kasım 2019

 

  

 

Sayfa : 3